bölüm 12

14 1 0
                                    

#zaman ⏳


Derin bir nefes alıp parmağımda duran alyansıma baktım.
Ne ara buralara kadar gelmiştik ? Hangi ara bukadar aşık olmuştum bu adama ?
Gülümsedim, ve alyansıma masum bir öpücük kondurdum.
"Şunu yapmayı keser misin ? " Dedi Mert
"Tamam anladık nisanlandın" diyede ekledi.
Güldüm ve umursamadım. Açık olan televizyona boş boş bakıyordum. Çok canım sıkılıyordu fakat içimden de hiç birşey yapmak gelmiyordu.
"Ne zaman geliyor annenler ? " Dedi Mert
Babam ve annem bir süreliğine tatile gitmişlerdi.
"Sanırım haftaya " dedim uzandığım koltuktan doğrularak.
"Keşke bizimkilerde gitseler" dedi. Güldüm.
"Bu arada düğün planınızı yaptınız mı ?" Dedi tekrar
Yankı ile düğün işini henüz konuşmamıştık. Ama aklımda ince fikirler tabiki vardı.
Kafamı iki yana hayır anlamında  salladım
"Kızım okulun bitti, mesleğinide aldın eline daha neyin peşindesin ? Bu yaz evlenin siz" dedi. Haklıydı okul biteli iki sene olmuş, babamın şirketinde işime başlamıştım.
Fakat henüz erken olduğunu düşünüyordum, yani en azından ben öyle düşünüyordum.
Açık olan saçlarımı tepeden topladım. Son İki sende öyle uzamışlardı ki artık baş edemiyordum. Bende çareyi topuz yapmakta buluyordum.
"Mutfağa gidiyorum, birşey ister misin ? " Diye sordum muz canavarına.
Uzandığı koltuktan başını kaldırıp, "Muz Varsa Alırım " dedi
Gülümsedim. "Tamam" dedim ve mutfağa yürümeye başladım.
Işıkları açıp dolaba döndüm.
Bir tane muz alıp kendime de mandalin aldım.
"Melo telefonun çakıyor" dedi Mert
Hızla oturma odasına gidio telefonu elime aldım. Arayan Yankıydı
"Efendim canım ? " Dedim özlem dolu bir sesle
"Napıyorsun hayatım ?" Dedi. Sesi yorgun geliyordu. Can kırığını bir süreliğine devr almıştı. Sahibi Okan bey yurtdışına gittiği için, burada tek güvenebildiği kişi yankıydı onun için bir süreliğine bütün işlerle yankı ugraşıyordu.
"Mert ile televizyon izliyoruz sen napıyorsun hayatım ?" Dedim telefonu alıp tekrar mutfağa ilerlerken.
"Evin önündeyim bende" dedi. Anlamamıştım.
"Ne ?" Dedim.
"Evin önündeyim diyorum, dışarı çık." Telefonu kulağımdan ayırmadan kapıya yöneldim. Hızlı bir şekilde açıp gözlerimi dışarıda gezdirmeye başladım.
İşte oradaydı, kocaman gülümsemiş yorgun bedenini bana doğru hareketlendirmişti.
"Yankı" dedim aynı şekilde gülerek.
"Ne işin var burda ?"
Kollarını açıp bana kocaman sarıldı, boynumdan öptü. Kokladı.
"Sana sarılmadan uyuyamazdım." Titredim.
İçim titredi, ve ben bu adamı iyiki sevmiştim.
Geri çekildi ve alnıma bir öpücük kondurdu.
"Yorgunsun " dedim ellerimi yüzünde gezdirdim, sakalları yeni çıkmaya başlamıştı, ellerime az da olsa batıyordu ama bundan hiç bir zamam rahatsız olmamıştım.
"Yorgunum" dedi, tekrar başımı göğsüne yasladı, ve kafasını başımın üstüne koydu.
"Biliyorum, bu sıralar sana çok vakit ayıramıyorum ama..." Sözünü kestim.
"Şuan burdasın, ben dünyanın en mutlu insanıyım." Dedim. Ve ekledim.
"İşlerin olduğunu biliyorum, ve buna rağmen beni hiç ihmal etmeden, günde elli kere aramayı başarıyorsun. Sana haksızlık edemem." Dedim. Dinledim.
Onun atan o güzel kalbini dinledim.
Göğüs kafesine çarpan her bir notasına beste yapabilirdim.
Saçlarımı öptü "Seni Seviyorum" dedi bütün içtenliğiyle.
"Seni seviyorum" dedim bütün kalbimle.
Geri çekilip gözlerine baktım. Uykusu vardı.
Ellerimi uzatıp gözlerini sevdim. Kirpiklerini sevdim.
"Üşümüşsün" dedi ellerime dokunup.
Halbuki ben hiç farkında değildim.
