Bölüm 1- Yorgun Beyin

129 4 0
                                    

Hepinize merhabalar... Uzun süredir aklımda olan bir senaryoydu. Aklımda kalacağına burada dursun dedim.. Umarım iyi demişimdir. İyi okumalar.

"Planınız bu mu yani?"
Karanlık sesin sorduğu bu soruya, odadakiler sessizlikle cevap verdiler. Sarı, parlayan gözler; karanlık sese cevap verme cüretini gösteren tek kişiydi.

"Bence de saçma ve bu konuyu tekrar gündeme getirmek istiyorum: neden ben?"

Mavi gözler onu yanıtlayandı,
"Çünkü sadece sen bizzat onların merkezinde onları yenecek kadar güçlüsün. Ayrıca bize borçlusun. Sorgulama şansın yok."
Delici sarılar bu sefer yere kilitlendi. Bir de şu borç mevzusu yok muydu...
Karanlık ses" Zehir"i çağırdı.
Hiçliğin ortasında görülenler, kararlı bakışlar ve kahverengi saçlardaki yeşil tutamlardı.
🌌🌌🌌🌌
Genç adam elindeki süpürgeyle müşterilerden kalan çöpleri temizliyordu. Amcaları bu kulübenin her zaman temiz ve müşterilere hazır olmasını isterlerdi. Onların ardından neredeyse vasiyetleri haline gelen bu işi yapmak, Dipper Pines için gündelik bir iş haline gelmişti.

Ah, amcaları... Stanley Pines'ın geçirdiği trafik kazası sonucu ani ölümü tüm aileyi sarsmıştı. Stan'in ölümünden sonra Stanford Pines, kendini gizemlere vermişti. Kalbi bunca üzüntü ve yorgunluğu kaldıramayınca kardeşinden beş sene sonra kalp krizi geçirmişti.

Genç adam, süpürgeyi yerine bırakıp kulübeye yeni gelen ürünleri raflara yerleştirmeye başladı. Bir andan da John Lennon'ın "İmagine"ını mırıldanıyordu. Yıllar geçmesine rağmen hâla kadın sanatçılarla dolu bir müzik listesi vardı. Fakat sesi o kadınların muhteşem sesleriyle kıyaslanamayacak kadar kötü ve güçsüz olduğundan daha alçaktan uçuyordu sadece.

Kulübeyi açmasına yaklaşık yarım saat kalmıştı. Birkaç dakika önce ayırdığı kutuları kucakladı ve depo olarak kullandığı odaya gitti.

Stanley Pines'ın odasına.

Amcasının odasının bir tarafına amcasının eşyalarını yığmış, kalan boşluğu da depo olarak kullanmış, kalan kutuları yığmıştı. Oda bu şekilde pekala kalabalık görünüyordu ama ne kutuları koyabilecek bir yeri vardı ne de amcasının eşyalarını atmaya yüreği... Odadan çıktıktan sonra tekrar dükkana geri döndü. Elleri belinde bir süre etrafı izledi. Kabaca aklındaki yapılacaklar listesini kontrol ettikten sonra yapacak bir şey olmadığına kanaat getirip yorgun bedenini ayağa kaldırmak adına hızlı bir duşa girdi. Suyu dayanabileceği en sıcak ayara getirdikten sonra hızlıca üstündeki kıyafetlerden kurtuldu ve neredeyse kaynayan suyun altına girdi. Saçlarını hızlıca köpükleyip çabukça duruldadı ve kafasını arkasındaki duvara yasladı. Duşa girmesinin asıl sebebi artık yağdan güneşin altında bir yıldızmışçasına parlayan saçları değildi. Vücuduna şok etkisi yaratmaktı. Sıcak suyu tamamen kapatıp soğuk suyu açtı. Vücudu ani sıcaklık değişimi ile titremeye başladı. Bedeninin tepkilerini elinden geldiğince gözardı etti. Sonunda dişleri birbirine çarpacak kadar üşüyünce suyu tamamen kapattı. Kapının arkasında duran havlulardan birini aldı ve kabaca kuruldanıp odaya geçti, Mabel ile kaldığı odasına. Her ne kadar Mabel şu an burada, Esrarengiz Kasaba'da olmasa da odadan Mabel'ın eşyalarını çıkarmamıştı. Mabel ve onun odasıydı işte, dahası var mıydı?

Beyaz gömleğini, siyah kumaş pantolonu giydi. Boyunbağını bağladı ve takımın siyah ceketini üstüne geçirdi. Dağınık odada zar zor bulduğu bir havluyla saçlarını bir süre kuruttu. Saçlarını, doğum lekesini açıkta bırakacak şekilde geriye yatırıp fesi kafasına taktı. Siyah rugan ayakkabıları ayağına geçirip bilardo topundan bozma asayı eline aldı ve- ta da... Karşınızda Stanley Pines'ın genç bir kopyası! Kirli sakalına takılmış bir iki damla suyu da eliyle kuruttuktan sonra tamamen hazırdı.

Yeni Düzen (Billdip) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin