Park Jimin krallığın gizli sırrıydı.
Kimselerin görmesine izin verilmediği yüksek surların ardında tutulur, sakınılırdı. O gizli bir mücevher, saklı bir hazineydi, yıllar önce henüz doğduğunda; bir cadının gazabıyla gözlerine gömülen Minya'ların bedelini ödüyordu.
Ve Park Jimin, kralın en güçlü silahıydı.
Oysa Prens silah olmak için fazla küçük, fazla güzel ve fazla özeldi.
Günün birinde Jeon Jungkook isimli bir dolandırıcı soytarı kılığına girdi. Yüksek surları aştı ve Kuzey Karolina Prensini kaçırmaya kalkıştı.
Masal başladığında Minya fazla umutsuz, soytarı ise fazla kurnazdı.
Bittiğindeyse hiçbirinden eser kalmadı.
♤
Şehir şehir, kasaba kasaba dolaşan bir sirk kumpanyası.
Kumpanyanın içindeki akrobatlar, cambazlar, tek tekerlekli bisikletçiler ve sihirbazlar...Kumpanyanın içindeki Jimin ve Jungkook.
Birbirinden eşsiz oyunların arkaplanında yapılan sahici büyüler ve onunla büyüyüp şekillenen bir aşk.
Devrilen krallık, rayına konulması gereken bir plan..."Sen... sen benim anahtarımsın Minya. Sen; benim ve bizim kurtuluşumuzsun. Sen umutsun."
@iluvia_rain
1. Bölüm, "Muhteşem bir soytarı"
໐໑
01Şıra maşrapasını beton masaya gelişi güzel bırakırken arkasına yaslandı. Tavernada her zamankiden farklı bir geceydi.
Kapılar kapalıydı ve diğer müşteriler için giriş izni yoktu. Belki bir toplantı için çok da uygun bir yer değildi ama, Namjoon ve Yoongi alkole karıştırdıkları şıranın dibine vururken bu onlar için o kadar önemli sayılmazdı. Belki de yüzüncü defa üstünden geçtikleri planda gözlerini gezdirdi. Ensesinde avuç içi kadar bir topuzla bağladığı saçları, paspal kıyafetleri ile en iyi görünümünde değildi, ama yarın öyle olmayacaktı. Alt dudağını emdiğinde elma şırasının tadı diline bulaştı. O da biraz alkole ihtiyaç duyuyordu ama ayık kalması, en azından büyük-küçük operasyonları bu kadar yaklaşmışken, herkes açısından en iyisiydi.
"Yüz yıl yaşasam dahi Jeon Jungkook'u bir soytarı kılığında göreceğim aklıma gelmezdi."
Hoseok sırıtıp koluna vururken, gözlerini devirdi. "Plana odaklan Hoseok, plana."
"Asıl odaklanması gereken sensin, casus olarak içeri sızacak olan da sensin!"
Jungkook başını geriye attı. Bu doğruydu. Ve, işin sonunda kellesinden olma ihtimali olsa dahi, gram endişe duymuyor oluşu şaşırtıcıydı. Aslında uzun zamandır endişe veya heyecan gibi duyguları hissetmeyi kesmişti bünyesi. Kuzey Karolina'da adrenalin semptomları Jeon Jungkook'un bedeninde çoktan ölmüştü. En azından öldüğünü sanıyordu. Neredeyse küçücük bir yaştan beri içine dolan tarifsiz intikam hissini en sonunda içinden söküp atabilecek bir umutla karşılaşana kadar.
Elinde yirmi yıllık bir planı vardı asla şekillenemeyen, ama artık buna bir yol çizebilir ve nihayet harekete geçebilirdi. Bir çıkış yoluna ihtiyacı olmuştu. Bir kurtuluşa. Tamamen dibe batmaya çok yakınken, belki de son çare olarak aklına koyduğu şeyi yapmaya girişmişti. Varını yoğunu verdiği plan işe yaramazsa, eş zamanlı olarak onun işi biterdi, Kuzey Karolina'nın pek sevilen dolandırıcısı şehirden düşerdi... Düşündüğünde dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Hadi ama. Buranın ona ihtiyacı vardı. Ve aynı zamanda bedeninin altında damarlarındaki kanla eş zamanlı olarak dolaşan zehri dışarı akıtmayı başaramazdı, ve bu düşmesinden bile daha beterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MINYA 'ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
FanfictionPark Jimin krallığın gizli sırrıydı. Kimselerin görmesine izin verilmediği yüksek surların ardında tutulur, sakınılırdı. O gizli bir mücevher, saklı bir hazineydi, yıllar önce henüz doğduğunda; bir cadının gazabıyla gözlerine gömülen Minya'ların be...