"Hadi hemen içeri gir, bende gidiyorum şimdi " dedi.
"Kahve içseydik ?" Dedim başımı yana yatırıp.
Yüzümü elleri arasına aldı.
"Yarın seni alırım. Doya doya kahve içeriz olur mu ? " Dedi. Bu olmaz anlamına geliyordu. Ama uzun bir süre sonra onunla vakit geçirmek güzel olurdu.
"Peki " diye diyebildim sadece.
Gözlerimin içine baktı, ve usulca yaklaşıp dudaklarıma masum bir öpücük bıraktı.
"İyi Geceler" dedi
"İyi geceler" dedim.
Geri çekilip arabasına binmesini izledim.
Seri bir şekilde arabaya binip çalıştırdı.
Park ettiği yerden uzaklaşmadan evvel, bana içeri gir komutunu vermeyi ihmal etmedi.
Öpücük atıp gitmesini bekledim.
Gülümsedi. Gülümsedim.
Ve gitti.
Eve girdiğimde, ortamın sıcaklığı yüzümü ısıtırken gerçekten üşüdüğümü yeni farketmiştim.
"Bir dahaki sefere öpüşürken bir çevrenize bakın amına koyim"  dedi Mert
Kahkaha atıp koltuğa oturdum
"Niye ? Kıskandın mi yoksa ?" Dedim
"Ne kıskancam, karşı komşu Neriman teyze size bakıyordu" dediğinde daha fazla güldüm.
Neriman teyze az da olsa dedikoducu bir kadındı. Ama iyi bir insandı. Kocası yoktu, çocukları yoktu. Tek başına yaşayan, geleni gideni gözetleyen bir kadındı.
"Burda kalacaksan, yatağını hazırlayayım ?" Dedim sorar bir şekilde.
Düşünür gibi olduktan sonra " yok ya, gideyim ben" dedi "yarın direk Sakaryaya gideceğim." Life dergisinin fotoğraflarini çok sevgili arkadaşım çekiyordu. Ve yarın çok önemli bir çekimi vardı.
"Pazar günü olması iyi oldu, hem bana da değişiklik olur " dedi.
"Aynen, bende pazartesi bir bakar kontrol ederim, eksik gedik var mı diye, sonrasına bakarız. " Dedim.
"Gerçi sana güveniyorum, her zaman harikalar yaratıyorsun" diye ekleyip egosunu okşadım. Ki zaten öyleydi, o gerçekten harikalar yaratıyordu.
Gülümseyip ayaklandı.
"Ben kaçayım artık, pazartesi görüşürüz"
Kafamı tamam anlamında sallayıp bende ayaklandım.
"Kapıyı iyi kilitle, numaram hâlâ acil aramalar arasındadır umarım, gerçi enişteden fırsat kaldıysa" dedi gözlerini devirip.
Arada bir yankıyı kıskanmıyor değildi bu hoşuma gidiyordu.
Kıvırcık saçlarına ellerimi götürüp karıştırdım.
"Sen hâlâ enler sıralamasında bir numarasın" dedim. Bana sarıldı.
"Seni böyle mutlu görmek beni de mutlu ediyor kızım. Daima mutlu olmanı diliyorum" dedi.
Gözlerim yaşardı. Her zaman ve her koşulda yanımda olan dostuma baktım.
Aradan geçen zamana, ve zamanın güçlendirdiği dostluğumuza gülümsedim.
"Teşekkür ederim " dedim "herşey için."
"İyi geceler" dedi ve gitti.
Kapıyı güzelce kilitledim, koktuktan telefonumu ve sigara paketimi alıp odama çıktım.
Soğuk hava pencereme buhar yapmıştı.
Perdeleri çektim, ve içeri ay ışığının girmesini sağladım.
Elimde tuttuğum telefonu yatağın üstüne koydum. Ve sigara paketinden bir tane çıkartıp yaktım.
Artık her yaktığımda midemin bulandığını kabul ediyordum. Uzun bir süre içmedikten sonra böyle oluyordu.
Bırakıyordum.
Bir duman çekip geri üfledim.
Kül tablasını elime alıp yatağın üstünde bağdaş kurdum.
Karşımda asılı duran yankı ile söz fotoğrafımıza gülümsedim. Zamanın bukadar acımasız olduğunu yeni anlamıştım. Zaman hiç acımazdı.
Kimi zaman, seni en güzel yerlere, kimi zaman ise seni bataklığa sürüklerdi.
Sanırım ben şuan güzel yerlerdeydim ve bataklığa gidecek kadar da güçlü hissetmiyordum kendimi.
Çünkü benden bukadardı.
Ben bukadardım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 04, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İlk Ve SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin