Düzeni giderek bozulan Dünya çok büyük felaketlere sürükleniyordu.
Bu felaketlerin farkında olmayan insanlar çok daha kötü şeylere zemin hazırlıyor,insan ırkının yok olmasına katkı da bulunuyorlardı.
İnsanlar doyumsuzluk duygusu ile birbirlerini yok etmeye çalışıyor,elinde olan herşeyin çok daha fazlasını istiyordu.
Giderek abartılan bu duygu,birkaç bilim insanının Dünya'ya sahip olmak istemesi ve insanları yok etmeye çalışması ile son buldu.
Kullanılan kimyasal maddeler,icat edilen nükleer bombalar düzenin işleyişini bozdu.
Ve felaket gerçekleşti.
Yanar Dağlar ile birleşen nükleer bombalar,durmadan yağan asit yağmurları,sulara karıştırılan kimyasal maddeler sadece insanları değil tüm Dünya'yı yok etti.
Karalar birbirinden ayrılmaya başladı,sular yükseldi,dağlar parçalandı...
Felaketin ardında kalan ise bir kaç insandı.
...
"Anastasia acele et!"
"Hayden geçmeden olmaz!Hayden'ı bırakamam."
"Anastasia çabuk ol!"
Koşmaya çalışan genç kadın henüz daha küçücük olan kızının elini sımsıkı tutuyordu.
Gözleri dolmuş ve dudakları morun en can alıcı haline sahip olan küçük kız korkuyla dudaklarını büzmüş boş olan eli ile tuttuğu yavru köpeğine bakıyordu.
Geniş yarığın üstündeki sığınak köprüsünden geçip sığınağa vardıklarında kızını kucağına alabilmek için içeri oturan Anastasia elini uzatıp Hayden'ı çekecek iken kapılar kapandı.
Bir patlama daha gerçekleşiyordu.
"HAYIR!HAYDEN!REVEN KAPILARI AÇTIR,HAYDEN!"
Genç kadının çığlıkları olayları görmeyen bir insanın bile ağlaması için yeterliydi.
Gözleri dolan genç adam toprağın altında ilerleyen asansörün bir köşesine sinerek çığlıklardan kaçmaya çalışıyordu.
30 dakika sonra
Kızının ölümünü kabullenen genç kadın son bir istek olarak kızının cesedini almak istedi.
Genç adam ne kadar saklamak istese de Dünya asıl şimdi yıkılmıştı.
Sığınağın beyaz duvarlarında yankılanan ayak sesleri ile asansöre yaklaşan kadın ve adamın zihninin içinde aynı cümle yankılanıyordu.
"Keşke bende ölseydim."
Asansör yer yüzüne çıkarken kadının elleri tekrar titremeye başlamıştı.
O an asansör kapısının açılma sesi ile birlikte bir ses daha duyuldu.
Hıçkırık sesi.
Şok olmuş bir şekilde karşıya bakan adam ve kadının dili tutulmuştu.
Küçük kız onca harabenin içinde oturmuş ağlıyordu.
Daha sonra ise en büyük şoku yaşatan şeyi fark ettiler.
Küçük kızın göz yaşlarının damladığı yerlerde bitkiler yeşeriyordu.
"İ-imkansız,b-bu imkansız."
The Last Miracle
(Son Mucize)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Miracle
Actionİnsanlığın yok olduğu patlamada hayatta kalabilen son yüz kişi kendi aralarında gruplaşarak koloniler kuruyor ve hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Düzeni yerle bir olan Dünya'da ise bir umut ışığı bulunuyordu. Son Mucize.