Nil medyadaki kıza benziyor, fakat büyük gözlüklü.
Çocuğun karşısında dikilirken kendimi mal gibi hissettim. Çocuk bana bakıyor ben ona bakıyorum, böyle bakışıyoruz. Normal hikayelerde beklide birkaç dakika derdi ama benim hikayemde en fazla 7-8 saniye bakıştık.
“Merhaba?”
Deyip elimdeki kağıda baktı. Kağıdı hemen buruşturup yandaki çöpe attım. Çocuğa gülümseyip etrafa bakındım. Yan tarafımızda birkaç kızın çocuğu kestiğini fark ettim.
Çocuğun yanına oturduktan birkaç saniye sonra uzaktan o çocuğun gelmesini görmemle kağıdı çöpe attığıma pişman oldum. Çöpe umutsuz bir bakış atıp çocuğa döndüm. 1 gün önce tanıştığım çocuk yanıma varınca bir bana, birde yanımdaki çocuğa bakıp kaşlarını çattı.
“Bu kim?”
Sana ne?
“Ben Furkan.”
“Bende Tuna.”
Tanışma faslını keyifsiz ve umursamaz bir şekilde izlerken Tuna bana dönüp eliylede beni işaret etti.
“O konuşamıyor, boşuna uğraşma.”
“Neden?”
Canım öyle istiyor. Ya, ben konuşmaktan nefret ediyorum canım benim. Fobim var, ondan konuşmuyorum.
“Ben ne bileyim Yandex miyim?”
Çocukla aynı anda bu espriye gözlerimizi devirdikten sonra bana baktı.
“Adı ne?”
“Nil.”
“Hmm, Nil, güzel isim.”
Sağol.
Okuldan çıkışta bıkkınlıkla eve yürüdüm. Bugün gördüğüm çocuk çok tatlıydı. Bir kere düşünceliydi, ayrıca bana göre çokta yakışıklıydı da.
Ara sokaklardan yürüyordum. Evim okulun karşısındaydı ama etraftan dolanarak geleyim dedim. Bir sokaktan döndüğümde bir kız fark ettim. Yolda tek başına yürüyordu. Kaybolmuş olabilir miydi?
Hızlı adımlarla kıza yetişip dürttüm. Korkarak arkasını döndü. Döner dönmez elleriyle hareketler yapmaya başladı. Beden dili kullanıyordu, ama harf harf.
Harf harf olan beden dilinde sadece; a,b,c,ç,e,f,ı,i,l,m,n,o,ö,p,s,ş,t,u,ü,v,z harflerini biliyorum. Az değil. Hemen hemen tamamı. Ama bi kısmını ben uydurdum. Elimle o harfleri andırmaya çalışıyorum.
Kızda aynı benim gibi hareketler yaptı.
Önce bir hareket yaptı sonra “a” dedi. Bir hareket yaptı ve bana “y” yi andırdı. “b” “o” “l” . buraya kadar anladım. Sonra bir hareket yaptı ve “u” “m”. Dedi. Dilsiz olduğu aşikardı.
Ve büyük ihtimalle de “kayboldum.” Demeye çalıştı. Kızı eve götürmeye karar verdim.
Yürümeye başladığımda evin arasına geldiğimizi fark edip hızla eve yürüdüm.
Eve geldiğimizde kıza derdini anlatabilmesi için kağıt kalem verdim. 13 yaşındaymış. Yetimhaneden kaçmış. “Neden kayboldum dedin?” diye sorduğumdaysa omuz silkti.
Ona orada kötü davrandıklarından bahsetti. Adı da Bahar. Soyadını bilmediğini dedi. Bunu duyunca biraz şaşırsam da pek takmadım. Akşam olduğunda ona bir yatak hazırladım. Benimde bir dilsiz olduğumu falan ikna ettirdim. Saat 11 gibi buharımı sıkma vaktim gelince aklıma bir fikir geldi. Nefesimi verirken konuşabilirdim. Evet, bunu yapacaktım.
Yemekleri hazırlayıp ettikten sonra kol saatim öttü. Masanın üstünden buharımı alıp odaya koştum. Kol saatim ötmeyi bırakır bırakmaz nefes aldım.
Nefesimi vereceğim sırada ne diyeceğim aklıma geldi. Nil mi desem acaba? Yada merhaba?
Nefesimi verirken “Merhaba” dedim.
Aklımda tek kalan şey, sesimin çok hoş ve narin olup, sesimi duymanın verdiği mutluluk ve heyecandı. Herşey bu kadar basit olmamalı sözü burada işledi ve tam o sırada Bahar içeriye girdi ve şaşkın bakışları arasında kaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefesim Sensin... (ASKIDA)
FantasyHayatım parfüm şişesinin içindeki buhara bağlıydı. Ve gerçeklerin farkındaydım, içindeki buhar bitince, benim hayatımda bitecekti. ©Tüm Telif Hakları Saklıdır