1: Görev Dağılımı

846 63 59
                                    

Saatin bir önemi yoktu, aynı şekilde günün de. Kimin haddineydi Karanlık Lord çağırdığında gitmemek! Koluna Lord'un çağrısının keskin ağrısı saplandığında, Regulus derin uykusundan uyanarak, daha saati kontrol bile etmeden hızlıca giyinip çağrıya gitti. O bakmamıştı belki ama saat sabahın iki sularıydı.

Karanlık Lord'un onu neden çağırdığını merak ediyordu. Bu vakitte çağırdığında göre de pek mühim bir şey olmalıydı. Etrafına bir bakındı. Geldiği yerde, Knockturn Yolu'nda boş bir daireydi burası, henüz kendinden başka kimsecikler yoktu. Demek en hızlı ben geldim, diye düşündü kendi kendine, bir yandan da hızıyla gurur duydu.

Pencerenin önündeki insan siluetini gördü önce. Sonra da onun kim olduğunu idrak etti. Karanlık Lord'un yanına yürürken soğukkanlılıkla attı her bir adımını. Bugüne bugün iki yıllık bir Ölüm Yiyen'di. Ona yakındı ama aynı zamanda mesafe de vardı aralarında. Voldemort'un yüzü pencereden dışarı bakıyordu. Regulus geldiğini belli etmek istercesine "Lordum," diye seslendi "diğerleri neredeler, efendim?"

Voldemort derin bir nefes aldı, nefes aldığı süreçte omuzları yükseldi "Diğerleri gelmeyecek, Regulus. Seninle bire bir görüşmek istedim." Voldemort bunu göremeyecek olsa da Regulus kafasını sallayarak onayladı. Voldemort ise konuşmasına devamı etti "Yanılmıyorsam iki yıldır bana bağlısın, bana hizmet ediyorsun, öyle değil mi, Regulus?" Regulus bir anlığına şaşkınlıkla kalakaldı zira bu konuşmanın iyiye gideceğini hiç düşünmüyordu artık.

"Lordum," dedi kısık bir sesle "Evet, size hizmet ettim, size bağlıyım." Voldemort nihayet yüzünü Regulus'a döndü. Bakışları ölüm kadar soğuktu. Regulus o gözlerin kendisini ezdiğini hissedebiliyordu. Voldemort ona doğru bir adım attı "İki yıl geçti ancak sen bana hala sadakatini kanıtlayamadın, Regulus." Regulus'un soluğu hızlandı "Sizin için ölmeye bile razıyım, efendim. Yeter ki bana görevimi verin."

"Aferin, Regulus," dedi Voldemort, yılan gibi tıslarcasına "annen senden şüphe etmememi söylediğinde hakkı varmış. Ancak sadece sözüne güvenemem. Her ne kadar Bayan Black çok değerli bir cadı olsa da..." Sessizlik oldu ama sessizliği bozan yine Voldemort'tu "Beni iyi dinle! Sana sadakat görevini vereceğim. Bunu yerine getirmeyi başarırsan, içimizde iyi bir konuma gelirsin ancak bir şekilde başarısız olursan, iyi şeyler olacağını söyleyemem."

Regulus biliyordu. Eğer başarısız olursa öleceğinden emindi. Birçok idama şahit olmuştu ki bazen Karanlık Lord bunu korkunç yollarla yapıyordu. Cesaretini toplayıp "Anladım, Lordum." dedi "Peki, benim için hangi görevi seçtiniz?" Voldemort sırıttı. Bu pek görülmüş bir şey değildi doğrusu "Hem büyücü dünyasının hem de ailenin onurunu temizleyecek bir idam. Senden Sirius'un canını almanı istiyorum. Görevin bu."

Regulus bir anlığına dondu kaldı. Ne dese bilemedi hatta bu daha önce hiç olmamıştı ama Karanlık Lord'un şaka yaptığını düşündü. Gergin bir şekilde başını öne eğdi "Görevimi en kısa sürede başarıyla yerine getireceğimden hiç şüpheniz olmasın, Lordum." Voldemort belli belirsiz başını salladı "Şimdi git ve görevin için hazırlan."

