໐໗ "Kumpanya"

3.2K 422 442
                                    

7. Bölüm, "Kumpanya"

 ໐໗

07

Kolları, tutunduğu beli sıkıca sararken rüzgar yüzüne o kadar hızlı çarpıyordu ki göz kapaklarını açmak, derince solumak çok zordu. Atın üstündeydi ama nedense koşuyormuş gibi hissediyordu. Midesinde münakaşaya tutuşmuş birkaç his, bünyesini altüst ediyor, yaptığı şeyin daha da farkına varmasına yol açıyordu. Jimin çıldırmanın eşiğinde olması gerektiğinin farkındaydı ama hiçbir şey hissedemiyordu.

Aslında, hiçbir şey hissedememek doğru değildi, daha çok hissetmesi gereken şeyleri hissetmiyordu. Evde değildi, evden gittikçe uzaklaşıyordu. Üstünde olduğu at birkaç metre ötesindeki diğer atla beraber o kadar hızlı koşuyordu ki peşlerinden gelmesi olası herhangi birilerinden kurtulmak için, kalbi yerinden çıkacaktı içinde bulunduğu hız nedeniyle. Kollarını çok fazla sıkı sarmıştı, bunun farkında bile değildi. Boğumları bembeyaz kesilmiş elleri, o sıkı belin etrafında taş gibi bir yumruk halindeydi. Yüzünü sarıldığı belin üstündeki ince ve kirli gömlek kumaşına bastırmak istedi. Ama gözlerini kapadığı her bir an, atın saniyede onlarca adım atmasıyla sarsıldıkları her seferde midesini ağzına getiriyordu. Evden çok uzaktaydı. İlk defa... Tanımadığı bir adamla.

Denize düşen yılana sarılırmış sözünü şimdi çok iyi anlıyordu. Sahi, ne yapmıştı o? Tutsak olduğu hapishaneden kaçmak için katil olmaya yüz tutmuş bir casusun mu kollarındaydı, gerçekten?.. Jimin idrak edemiyordu. Çıldırmış olması gerekiyordu, böyle bir karar vermesi için sıyırmış, toptan delirmiş olması gerekiyordu. Asla tanımadığı, gözlerine kilitlendiği her bir saniye tüylerinin diken diken olmasına neden olan bir adamla, evden çok uzaktaydı. Gecenin tehlikeli saatlerinde asla bilmediği biriyle birlikteydi.

O münakaşada bile içinden bir ses dur, dedi sonra. Katil olmaya yüz tutmuş biri. Bundan mı korkuyorsun? Hırsız veya casus olmasından, bir hain olmasından mı? Peki ya sen? Katil sayılmıyorsun, öyle değil mi?

Yabancı ses zihnine fısıldadığı an yaptığını bile fark etmeyerek zıpkın gibi sıkıca tuttuğu beli ufacık bir saniye bırakıverdi. Ve o kısacık anda, bedeni geriye doğru yalpaladı.

Neredeyse sert ağaç kütüklerinin ve ıslak çimlerin döşeli olduğu sivri taşlı zemini boyluyordu.

"Tutun."

O sert rüzgarda ve atların gürültülü ayak seslerinde bile Robin'in sesi Jimin'in kulağına iliştiğinde, başı hafifçe kendisine dönmüş, simsiyah gözlerine işlenmiş yıldızlar çakmak gibi parlayıvermişti. Atın eyerini tutan kemikli ellerinden biri Jimin daha geriye doğru yalpalamadan onu, Jimin'in kendi belini tuttuğundan daha sıkı kavramıştı.

Jimin anında adamın omzuna sinip öncekinden de sıkı sarıldı. Kalbi yerinden çıkmıştı, aklı yerinden çıkmıştı. Az daha atın üstünden düşüyordu, gözleri sonuna kadar kocaman açılmış, dolgun dudakları panikle birbirine bastırılmıştı. Eğer bu kadar hızlı giden bir şeyin üstünde olmasalar, muhtemelen çoktan birkaç iri gözyaşı yanaklarından süzülmüştü bile. İyice tutunup az önce düşündüğü gibi yüzünü, önündeki adamın geniş kürek kemiklerinin arasına gömdü. O hızda kalbinin incecik titreştiğini hissetmedi, onun yerine dalgalanan beyaz pelerininin örttüğü omuzları soğukla daha sarsıcı titredi.

Muhtemelen dünya üzerinde Jimin'den başka hiçbir insan, tanımadığı ve hakkında korkunç şeyler söylenip korkunç nefretler yağdırılan bir adama bu kadar sıkı sarılmazdı.

Nefesini tutmuş, tanrıdan bir an önce bu işkencenin bitmesini isterken, tam da göğsünün altında hafif bir ıslaklık hissetti. O rüzgarda bunu hissetmesi bir mucizeydi belki ama hemen önündeki adamın beli de gittikçe kasılırken Jimin kaşlarını çattı. Ellerini çözmedi ama hafifçe gevşetti ve kendini geri çekti. Çeker çekmez ise parlak ay ışığının altında, az önce kirli beyaz olan gömleğin tamamen, baştan aşağı kıpkırmızı olduğunu gördü. Robin kanıyordu. Üstü, sızdıran bir içki fıçısı gibi ıslanıyordu.

MINYA 'ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin