Saat (08:12)
,Kimseyi takacak durumda değildim. Olayların karmaşıklığı aklımdan çıkmıyordu. Duygularım... Onlar zaten anlaşılması zor bi savaş içindeydi. Ben tavana bakıp bunları düşünürken kapım tıklandı ve gözlerimi kapıya diktim "gel" diye seslendiğimde içeri abim girdi. Suratımda istemsizce bi gülümseme yerleşmişti.
Toprak: Hediye için teşekkürler sarı kafa.
Aslı: Bişey değil. Bu arada hoşgeldin abi. Dedim ve ona sarıldım. Abim benim herşeyimdi. İkinci babamdı. Ama onu babamdan daha çok seviyordum. Saçlarımı kurcaladı ve konuşmaya başladı
Toprak: Sen iyimisin? Pek iyi görünmüyorsun. Zor bi soru değildi. Ama cevabını vermek ve bunu kendime tekrar hatırlatmak istemiyordum.
Toprak: Hadi ama yapma böyle. Bana bak yoksa birimi rahatsız ediyor?!
Aslı: Yok ya ne alaka. Sadece biraz kafam karışık yorgunum.
Toprak: Öyle olsun bu kez beni başından savurmuş olabilirsin ama başka Bi zaman bırakmam küçük hanım. Ve hiç birşey senden önemli değil.böyle yaparak herkesden önemli olan sağlığını bozucaksın Hadi artık çık şu yataktan vücudun bi nefes alsın. Kahvaltı hazır.
Aslı: Annemler evdemi?
Toprak: Hayır ikiside evde değil. Ece burda ama.
Aslı: Hayret ilk defa gezmiyor.
Toprak: Karışma benim cimcimeme hadi sende kalk artık.
Aslı: Tamammm tamammm. Abim dışarı çıktı bende yatakta oturur pozisyona geçtim. Abim haklıydı kimse benim canımdan önemli değildi. Ayağa kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Saçlarıma dokundum ve gülümsedim artık yaşananları unutma zamanıydı...
Üstüme siyah bi sweat giydim. Göbeğim açıkta kalıyordu altına açık pembe bir kot mini etek giydim eteğin boyu dizimin bir el üstündeydi. Sweatın üstünde "life the welcome" yazıyordu. Biraz durumuma uygundu sanırım. Açık pembe siyah ve beyaz karışımlarında Bi spor ayakkabı giydim ve saçlarımı dalgalandırıp aşağı indim. Abim ve ece sofradaydı yanlarına gittim ve oturdum.
Ece: Günaydın abla
Aslı: Günaydın. Dedim ve gülümsedim. Arada tatlı muhabbetler geçiyordu ve böyle kahvaltımızı bitirdik. Tam kalkarken simge aradı ve bahçeye çıktım.
Simge: Fıstık ezmem nasılsın? Çok neşeliydi ve bu bile beni mutlu ediyordu
Aslı: İyiyim günaydın simge.
Simge: Evet güzel haberimi verebilirim. Bella simon kozmetik bizi darkline şirketini ve başka bir organize şirketi bi proje için şirketine davet ediyor.
Aslı: Sevindim diyemem işin içinde darkline şirketi olunca tadım kaçıyor.
Simge: Yapma böyle baksana ödülü sen kazandın belki işi bize verir.
Aslı: İyi madem öyle olsun.
Simge: İşin kötüsü davet bugün ve ben gelemem
Aslı: Neden bir sorun mu var yoksa?
Simge: Yok diyemem. Annemin sağlık durumları iyi değil ve hastanede onun yanında kalmam gerek. Özür dilerim sanırım bu davete katılamicam.
Aslı: Ya sorun değil ya dert ettiğin şeye bak. Ben giderim.
Simge: Peki o zaman saat 10:20 de toplantı var.
Aslı: Peki. Bu arada çok geçmiş olsun simge umarım annen düzelir.
Simge: Sağol aslı inşallah düzelicek.
Aslı: Görüşürüz.
Simge: Görüşürüz. Telefonu kapattım. Ve dışarı çıktım, toplantıya bir saat vardı. Arabama bindim ve şirkete gittim sanırım tek erkenci davranan ben değildim. Alper burdaydı ama emre yoktu. Yuzune bile bakmadan asansöre yöneldim ama kaçışım yoktu o asansöre beraber binecektik. İçerde birinin olması için dua ettim. Alper yanıma gelmişti. Konuşacak sanıyordum ama ağzını bile açmamıştı. Asansör açıldığında içimden bütün küfürleri saydım. İçerde sadece ben ve alper vardı.
Sırtımı asansörün duvarına yasladım. 14.kata çıkacaktık. İçimden türlü türlü şeyler geçiyordu. Ya asansörde kalsaydık. Derken o şom ağzımı açtığım için kendime güzel bi küfür savurdum. Asansör durmuştu ve kırmızı bir ışıktan başka birşey yanmıyordu.
ALPERİN ANLATIMINDAN
Benimle asansörde kaldığı için rahatsız görünüyordu. Zaten bende burda romantik bi an yaşamayı planlamıyordum. Eliyle çalışmayan 14.kat butonuna basıyordu. Ne zannediyorduki gökten yardımmı gelecekti?
Alper: Bence artık deneme butonu kırıcaksın. Bi süre durdu ve arkasını döndü. Çok havalı duruyordu. Ama suratındaki bana karşı olan ifadeyi bi türlü çözemiyordum.
Aslı:Alper... Sanırım başlicaktık. Güzel bi kavgaya...
Aslı:ben...teşekkür ederim. Evet şoktayım.
Alper:ne için?
Aslı: Gölde beni kurtardığın için ve barda olanlar için.
Alper:sorun değil. Göl olayı benim yüzümdendi. Hafiften gözleri dolmuştu. Fark etmiştim. Kendimi biraz suçlu hissediyordum.
Aslı: Neden yaptın... O tatilde... Biliyomusun-
Alper:senden nefret ediyorum diceksin galiba.
Aslı: Hayır... Bazı hareketlerinden nefret ediyorum. Ben sende asla nefret etmedim alper. Ama bazen... Neyse boşver şu asansörde bi çalışmadı zaten.
Alper: Adını koyamadığımız bi savaş içindeyiz aslı ve ben bu savaşı kazanmak istiyorum.
Aslı: Kazanmak istemende bi sakınca yok. Ama bazen içindeki o hırs yüzünden kimin kalbini kırıp kırmadığının farkında olmuyorsun. Kimseyi düşünmüyorsun. Ve bunu en çokda bana yapıyosun anladınmı?! Kırıyosun döküyosun kendinden tek parça bırakmıyosun. Sen varya sen... Yüzsüzün tekisin alper!
Garip hisseediyordum. En çokda benimle ilgili böyle düşünmesinden gariptim... Ama ya o?
Alper: Sende iki yüzlünün tekisin aslı bi gün bana gülüp bi gün barışa gülüyorsun!
Aslı: Birini sana verebilirim...
Alper: Anlamadım?
Aslı: Hani iki yüzlüyümya birini sana verebilirim çünkü sen yüzsüzsün alper.
Kendimi bu kadar kötü hissetmemiştim.
Alper: Barış seni kullanıyor aslı bak anlamıyorsun beni.
Aslı:bundan sanane bu benim hayatım.
Yanına yaklaştım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kozmetik Savaşı
De Todozıt modacılık ve kozmetik savaşı başlıyor. İki tarafda en iyi modacı ve kozmetikçi olmanın peşinde. İçlerinde harlanan güçlü bir ateş var. Oysa bu ateş pekde barışçıl bi belirti değil. Aslı ve Simgenin ortaklığı Alper ve Emreyi çıldırttığı gibi Alpe...