WITH THE DEVIL III

329 17 12
                                    

Anavae - Afraid

Gördüklerimin dehşetiyle çığlık atarken göz kapaklarım birden açıldı. Bakışlarım hızla ellerime indiğinde göğsüm şiddetle kalkıp iniyordu. Hiçbir şey yoktu. Gözlerimi defalarca kırpıştırıp tekrar baktım. Yoktu. Tanrı'ya şükürler olsun ki kan lekeleri yoktu. Ama gördüklerim... Korku hissi, iliklerime o kadar sinmişti ki zangır zangır titreyip ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Mantığım el vermiyordu, az önce gördüklerim bir rüya mıydı? Öyle olması için her şeyimi verebilirdim. Ama o kadar gerçekçiydi ki...

Uzun zamandır onu rüyamda görmüyordum, sevinmem gerekirdi ama bu sefer olanlar keşke görmeseydim dedirtecek kadar kötüydü. Hayır, kötü kelimesi yanında az kalırdı. Kanlar her yerdeydi. Her yerimdeydi. Ellerimdeydi.

Neredeyse hıçkıracak kıvama geldiğimde dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Kafamda baş gösteren ağrı çok yoğundu buna rağmen düşünebildiğim tek şey oydu. Hançeri kalbine sapladığımdaki bakışı gözümün önünden gitmiyordu. Bunu ona nasıl yapabilmiştim? Tanrım, Frederic... 

Dakikalar sonra gözyaşlarım dinince bilincim yerine oturmaya başladı ve ilk olarak arka planda çalan şarkıyı fark ettim. Sonra biri enseme vurmuş gibi irkilip kafamı kaldırdım, görüş alanımda tek bir kişi vardı. O kişinin adı şu anda bende yoktu. Düşman mı, dost mu  bilmiyordum ama nedense dost olmadığını sadece aurasından söyleyebilirdim. İlk defa böyle biriyle karşılaşıyordum. Aurasının yaşattığı hisler dehşet vericiydi.

Beni fark edip bir adım attığında bedeni ışığın altına serildi. Ondan gözlerimi çekmek istedim fakat beni büyüsünün içine almış gibiydi. Geçen sefer onun hakkında düşündüğüm şey için kendime hayret ettim. Onu bir meleğe benzetmem kadar yanlış bir şey yoktu. Siyaha dönük saçlarının arasında kızıl teller parlıyor, ateşle oyun oynuyordu. Bunlara turuncuya kaçan sakalları eklendiğinde günaha yürümek belki de hiç bu kadar kolay olmamıştı. 

Parmaklarımı onların arasında gezdirdiğimi hayal ettiğimde midem burkuldu. Hissettiğime en yakın şey günah tarlasında seyahat etmekti. Bu saçma şeyi hayal ettiğim için kendimi azarlamalıydım ama ona bakarken bunu yapmak zordu. İlk defa böyle bir etkiyle karşılaşıyordum ve bu, Incibus olma ihtimalini yükseltiyordu. Aksi halde bu kadar etkilenmiş olmam imkansızlıkla eş değerdeydi.

Ben bunları düşünürken o, sadece beni izliyordu. Bir anlam yükleyemediğim bakışları üzerimde gezinirken aramızda yaklaşık dört metre vardı. İfadesiz yüzüne karşın altında sinsi bir alay seziyordum. Belki de sadece benim kuruntumdu ama öyle olmadığını hissediyordum. Kanıtım yoktu, elimde sadece hislerim vardı.

Harekete geçip üzerime doğru gelmeye başladığında olduğum yerde taş kesildim. Ağzımı açıp bir şey demeli, Frederic'le ilgili bir şey biliyor mu öğrenmem lazımdı. Bunlara rağmen neyden çekiniyordum, anlam veremiyordum. Belki de ürküyordum. Aurası çok karanlıktı. Bu, öyle bir karanlıktı ki benliğim arkama bakmadan kaçmamı istiyordu. 

Karşımda durup kan kırmızı hareleriyle beni incelerken biraz daha ürkmüş olabilirdim ama üzerimde böyle bir etkisi olduğunu asla bilmeyecekti. Bana bunları yaşattığı için bile onu cehenneme göndermem gerekirdi. 

 ''Sen...'' diyebildim sadece.

''Beni bulduğun yerde olmanın hoşuna gideceğini düşündüm.''

Söylediğine bir anlam yüklemek için etrafa bakındığımda burasının Lağım olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Saniyeler içinde her şey yerine oturduğunda sertçe yutkundum. Öğrendiğimi sindirmem biraz zaman aldı ama gözlerimi ondan bir saniye bile çekmedim. O kadar umutsuzluğa kapılmıştım ki, bir anda bulmak şok etkisi yaratmıştı. Aylardır araştırıp, her yerde aradığım kişi tam önümde duruyordu. Hayal görüyor olamazdım, değil mi? Bu anı kafamda yüzlerce kez düşünmüştüm ama hiçbiri böyle değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 06, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

WITH THE DEVILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin