Uykuyla uyanıklık arasında başının geriye doğru düştüğü anda trenin düdüğüyle gözlerini açtı Nermin. Yolcuların aceleyle bagajlarını bulmaya çalışmalarından, son durak olan Kars Tren Garı'na geldiklerini anladı. Yanında fazla eşya getirmemişti. Küçük valizini aldı ve tedirginlikle koridordan çıkışa doğru yürümeye başladı. Şubat ayıydı. Trenin merdivenlerinden ağır adımlarla inerken yakıcı soğuğun çarpmasıyla uykulu gözleri açıldı. Soğuk hava iyi gelmişti. Nefes alırken burnundan giren kuru ve soğuk hava ciğerlerinde ısınıyor ve nefes verirken sigara dumanı gibi havaya karışıyordu. Yeni bir şehre gelmenin tedirginliği ve şaşkınlığı vardı üzerinde. Ne yapacağını bilemeden etrafına bakınıyordu. Büyük şehirlerden memleketine dönen insanların karmaşası içinde garın çıkışını bulmaya çalıştı. Gideceği köye günde bir sefer yolcu taşıyan ve tüm koltuklar dolmadan kalkış yapmayan minibüse yetişmesi gerekiyordu.
Aslında her şey çok hızlı olmuştu. Hayatının ne ara buralara evrildiğini, nasıl bambaşka olduğunu düşünecek fırsatı olmamıştı. Zaten insan yaşarken düşünmez, ancak yaşadıklarını düşünebilirdi. O yüzden kargaşa zamanlarında insan, neyin içinde olduğunu anlamadan geçer ve geçmişiyle gelecekte yüzleşirdi. Nermin içinde öyle olmuştu. Annesi kanserle mücadele ederken babasının ilgisizliği ve Seda hanımla aralarında başlayan yakınlaşma Nermin'in sevdiklerine ve hayata karşı bakışını soğutmaya yetmişti. Aynı ailede aşkın hem ne kadar gerçek ve mutluluk veren bir duygu olduğunu görmüş hem de tahammülsüzlük ve sahteliklerle çabucak bitebileceğini öğrenmişti. Bu zor süreçte tek duası annesinin iyileşmesiydi. Ona hiç bir şey belli etmemek için büyük çaba göstermişti. Babasının geç geldiği akşamlar annesine bunu hissettirmemek için babasıyla telefonda konuşurmuş gibi yapar ve " Anneciğim babam önemli bir iş yemeği olduğunu ve bu akşam geç geleceğini söyledi." gibi basit, hemen herkesin sığınabileceği renksiz ama bizim için beyaz yalanlara başvururdu.
Zihnine ağır gelen bu hayallerden Kars Garı'nın çıkış kapısının önüne yanaşan minübüsü görmesiyle sıyrıldı. Elindeki küçük valiziyle minibüse doğru yürürken, yeni bir hayatın ona neler getireceğinin farkında olmadan, buzlu zeminde ağır adımlarla ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOCUK GELİN
Художественная прозаHayat bazen çok acımasızdır. Bazen de çok zorlu. Yaşamımız akıp giderken bize yön veren nedir? Kaderimiz ne zaman devreye girer? Yoksa yaşadıklarımızın hepsi bizim kontrolümüzde midir? Seninde aklın tüm bu sorulara takıldıysa o zaman okumaya başla!