"Uyuşturucu gibisin Ulya, hem çok mutlu ediyorsun beni. Bütün sıkıntılarımı yok ediyorsun, hemde bitiriyorsun beni bir yandan."Sonbaharın ikinci ayının yirmisi gecesinde bu düşüncelerle koymuştum kafamı yastığa. Savaş'ın dedikleri, benim yaptıklarım... Terazi gibi olan beynimde yaptıklarım ağır basıyordu. Artıların eksilerinden fazla demişti. Bu cümle mi rahatlatacaktı yani içimi? Bazen olur ya tek bir yanlış bütün doğruları götürür derler. Benim yaptığım tam olarak bu muydu?
"Bencilim. Zehirliyorum seni, gidemiyorum senden zarar veriyorum sana" Kendimden nefret ede ede, iğrenerek söylemiştim bunlara Savaş'a.
"Peki neden gitmiyorsun, neden bunu yapıyosun bize?"
"Gidemiyorum çünkü bencilim, o kadar bencilim ki sırf seni çok sevdiğimden zarar vereceğimi bile bile gidemiyorum"
Bir insan kendinden ne kadar iğrenirse bende o kadar iğreniyordum işte. Savaş'a, hayatımda benim yanımda ömür boyu duracak tek insana yanlış yapmıştım. Yarasını kapatamayacak, asla hazmedemeyeceği yanlışı yapmıştım.
Kendimden 25 yaş büyük adamla birşeyler yaşarken bunun sonrasını hesaba katmamıştım. Vicdanım susmamıştı ama birşey de yapmamıştım. Kendi kendimi bitirmeye gitmiştim. 45 yaşında ki adamın dokunmasına, öpmesine izin vererek Savaş'a yapabileceğim en ağır darbeyi yaşatmıştım. Üstelik birbirimizi o kadar seviyorken... İnsanlara kolayca kanmamın, onlardan etkilenmemin cezasını benden çok Savaş'a çektirmiştim.
Kendimden utanıyordum. Bazen pişman olmak yetmiyordu yaptıklarından sonra insanın. Bazen yapabilecek hiçbirşey kalmıyordu. Ayrılamıyorsanız, ayrılamayacak kadar çok seviyorsanız eğer asıl sınav orada başlıyordu.
Bunu Savaş'a anlatalı bir ay olacaktı daha bu yaz yaşanmış bir konuydu. Stajımdan çıkıp Savaş'ın görüşüne gidiyordum üstelik. Kendimden geçişlerimin, ne yaptığımı bilmediğim o hallerimle. O masum yüzüne dokunduğumda ellerim alev alıyordu oysaki. O görüş anında kapıdan içeri girdiğinde üzerimde iğrenç eller geziyormuş gibi çekiniyordum ondan. Üstelik bunu benim yapmış olmam onu yıkacağı için mahçup gülümsemelerle bakıyordum gözünün içine...
Gözümün önünde zehirliyordum Savaş'ı. Aklıyla oynuyordum, kendi aklımı oynattığım zamanlar. Karmaşık hallerimle kafasını karıştırıyordum. Ama o kadar çok seviyordum ki, bir şekilde yanındayken kendimi buluyordum...
İnsanlardan gördüğüm ikiyüzlülük ve hasetlikten sonra kimseye kendimi açmama kararı almıştım. Savaş'a bu konuyu anlattığım gün telefonda ağlıyor, kapattıktan sonra gözyaşımı siliyor ve kendime yetişemiyordum. İnsan içinde kahkaha atarken içimden hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yine de kendimi bu duruma sokan bendim.
Beraber ağladığım beraber güldüğüm yanında kendimi bulabildiğim bir adamdı Savaş benim için. Sadece sevgilim değildi, hem abimdi hem babamdı hemde en yakın arkadaşımda. 4,5 senedir tahliye olmasını bekliyordum. İlk zamanlar zor gelmezken beklemek, son zamanlar gerginleşmeye başlamıştık. Özlemimiz artıyordu, yanlışlarımız artıyordu. Gerçi benim hatalarım artıyordu. Savaş'ın hiçbir yanlışı olmamıştı bana. Tek bir hatası yoktu. Belki de tek yanlışı benim gibi bir kadına aşık olmasıydı....
Onu kesinlikle hak etmiyordum. 1,5 yıl ayrı kaldığımızda hayatıma başka insanlar sokmuştum birşeyler yaşamıştım. Yokluğunda başka adamın elini tutmuşum, başka adamı öpmüştüm. Fakat iş konuşma kısmına gelince en çok ben seviyordum onu. Öyle diyordum hep. Hala öyle diyorum fakat artık yüzüm yoktu inat etmekte. Herşeyi hazmedebilmişti ama hayatımda varken böyle birşey yapmış olmamı hazmedemiyordu.
Bende hazmedemiyordum. Bunu Savaş'a nasıl yaptığımı düşünüyordum hergün. Hayatını benim üzerime kuran adama, tek derdi ben olan adama bunu nasıl yaptığımı sorguluyordum sürekli. Hakkında konuştuğum insanlardan hiçbir farkım yoktu.
Deli gibi korkuyordum. Ayrılmaktan, bu hayata tek başıma devam etmekten deli gibi korkuyordum. Savaş olmadan bu hayata devam edemeyeceğimi çok iyi biliyordum.
"Benim elimden tutan yüzüme bakan birtek sen varsın. Görüşüme gelen kim var?"
"Kimse. Hiç kimse."
"Yaa. Şu hayatta yanımda olan birtek sen varsın. Yalnızım ben. Senin ailen var arkadaşların var okulun var. Benim? Benim hayatımda sadece sen varsın."..... "Ve senin böyle birşey yapmış olduğunu bilmek inan hazmedilebilecek birşey değil."..... "Herşeyi telafi edebilirsin Ulya. Hani bana demiştin ya senin yaralarını öpe öpe iyileştiricem diye"
"Evet"
"İşte bir tek bunun yarası kapanmaz Ulya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR
No Ficciónİlaç ve zehir arasında ki tek fark dozdur. Dozu fazla kaçırdığınızda ilaç zehire dönüşür. Tıpkı sevgi gibi...