✝️✝️✝️

Ondan sadece birkaç saat sonra Sirius, Yoldaşlık karargahından içeri girdi. Saat sabahın altı buçuğuydu ve sadece yarım saat önce ÇOK ACİL mührü taşıyan bir mektup almıştı. Moody onu karargaha çağırmıştı. Sirius her ne kadar mektubu görmedim ayağına yatmak istese de bir anda kendini karargahta bulmuştu.

İçeri girdiğinde ortalık henüz karanlıktı ve kimse yoktu. Moody onun ayak seslerini duyunca "Toplantı odasına gel, Black." diye seslendi. Sirius o kadar gevşek yürüyordu ki Moody görse onu muhtemelen azarlardı. Tabi Sirius pek umursayacak değildi.

İçeri girer girmez "Beni niye kör karanlıkta buraya çağırdın, Moody?" diye hesap sordu. Sandalyelerden birini çekerek Seherbazın karşısına geçti, sandalyede sallanmaya başladı. Moody ani bir çıkışla "Buraya çağrılma sebebin işte bu." dedi. Sirius anlamamıştı "Ne? Bu dediğin ne? Sabah sabah daha açıklayıcı olmanı isterim. Gönderdiğin baykuş da camın önünde ciyak ciyak bağırıyordu zaten. Beni azarlamak için çağırdıysan baykuş da fena sayılmazdı bu konuda."

Moody elini masaya vurunca Sirius güldü "Sakin ol! Aslında, Moody, biraz uyusan sen de biraz gevşesen hiç fena olmaz." Moody hırladı "Gevşemek mi? Her gün insanlar ölüyor. Bugün ölenleri tanımıyorsun diye, aynısı yarın için de geçerli olmayacak. Bir sonraki tanıdığın biri olabilir, en yakın arkadaşlarından biri olabilir hatta sen bile olabilirsin!"

"Felaket senaryolarını anlatman bittiyse, beni buraya neden çağırdığını söylemeyecek misin?" Moody dişlerini sıktı "Senden ismini gizlediğin, bize ihanet etmene sebep olan o pek değerli Ölüm Yiyen'in ismini istiyorum. Size özellikle sordum, tanıdığınız ya da şüphelendiğiniz bir Ölüm Yiyen var mı diye ama sen birini sakladın."

"Madem birini sakladığımı düşünüyorsun o halde kimi sakladığımı da biliyor olmalısın." Moody başını salladı "Ahh! Kimi sakladığını çok iyi biliyorum ve saklama gerekçeni de az çok tahmin edebiliyorum. Sadece, o ismi bir kere senden de duymak istiyorum." Sirius başını iki yana salladı "Bunun ne önemi var şimdi?"

"Bana o ismi söyle!" diye bağırdı Moody. Sirius gözlerimi devirdi "Regulus, tamam rahatladın mı? Sakladığım Ölüm Yiyen Regulus'tu." Moody memnuniyetle sırıttı "Bizden çok önemli bir bilgi sakladığın için ceza alman gerekiyor, bunu biliyorsun." Sirius ofladı pufladı "İyi, ver cezamı neyse de eve gidip uyuyayım."

"Ah, bu cezadan sonra uyuyabilir misin bilmiyorum. Ceza olarak o sakladığın Ölüm Yiyen'i, Regulus'u, öldüreceksin." Sirius bunu görmese de rengi attı, parmaklarındaki kanın çekildiğini hissedebiliyordu. Elini yumruk yapıp açtı "Şaka yapıyorsun, değil mi? Seherbazlar bile zorunda kalmadıkları sürece, ki bu zorunluluk genelde çatışma ortamlarında oluşuyor, kimseyi öldürmüyorlar."

"Şaka falan değil. Basbayağı öldürmeni istediğimiz bir Ölüm Yiyen var. Bunu hangi yolla, nerede ve ne zaman yapacağının önemi yok. Yani bizim için. Sadece elini çabuk tut... Bu arada, tüm işi onlara yaptırmamak şartıyla arkadaşlarından da yardım alabilirsin." Sirius ayağa kalktı, az önceki şımarık tavrından eser kalmamıştı "Tamam, halledeceğim."

Assassin | Black BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin