Bölüm 3

6.7K 652 976
                                    

      Harry gözlerini araladığında çok garip bir rüyada olduğunu sandı. Okul yılları boyunca altında düşmanlık aradığı soğuk bakışlar üzerindeydi çünkü. Normal şartlarda bunun rüya olması dışında bir açıklaması olamazdı ama birkaç saniyelik ayılma süresinde dün geceyi hatırladı.

      "Bir gün ayaklarıma kapanacağını biliyordum," dedi soğuk bakışların sahibi.

      Harry henüz tam olarak ayılamamış olsa bile sesindeki alayı kolayca fark etti. Neden böyle bir cümle kurduğunu düşünürken kendi halini fark etmesi de gecikmemişti. Sandalyede uyuyakaldığında yana devrilmiş olmalıydı. Zira başı yatakta, Draco'nun ayaklarının hemen dibindeydi.

      "Sana da günaydın," diyerek başını yataktan kaldırdı ve sandalyesinde doğrulmaya çalıştı.

      "Görev başında uyumak size hiç yakışıyor mu, Sayın Seherbaz?"

      "Korktunuz mu yoksa, Mr. Malfoy? Kusura bakmayın sizi karanlıktan korumam gerekirken uyuyakalmışım."

      "Bir daha olmasın, çok sayın aziz yüce Seherbaz Potter Bey." Draco gülerken Harry gözlerini devirdi. "Günaydın, Potter."

      "Ah, Mr. Malfoy kölesine selam mı veriyor?" diye sorarken gözlüğünü çıkartıp gözlerini ovdu. Ardından elini saçlarına geçirip düzeltmeye çalıştı ama bu daha çok dağılmasına neden olmuştu.

      "Gözlüksüz gerçekten çekici olduğunu biliyor muydun, Potter?" diye sordu Draco, gözlerini bir an bile ayırmadan onu izliyordu.

      "Aslında sen de çok çekicisin," derken Draco'ya sırıttı Harry. Gözlükleri hala elindeydi. "Yani gözlüklerimi takmadığımda."

      "Pisliksin."

      Harry gözlerini kısarak Draco'yu süzdü. En azından görebildiği kadarını. "Uzun boy, sarı saçlar, çekici yüz hatları, her ne kadar şu an seçemesem de parlak ve soğuk gri gözler..." Saydıktan sonra gözlüklerini taktı. "Ah, sadece Malfoy'muş. Gitti çekicilik."

      "Ben de sabah sabah ne eksik diyordum," diyerek iç çekti. "Kalp kırıklığımmış. Yine de gözlerime, yüz hatlarıma falan dikkat ettiğini öğrendiğim iyi oldu. Demek parlak, soğuk-"

      "Bir bilsen," diyerek sözünü kesti. Ciddi bir ifade takınarak yatağa iyice yaklaşmış ve işaret parmağıyla Draco'nun bileğine dokunmuştu. Teninde parmaklarına doğru yavaşça ilerlerken de bakışlarını gözlerine sabitleyip konuştu. "Bakışlarının soğukluğunu, teninin sıcaklığıyla dengelemeyi nasıl da isterdim, Malfoy."

      Draco şoktan kocaman olan gözlerini Harry'den ayıramazken parmağının ufak bir dokunuşunun bütün vücudunu nasıl ısıtabildiğine hayret etti. Cevap vermek için ağzını açtığında ise Harry ondan önce davranmıştı.

      "Gördüğün üzere flört konusunda kötü olabilirim," derken parmağı hala elinin üzerinde dolaşıyordu. "Ama pislik yapma konusunda fena sayılmam." Kapı tıklatıldığında parmağını çekip kapıya döndü. "Gel," diye seslendi.

      Kapı açıldığında Harry'den sadece iki yaş küçük olan Barnes görünmüştü. "Mr. Potter, günaydın."

      "Günaydın, Barnes. Gel." Barnes kapıyı kapatıp Harry'ye yaklaştı ve elindeki kahveyi uzattı. "Teşekkürler," dedi Harry kahveyi alırken.

      "Köleliğe karşı Harry Potter'a da bakın siz," dedi Draco, alayla gülerek.

      "Durum ne?" diye direkt Barnes'a konuştu Harry.

Hello, PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin