໐໒ "Sarayın efsanesi"

3.6K 520 315
                                    

2. Bölüm, "Sarayın Efsanesi" 

໒
02


Saklandığı yerden kuş sesleri kulağına geliyordu. Hayır, yani, gerçekten saklandığı yerden. O an için, ve aslında umduğu üzere sonsuza kadar da.

Bedenen zaten saklanıyor sayılırdı, ama şimdi hizmetçi Jolen'dan kaçmak için sahiden de kuytu küçük bir yere girmişti (poposu sert zemin yüzünden acıyordu). Odasının içinde bulunan giyinme dolabındaki ufak bir kostüm kutusunun içindeydi (kutu cidden ufaktı zira Jimin boyunun kapı pervazına atılmış çentiklerin önüne geçtiği tüm zamanlarda bir santim bile uzamadığını görür -her gün bunu ölçmenin bir faydası olmadığını bilmesi gerekiyordu- ve üzülürdü, buna rağmen kostüm kutusunun içinde iki büklüm kalmıştı, omurgasının ucu zedelenmek üzereydi). Sonsuza kadar kesinlikle orada kalamazdı ama bir kış uykusuna yatar ve mumyalanırsa belki düşünürdü. Ya da sadece dışarı çıkıp kaçtığı tüm sorumlulukları ile yüzleşirdi, aklındaki bu iki seçenek müzakereye giriştiği an mumyalanma fikri anında baskın gelse bile.

"Jimin! Orada mısın minik porsuğum? Nolan, çiftçiyi ara, tarla kuzusu kayboldu!"

Canı yansa bile kendi kendine kıkırdadı. Jolen Jimin'e farklı takma isimler vermek konusunda fazla hevesliydi ve tarla kuzusu aralarında en burun kıvırdığıydı. Kıvırcık bir tarla kuzusuna her ne kadar benzemese dahi, Jolen'e göre uzadıkça bukleleşen altın sarısı saçları ile kendi halinde odasında koştururken aralarında fark bulmak oldukça güçtü.

Kendisine seslenmeye devam eden yaşlı kadın bir miktar içini burktu, hâlâ küçük balkonundaki menekşelerin arasında onu arıyordu. Saklandığı şey Jolen sayılmazdı aslında. Jolen saklanmak istediği en son insanlardan biri olabilirdi bu sarayda. Ve aralarında en güler yüzlü olanı. O sadece... Ah, uzun günler boyunca oldukça rahattı ama dün gece ekselansları saraya geri dönmüştü. Jimin'i görmek istiyor oluşu kanını bir parça (kostüm kutusunun içinde saklansa dahi kesinlikle sadece bir parça) donduruyordu. Orada kalmaya devam ederse ve aradan birkaç saat geçerse belki de varlığını unutabilirlerdi.

Kendi kendine güldü, tamam, varlığının unutulması çok saçmaydı, dahası imkânsız falandı. Keşke unutulsaydı tabii, ama mümkün değildi. Yalnızca o an için Jimin'i neden çağırdığını unutabilirdi belki. Bir ihtimal. Hatta bir diğer ihtimal de çayını içerken boğulup öksürük krizine girerek soluk borusunda yüzlerce çatlak oluşturmasıydı. Ve evet, o da imkansızdı.

"Jimin? Ne yapıyorsun bakayım sen orada?"

Ürkekçe kollarını kendi omuzlarına doladı. Jolen yerini bulmuş olmalıydı. Yine de ses çıkarmadı, belki de orada olduğunu düşünerek dolabın kapaklarını açmıştı ama kostüm kutusunun içinde olduğunu fark etmemişti.

"Tahtaların arasından parlayan gözlerini görüyorum küçük adam. Hemen çık oradan!"

Dudaklarını büzüp olduğu yerde iyice küçüldü. Çıkmak istemiyordu. Belki sessiz kalmaya devam ederse Jolen sadece boşverip giderdi...

"Tahtaların arasından ayak parmaklarını da görüyorum çiçeğim. Ben kutuyu açmadan sen çık dışarı haydi!"

Hızla aralık çakılmış tahtaların altından fırlayan ayaklarını kendine çekti ama çok geçti. Kapak açıldığında tutulan beli ile yavaşça doğruldu. Kocaman oflamak istese de sadece çattığı kaşları ile Jolen'e bakmaya başladı.

"Tosurtma meleğim. Kalk ve soyun, bir an önce aşağı inmen gerekiyor!"

"Jolen!"

"Şşh, yeni dikilen kıyafetlerini senin için hazırlayacağım tamam mı? Şimdi o küçük toynaklarını hareket ettir." Kadın Jimin'i teşvik ederken dönüp olduğu yere bir bakış attı. "Bit kadar kutunun içine nasıl sığdın sen?"

Aniden rol değişimi yaparak kostüm kutusunun içinde dizlerinin üstüne oturdu ve kaşlarını bükerek kıyafetini arayan tombalak kadına baktı. "Aşağı inmek istemiyorum!"

"Ama babacığın seni bekliyor. Uslu bir çocuk ol. Haydi, sonrasında senin için böğürtlenli kek hazırlayacağım tamam mı küçük koyunum?"

Jimin tek bacağını kutudan dışarı sarkıtırken umutsuzca nefes verdi. Kek falan istemiyordu. Midesi lezzetli bir kek düşüncesiyle guruldayamayacak kadar kasılmış haldeydi.

Ayaklarını sürüye sürüye Jolen'in onun için hazırladığı kıyafetlere yürürken ne tür bir çocuğun babasından uzak kalmak isteyebileceğini sorguluyordu. Muhtemelen 300. defa. Ve tuhaftır ki asla bunalmadan tekrar ettirdiği bir ritüeldi. Her seferinde cevapsız kalsa ya da üzüntüyle dudaklarını büzecek hâle gelse dahi.

İçindeki bencil ses ise ne tür bir babanın çocuğunu kendisinden böylesine uzaklaştırdığını sorguluyordu. Ona bencil diyordu, çünkü bu durumda haksız olan ekselanslarıydı. Büyütüldüğü katı kurallar olmasa o bencil sese hak vermekte bu kadar ürkek olmazdı.

Kral saraydan uzak geçirdiği birkaç günün ardından eve dönmüştü. Yılda birkaç defa bu sefer olduğu gibi avlanmaya çıkardı, ondan daha az tekrarladığı zamanlarda ise uzaktaki akrabalarını veya elçileri ziyaret etmeye giderdi. Bazen de, önemli sayılabilecek bir isimden davet aldığında, balolara katılırdı, o zamanlar da en azından iki gün için eve uğramazdı.

Bunlar Jimin'in nefes alabildiği günlerin listesiydi.

Sarayda tutsak edilmek. Halkın bildiği gerçek bu değildi. Asla görmedikleri prenslerinin yalnızca bir saray efsanesi olduğunu savunurdu kimisi. Diğer kesim ise kendini gözler önüne sermek dahi istemeyen, burnu havada ve günlerini üzüm şarapları yudumlayarak saray içine davet ettiği arkadaşlarıyla şen içinde geçirdiğini sanardı. İkisi de değildi.

Şaraplar tadıp arkadaşlarla eğlenmek, eğer kurabilseydi bir hayalin gerçekleri olurdu doğrusu. Öylesine bir hayata sahip olmayı her şeyden çok isterdi. Oysaki Jolen ve sarayın içinde tek tük çalışandan başka arkadaşı dahi yoktu.

Tabii eğer bir kıyaslama yapmak gerekirse prens, bir efsane olmaya çok daha yakındı.

Ve saray efsanesi olduğuna inananlardan biri de Jeon Jungkook'tu.

Kim inanırdı ki çocuğun birinin gözlerinde asırlardır görülmemiş en değerli taşın yeşerdiğine?

O gerçek bir efsaneydi.

Babasına göre ise efsaneden çok bir silahtı.

Jeon Jungkook bu ayrımı düşünmemişti bile. İnandığı tek gerçek, efsaneyi kendi gözleriyle görmek istemesiydi. Elbette dahasını da istiyordu.

tüm hikayelerime başlarken ilk bölümleri kısa tutmuşumdur, bunda da öyle oluyor ve uzun olanları yakındır. gizem ve adrenalin gerektiği kadar var ama kısa süre sonra olması gerektiği gibi çifte odaklı ilerlemeye başlayacak kurgu, umarım sıkılmazsınız çünkü ben genelde böyle hikayelerde biraz bunalıyorum jdjdjd

MINYA 'ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin