chapter 2

110 16 34
                                    

•iyi okumalar dilerim<3

joe arabasını yol kenarına park edip yere indi. boynunu iki yana doğru eğerek esnetti. önündeki bu büyük evin elindeki fotoğraftaki ev olduğundan pek emin değildi. ama haritadan kontrol ettiğinde doğru yere gelmiş görünüyordu. kafası karışmış bir şekilde önüne bakarken evin bahçesinde kendisine gülümseyerek gelen takım elbiseli bir adam fark etti.

adamın kendisine doğru geldiğini anlayınca kendinden emin şekilde gülümsedi. adam elini tokalaşmak için uzattı.

"hoşgeldiniz, ben blake hardy. ve siz de?"
"joseph mazzello. hoşbuldum."
"oh! sizi hatırladım. sanırım kiralık ev için aramıştınız?.."

joe sıcak bir gülümsemeyle adamın elini bıraktı.
"evet, bay hardy."
"şuradan buyurun." bay hardy elini joe'nun omzuna koydu ve eve doğru yönlendirdi.

ihtişamlı evin arka bahçesinde bulunan ufak ve eski görünümlü bir evin önüne geldiler.
"içeriye göz atabilirsiniz." joe, bay hardy'nin sözü üzerine kitli olmayan kapıyı açıp içeriye girdi.

içeride camın önünde bulunan kocaman masa, köşesinde bulunan yıpranmış kırmızı bir koltuk, odanın uzağında bulunan yatak, dolap ve birkaç mobilyadan ibaretti. joe'nun gözü asla yükseklerde olmamıştı, burayı eski olmasına rağmen beğenmişti.

"iyi görünüyor."gülümseyip bay hardy'ye döndü.
"gördüğünüz gibi birkaç mobilya bulunmakta. işinizi görür diye düşünüyorum."
joe kafasını salladı.

beraber dışarıya çıktılar. joe'nun burayı beğenme sebeblerinden en büyüğü ise kocaman bir bahçeye sahip olmasıydı. belki de buraya bir örtü serip üzerine kitap okuyabilirdi.

düşüncelerini kafasında toparlarken ön bahçeden çocuk sesi işitti. bay hardy'nin koca evde tek başına yaşamadığı kesinleşmişti. bu da aslında gezdiği o küçük evi kiralama ihtimalini arttıyordu. bir ailenin yanında kalmak ona güvenli hissettirmişti.

joe tam bay hardy'ye olumlu yöndeki düşüncelerini belirtecekken yüzü çok tanıdık olan çocuk onların yanına koşmaya başladı.

"baba, bugün ne oldu inanamazsın! patenle kayarken az daha bana araba ça-..."

tanrım, diye iç geçirdi joe. bu o sabahki çocuktu. gözlerine inanamıyordu ve görünüşe bakılırsa çocuğun da ondan az şaşırmış bir hali yoktu.

"ah işte buradasın!" bay hardy gülümseyerek çocuğu kendine çekti. saçlarını okşadıktan sonra joe'ya baktı.
"bu ben. benim oğlum."

joe gülümsemesine engel olamamıştı. ben'e elini uzattı.
"merhaba ben"
"um,merhaba." joe'nun elini tuttu ve sıktı.

ben'in vücudundaki tüm kan neredeyse yanaklarında toplanmıştı ve yüzü yanıyordu. hatta, resmen kaynıyordu. elini çok büyük bir zorlukla joe'nun sıcak elinden çekebildi.

"ne diyordun, ben?"diye soru yöneltti bay hardy.
"ne? ah şey, hiçbir şey baba."gülümsedi.

"oh, pekala. düşünceleriniz nedir bay mazzello?"
"kiralıyorum."başını hafifçe sallayıp sırıttı. burası tam anlamıyla harikaydı.

"ne güzel! detayları konuşmak için yarın akşam sizi evimize davet ediyorum. bugün yeni evinizde güzelce dinlenin."
"bu harika olur. en yakın zamanda tüm eşyalarımı yerleştireceğim."
el sıkıştılar.

bay hardy oradan ayrıldığında joe etrafına bakındı. ben ortalıkta gözükmüyordu, ne ara gittiğini fark etmemişti. omuz silkti, ne de olsa onu artık sürekli görecekti,

belki de istemeyeceği kadar.

arabasından şimdilik sadece genel birkaç eşyasının bulunduğu sırt çantasını aldı. verdiği karar her ne kadar çabuk gelişmiş olsa da memnundu. kafasını kaldırıp sokağa göz attığında derince nefes verdi.

yeni evine doğru adımladı. kapıyı açık mı bırakmıştı?

içeriye girip kapıyı kapattı ve sırt çantasını yere koydu. arkasını döndüğünde ise şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı. birkaç adım gerilemişti.

ben, onu sabah gördüğü kıyafetleriyle ve uzun çizgili çoraplarıyla karşılamıştı. yüzünde pek de masum gözükmeyen bir sırıtışla kendisine bakıyordu.

"yeni evinize hoşgeldiniz, bay mazzello."

the crush||hardzello Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin