John yüzüme şöyle bir bakarak onu onayladı. Orta boylu bir adam dı ama kalın boynu ve geniş omuzları bir bulldog gibi kaslıydı. Yakışıklı denemeyecek kadar haşin bir tipi vardı ama kısacık kesilmiş saçları, güçlü çenesi, boksör burnu ve maratonlara hazırlanırken kazandığı bronz teni ona farklı bir hava katıyordu. Onunla kavgaya tutuşmadan önce kesinlikle bir kez daha düşünürdünüz. John' un maraton koştuğunu duymak, yiyecek otomatina kadar yaptıkları kısa yürüyüşü egzersiz sayan çalışma arkadaşlarımı hayrete düşürmüştü. Onlara göre uzun mesafe koşusu toplumsal mazoşizm sayılırdı. Ben ise onun antrenman yapacak zamanı nasıl bulduğunu bir türlü anlayamamakla birlikte ne yaptığını pek umursamıyordum.
Patron godley beni ve yeni çocuk John' u çağırıyor ve etrafta birşeyler arıyordu.
Ne var ki bugün godley'nin dikkati oldukça dağınıktı. Kağıtların arasında yeni dava ile ilgili notlarını arayıp bir türlü bulamazken telaşlı ve kafası karışık görünüyordu.
* Ayrıntıları bulamadım ama elimizde işkence ile öldürülmüş iki adam var. Cesetleri son yirmi dört saat içinde, birbirinden bir buçuk kilometre uzaklıkta bulundu. Hemen işe koyulmak istediğini biliyorum John. O yüzden şimdiye kadar öğrenebildiklerimizi yolda dedektif kerrigan'a anlat.*
Godley'nin böyle anlaşılmaz konuşmasına alışkın değildim. Onu mükemmel bir patron yapan özelliklerin başında, üzerinde çalıştıkları her davada ekibine atacakları her adımı ayrıntıları ile anlatması gelirdi. Bir an duraksadıktan sonra John'un arkasından odadan çıktım. Patrona kendini iyi hissedip hissetmediğini sormak bana düşmezdi. Ayrıca benim durumum da pek parlak sayılmazdı.
* dünyadan dedektif kerrigan'a. Geri gel dedektif kerrigan.*
Birden irkildim. * üzgünüm dalmışım.*John diğer sürücülerin yetersizlikleriyle ilgili monoloğuna kısa bir ara verip bana bir soru sormuş ve ben onu duymamıştım. Önümüzdeki trafik ışıkları yeşile dönmemek için inat ederken John parmaklarını hafifçe direksiyona vururken yüzünde sabırsız bir ifade ile bana bakıyordu.
* Patronun söylediklerinden ne anladığını sordum sana. Benimle paylaşacak bazı fikirlerin vardır diye düşünüyordum.* sesindeki alaycı ton karşısında, kaşlarımı çatmamak için kendimi zor tuttum.
* Patron pek birşey söylemedi. Sadece aynı bölgede benzer iki ölüm olayı olduğunu anlattı.*
* Peki bunu duyunca aklına hiçbir şey gelmedimi? Neler olduğunu merak etmedin mi?*
* İki olay hakkında da bir tahmin yürütmek için yeterli bilgim yok,* dedim sakın bir sesle * ayrıca ayrıntıları öğrenmeden bir karara varmak istemiyorum.* sizin şu anda benimle paylaşıyor olmanız gereken ayrıntıları...
*Güzel* John girdiğinden haberim bile olmayan bir sınavı geçmişim gibi başını sallıyordu. * O halde ayrıntılardan bahsedelim. Dün akşam üstü bayan tremlett, mahallesindeki polis karakolunu arayarak kocasının kayıp olduğunu bildirmiş. Kocası Ivan, Common'un hemen dışındaki Clapham da yaşayan ve bağımsız çalışan bir bilgisayar programcısıymış. Brixton yolunun kenarında bir ofis kiralamış çünkü üç çocuğunun çıkardığı gürültü yüzünden evde çalışamıyormuş. Bir çamaşırhanenin üzerinde iki odası varmış ve bay Ivan icerideyken kapıyı her zaman kilitlermiş. İçeride oldukça pahalı bilgisayar donanımları olduğu için güvenliğe aşırı önem verirmiş. Bayan tremlett kocası saat altıda eve donmeyince endişelenmiş çünkü bay Ivan her gün aynı programı takip eder sabah sekiz de evden çıkar, akşam beş buçukta eve dönermiş. Eşi ona telefonla ulaşmaya çalışmış ama ne cep telefonundan ne de ofisinden yanıt alamamış. Bayan tremlett in sesi telefonda son derece telaşlı geliyormuş.Devam edecek...