Gözleri sarı saçlı çocuğa gidip geliyordu "evet çocuklar bugünlük bu kadar şimdi ödevlerinizi yapmayı unutmayın" diyerek sempatik bir gülümseme verdi sınıfa, okulun en popüler profesörü olmasının verdiği öz güvenle tekrar yerine geçti.
sınıftakiler tek tek çıkarken sarı saçlı olana baktı, onunla aynı havayı dahi solumak geçmişteki herkese ihanet ediyormuş gibi hissettiriyordu kendine bir anlığına maviler ve yeşiller buluştu. harry bunun verdiği hışımla yerinden kalktı ve sınıftan tam çıkacakken cılız ses sol ayağını havada bıraktı.
"profesör" minik molfoy tüm cesaretini toplamış kendini konuşmaya hazırlıyordu.
"evet" derken arkasını dönmedi. biliyordu dönerse kendini tutamaz arkadaşlarının katili luciusu görürdü.
"sizinle özel olarak konuşabilir miyim" çocuğun bunu söylerken sesinin nasıl titrediğini duymuştu. karşısında yüce bir lucius molfoy yoktu sonuçta.
"hayır...dersle alakalı bir sorun varsa dersin içinde sorarsın" bu veletle daha fazla aynı yerde kalmak istemiyordu.
"profesör...lütfen" o bir molfoydu ve lütfen demişti. narcissa o deli haliyle bile yalvarmamıştı.
"sizinle konuşmam gerek" harry arkasını döndü, molfoy oğlanına doğru yaklaştı boyu ondan bir hayli kısaydı üzerine doğru eğildi.
"bana bak" diyerek çocuğun gözlerini kendi gözlerinde sabitledi. içinde ki öfkeyi artık tutamıyordu.
"sana ders vermek istemiyorum, senin o babana benzeyen suratını da görmek istemiyorum ve sen şimdi kalkmış bana benimle konuşmak istediğini mi söylüyorsun yıkıl karşımdan ve sakın benimle ders harici muhattap olma." sesi sonlara doğru iyice yükselmişti fakat içi bir türlü soğumuyordu çocuğun karşısında boncuk boncuk ağlaması bile onun içini soğutmuyordu.
"slytherinden -40 puan" diyerek çocuğun yanını terk etmişti en sonunda. en ufak bir vicdan sızlaması hissetmeden.
küçük çocuk ise elindeki kitapları düşürmüş babasına yalvarıyordu ağlayarak, canı acıyordu şu yaşına kadar kimse onu sevmemiş soyadını duyan herkes lanetli bir büyü yemiş gibi ondan uzaklaşmıştı ama kimse onun suratına onu sevmediğini bu kadar net de dile getirmemişti.
salazar shylinterin tablosunun önüne geldiğinde sybill trelawney yeni bir kehaneti bağlamaya çalışıyordu
*******
1 YIL SONRA
********
"ronu görmeye gitmemiz gerek" belli belirsiz mırıldanan harrye baktı
"maç var bugün sence kazanan kim olur" hermonie ise ron harici herşeyi düşünüyordu
"gryffindor" yavaşça gülümsedi " ben de bizim takımımızın kazanmasını istiyorum fakat droco çok iyi bir oyuncu" harrynin duyduğu şeyle kanı donmuştu.
o çocuğu bir yıl boyunca görmezden gelmişti fakat inkar edemezdi hogwarts tarihinde ki en iyi büyücü olma yolunda ilerliyordu büyüleri inanılmaz derecede güçlüydü ve ona burada verilen eğitimden daha fazla şey bildiği her türlü ortada olan gerçekti.
"bu nasıl olabilir" hermonie harrynin kastettiği şeyi anlamıştı ve cevabı olmadığı için sessiz kalmayı tercih etmişti.
harry ayaklanıp odanın dışına çıktığında ufak çaplı bir kargaşa ve uzktan bile fark edebilecek platin saçlı çocuğu gördü. yere düşmüş kalkmaya çalışan ama bir türlü beceremeyen minik molfoy çevresindekiler tarafından bir dairenin orta tarafına hapsedilmişti.
biraz daha durup çocuğu o şekilde bırakıp bahçeye doğru ilerledi molfoy ise kırık bacağının acısıyla beraber onu görmezden gelen hocasının arkasından baktı ve baktı
evet draco yeterince ezildi keyfimin kahyası başka ezilmemesini emrettiği anda ezilmeyecek ve iyi haber kafamda hikaye az buçuk şekillendi ayrıca yine kapak isteme yüzsüzlüğünde bulunacağım çünkü neden bulunmayayım.