Güzel bir uykudan sonra burnuna gelen enfes sucuk ve peynir karışımı kokusu onun karnında kurtların dolaşmasına yetiyordu. Uyandı, günün özel bir gün olduğunu anlayacaktı ki yataktan fırlaması ile dişlerini fırçalaması neredeyse ışık hızında oldu. Hemen üstünü giyinip aşağı indi ve annesinin '' Günaydın Tomitom'' demesi ile masaya oturdu ve eve şöylece son bir kez baktı. Annesi üzülüyordu ama üzüldüğünü belli etmemek için soğan halkası kızartması da yapmıştı. Timothy önüne gelen tabağı bir lokmada silip süpürdü ve hemen çantasını ve bavullarını aldı. O kadar heyecanlı olacaktı ki annesine '' hoşçakal'' demeyi bile unuttu ve çıktı. Tabii bu onu daha sonra çok üzecekti. Nereden mi? Biliyorum çünkü ben Tim.... neyse gelen otobüse binip terminale doğru yolunu aldı, telefonunu çıkarıp kulaklıklarını taktıktan sonra Spotify'dan en sevdiği şarkısı olan '' Love My Way'' şarkısını dinlerken kendini 90'ların o akıcı ritmik hareketlerine kaptırdı ve terminale yaklaştıkça kalbi daha da hızlı atmaya başladı.
Otobüsten indikten sonra etrafına daha da çok bakmaya çalıştı çünkü bu kasabadaki son günleriydi artık İtalya'nın en donanımlı yatılı özel üniversitelerinden birine gidecekti. Kulaklıklarını çıkardıktan sonra müziğin hala devam ettiğini kafası algılayamadı. '' Acaba müzik açık mı kaldı? '' diye telefonunu kurcalarken sesin terminal koridorunda yakalandığını fark etti ve o yöne doğru ilerledi. Burada bir sokak şarkıcısı vardı. Bir süre bu tesadüfü düşünerek şarkıyı keyifle dinledi, sonra şarkıcıya bozukluk bırakarak otobüse yetişmek için olabildiğince koştu. Neyseki muavin ve şoförü sigarayı çok seviyorlardı ve Timothy'nin fazla koşmasına gerek kalmadı. Hemen eşyalarını bagaja yükleyip koltuğuna oturup daha heyecanlı bir şekilde bundan sonraki hayatında neler yaşayacağını düşünüyordu.
Birkaç dakika sonra otobüs hareketlendi ve küçük kasabadan İtalya'nın merkezine doğru yol aldı. Yolda giderken resmen tüm yaşantısı gözünün önüne geliyordu. Yoksulluk, imkanların yetersizliği ve tabiiki yalnızlık. Neden mi yalnızlık çünkü, Timothy'nin babası Timothy daha 5 yaşındayken Timothy ile oyun oynarken kalp krizi geçirerek ölmüş. Ve bu Timothy de hem ağır bir travma hem de aşırı yalnızlık hissiyatı yaratmıştır. Kasabada evden başka gidilecek Bi yer olmadığı için kafasındaki sorularla boğuşmak artık onun günlük hayatta olmazsa olmazlarından biri haline gelmişti. He bir de bu eski lisesi salaklarla ve ucubelerle dolu olduğu için hiç arkadaşı yoktu. Timothy yolda giderken bunları teker teker düşündü sonra annesi aklına geldi ve ona bir elveda demeden evden çıktığı aklına geldi ve hemen elini cebine sokup telefonunu çıkardı. '' Anne, ben çok özür dilerim. Seni herkesten ve her şeyden çok seviyorum. Sana bir hoşçakal bile diyemedim. O heyecanla, otobüsü kaçırma korkusuyla evden alelacele çıktım. En yakın zamanda bunu telafi edeceğim. Söz. Öptüüüüüm''. Şimdi en azından biraz da olsa içi rahatlamıştı, sıra düş kurmaya devam etmekteydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IM NOT FINE
RomanceIM NOT FINE (iyi değilim) Timothy adında üniversite çağına geçen bir çocuğun yaşamını ve yaşamındaki etmenleri içine alan bir aşk hikayesi. Siz değerli okuyuculara Timothy'nin duygularını aktarabilmek bana bir şereftir...