Pigmentum | Yatak Odasındaki Abajur'un Faydaları

10.5K 774 161
                                    

Hikayeyi özlemişim :)
Bu arada pigmentum renk demek değil, gölge demek. Nedenini ilerleyen bölümlerde anlayacaksınız.

Kaos is kaming ama biraz daha sonra :3

Doktor, dövmeli bedenin etkisi altında kalmışken tekrardan ileri geri hareket ederek kendisini tatmin etmek için çabaladı. Elleri belirgin baklavalardan destek alıyorken; kafasını geriye atarak içindeki kaba adamı tutmaya çalışan Jungkook, her defasında boşalacakken dikkatini dağıtıyor tekrardan hızlıca davranmasına neden oluyordu. ''Bu çılgınlık,'' dedi doktor şu an tek kişilik yatağında seviştiği adamı incelerken. Jungkook duyduğu cümle ile yataktan sarkmış kollarını kaldırıp ellerini başının altına koydu. Fazlaca gerilmişti lakin içindeki zevk onu hala yatakta kalmaya itiyordu.

''Problem ne?'' Doktor durdu. Gözünü döndüren bu zevk dalgası masum ruhuna cehennemde kavrulmuş bir tohum ekerek doğru yoldan sapmasını sağlamıştı. ''Seni tanımıyorum.'' Ciddiyetle söylediği bu sözler dövmeli gencin doğrularak ona daha yakından bakmasına neden olmuştu. ''Teknik olarak, evet. Fakat seks...''

''Konu seks değil!'' Jungkook farkındayım anlamında başını sallayarak doktorun belini okşadığında Jimin, eli sertçe itmiş oturduğu yerden kalkarak yataktan inmişti. Dövmeli beden anında harekete geçerek onu durdurdu ve sorguladı kendince. Yanlış bir şey mi yapmıştı? Onu isteği dışında öpmekten ziyade gururuna karşın tek bir cümle bile telaffuz etmemişti. Neydi sorun olan şey?

Öptü karşısındaki dolgun dudakları ve hiç beklemeden bir bütün oldu. "Sorun birbirimizi tanımıyor olmamızsa, tanıt bana şimdi kendini." Jimin'in ellerini kapıya sabitleyerek arkasındaki bedenini ileri geri hareket ettirmeye başladı. "Anlat kendini, bana ait olurken."

Doktor inleyerek yatak odasının kapısına boşaldığında Jungkook başını omzundan uzatarak sıçramış damlalara baktı. "Vay canına." Doktorun kıkırtısı onu orgazmın doruğundan aşağı düşürür iken; doktor içindeki sıcak sıvıyı hissettiği gibi rahatlamış başını geriye atıp Jungkook'a bakmıştı.

"Buzlu kahve?"

"Elbette."

Bir saatin sonunda - duş almalar ve ardından gelen öpücüklerle beraber - anca kahve yapan doktor, elindeki soğuk kupaları masasının üstüne koyarak Jungkook'un yanına yerleşti. Ortamdaki gergin hava ikilinin sinirini bozuyordu lakin Jungkook keyiflenmişti. Karşısındaki insanın ondan çekinmesi her daim hoşuna giderdi. Buzlu kahvesinden yudumlayıp dövmeli elini Jimin'in bacağına yerleştirdiğinde doktorun irkilmesi onu güldürdü.

"Busanlıyım. Arkadaşım Tae'de Daegu'dan. Genel cerrahi alanında staj yapıyorum ama beyin cerrahlığına geçeceğim. Pembe şeyleri çok severim. Örneğin; çilek, pamuk şeker ve senin öpücüğüm ile pembeleşmiş tenin... Son zamanlarda favorim oldu." İkili kahkaha atarak birbirlerine baktı. "Aşka inanmam ama birine duyulan sevgiye inanırım. Eh, biraz karmaşık. Bir tane sevgilim oldu. Evim gördüğün gibi... Sade. Kişiliğim de öyledir. Sadeliğim Tae'nin sinirini bozar desem yeridir. Geçen geceden seni biliyor ve çok sevindi ama işin öyle olmadığını ona a..."

"Belki de öyledir." Tekrar başlayan şehvetli öpücükle kavrulan arzu ikiliyi ele geçirmiş gibiydi. Kendisini anlatan dolgun dudaklara karşı koymak çok zordu, Jungkook için. Tanrı şahit onun için, yeniden yükseldi. Doktoruyla tanıştığı andan beridir inmiyordu uçurumlardan ama mutluydu da. Daha şehvetle öpmeye başladı ve kucağına tırmanan doktoru kabul etti. Elleri kalçasını buldu; ısırdı dişleri dolgun dudakları. "Akşam yemeğine çıkalım. Bir randevu gibi. Yarın. Olur mu?" Nefes nefese ettiği teklifle gülümseyen doktor onu onaylamış daha şimdiden heyecanlanmaya başlamıştı.

"Olur."

☁︎

Doktor aynada kendine baktıktan sonra görünümünün iyi olduğuna karar verip nefesini üfledi. Jungkook ona bu sabah spor hazırlanmasını, onu rahat bir mekana götüreceğini anlatan kısa bir mesaj atmıştı.

"Lütfen rahat giyin. Seni free bir mekana götüreceğim.

-Jungkook."

"Jimin... Sence de biraz fazla kaptırmıyor musun kendini?" Taehyung yeşil perçemlerinin arasından en yakın arkadaşına sevgiyle baktığında Jimin, irkilerek ona dönmüş gülümsemişti. "O iyi biri."

Taehyung odanın içine adımlayıp yatağın kenarına oturdu. Jimin'in kendisini dövmeli gence kaptırdığına inanıyordu. Ona göre arkadaşı kendini biraz ağırdan satmalıydı lakin daha şimdiden seviştiklerine adı kadar emindi genç adam. Korumak, kollamak istiyordu; Jimin çok kırılgan ve naif bir kişiliğe sahipti, Taehyung ise bunu çok iyi biliyordu. "İyi biri olabilir... Sadece..."

"Bak," sözünü kesti Jimin. "Randevuya çıkartıyor beni. Sence de yavaş ilerlemiyor muyuz?" Taehyung hiddetle ayağa kalktı. "Seviştiğinize adım kadar eminim!" Arkadaşının gözünün içine baka baka yalan söylemesi onu kızdırmıştı. Neden gerçekleri kabullenmek istemiyor, diye düşündü. Adamı tam anlamıyla tanımıyordu, içi rahat etmiyordu Taehyung'un. Eh, haksız da sayılmazdı.

"Abartıyorsun," dedi Jimin allığını sürerken. Onun tarafından ise konu oldukça basitti. Daha bir hafta öncesinde ona 'Eros,' diye yalvaran Taehyung iken bu şikayetini anlamlandıramıyordu. Bulmuştı işte Eros'unu. "Senin de sevgililerin oldu, ben san..."

"Aynı şey değil!" Taehyung kızarmış yanakları ile aynadaki yansımaya baktı. Jimin ise ona aldırmadan makyajını bitirmiş telefonunu ve cüzdanını cebine atmıştı. "Gece konuşuruz."

"Jimin!"

Arkadaşı dış kapıya kadar koşar adımlarla gidince sinirinden vazoyu deviren Taehyung, Jimin'in pek umrunda değildi.

Çünkü motoruna yaslanmış deri ceketli adam, aklını başından almıştı.

Ah, Eros.

<•>

JK diye çizilmiş ama bana daha çok Hoseok'u andırdı; neyse

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

JK diye çizilmiş ama bana daha çok Hoseok'u andırdı; neyse.

Pigmentum • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin