İNTİKAMIN DOĞUŞU

103 12 21
                                    

Gecenin soğuk iniltisi sisle kaplanırken ayın parlak ışığı, ıslak kayalarda ışıldıyordu.

Genç kız, bakışlarını Ay’a çıkardı. Gri gözlerinin rengi, gelen ışıkla daha da açılmıştı. Tebessüm etti. Aynı zamanda mağaraya doğru ilerliyordu. Önceleri bu yollardan bihaber olan Selene, sevgili Endymion sayesinde Latmos Dağı’ndan ayrılmaz olmuştu. Kardeşlerinden gizli şafak vaktine kadar Endymion ile vakit geçiriyordu. Eğer erkek kardeşleri Helios ve Eos, Endymion’un bir insan olduğunu öğrenirlerse ne yapacaklarını Selene bile tahmin edemiyordu.

Ancak Selene, bunları zaten göze almıştı.

Ay’ın parlak ışığının önünde tüm heybetiyle duran Endymion, gece kadar siyah saçlara sahip, çekik gözlü sevgilisini gördü.

Üzerinde boydan boya beyaz bir elbise vardı. Eteğinin ucunda uçuşan tüller zemini süslerken çamur lekeleri kahverengi izler bırakıyordu.
Selene bunu hiç umursamadı,  eteğini avcunun içinde toplayarak hızlı adımlarla sevgilisinin yanına ilerledi.

Endymion kollarını hafifçe açmış, Tanrı’nın sol yanağına armağan ettiği çukuru göstererek gülümsüyordu. Sarıldıkları an Ay tüm ihtişamıyla parlamaya başladı.

Endymion adımlarını hızlandırdı, Selene sevgilisinin boynuna atladığında genç adamda kaslı kollarını kızın incecik beline sardı.

“Sevgilim,” Endymion’un sesi Selene’yi yumuşatıyordu. Genç kız gözlerini şefkatle kapadı.
Selene’nin bir şey demesine fırsat vermeden dudağına yapıştı. Nazik ama ihtiraslı bir şekilde öptü.

Endymion artık dayanamıyor,  daha fazlasını istiyordu. Selene’nin güzel vücudu onu kendinden geçiriyordu.

Yavaş bir şekilde yere yatırdı. Artık  gözleri hiçbir şeyi görmüyordu. Ne bulundukları ortam ne de Selene’nin kardeşleri bir önem ifade etmiyordu.

Endymion Selene’yi boynundan öpmeye başladı. Endymion’un dolgun dudakları Selene’ye her dokunduğunda Selene daha da heyecanlanıyordu. Kalbi bir tanrıçaya yakışmayacak derecede hızlı atıyordu. Endymion bu anı çok hayal etmişti bu yüzden mahvetmek istemiyordu. Selene’nin bembeyaz teni  Endymion’u kendinden geçiriyordu. Aşkını daha da derinden hissetmeye başladı.

Selene o kadar nazik ve zarifti ki Endymion biricik sevgilisine kıyamıyordu. O gece birbirlerinin oldular. Bu, aralarında ki bağı daha güçlendirmişti. İkiside hissediyordu bunu.

Ama o gece yalnız değillerdi. Eos orada onları izliyordu. Çünkü artık Ayı da Güneşi de kendisi yönetmek istiyordu. Kardeşinin bir insanla ilişkisi olması ise onun işini kolaylaştırıyordu.

Ama kendisi de biliyordu ki Selene’yi tek başına alt edemezdi. Kardeşi Helios dan yardım almalıydı.

En zorlu ve ciddi savaşlarda kuşandığı zırhını giydi ve güneşe, kardeşi Helios’un yanına gitti.

Helios olup biteni kendi kattıkları ile birlikte anlattığında Helios  o kadar öfkelendi ki taht odasında tek bir sağlam eşya bile kalmamıştı ama hala sinirini çıkaramamıştı. Heybetli tanrıyı durdurmak için kimse yanına gitmeye cesaret edemedi. Tek düşündüğü Endymion’u öldürmek idi.

Eos dan öğrendiği bilgilerle Latmos dağına gelen Helios sönmeyen ateşi gördüğü an Eos’un doğru söylediğinden emin oldu. Bütün gece şafak vaktine kadar Endymion’u bekledi.

Şafak vakti mağaraya doğru yürüten Endymion içindeki  kötü  hisle nefesi kesiliyormuş gibi hissediyordu. Selene’nin başına kötü bir şey gelmesini yüreği kaldırmazdı. Endymion’u ayakta tutan Selene’nin varlığıydı, ona güç veren şey aşkıydı. Bunları düşünürken mağaraya gelmişti bile.

Ay SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin