an endless story

56 10 5
                                    

"Soyeon beni bekle!" Gülümseyerek arkamda kalan bedeni umursamadan hızlı adımlarıma devam ettim.

"Yah kime diyorum ben ya! Bu kitaplar çok ağır nolur yardım et." Kafamı çevirip benim gibi kollarının arasındaki kitapların ardında kalan yakın arkadaşıma baktım.

"Sanki ben kitap taşımıyormuşum gibi davranma. Bana teşekkür etmen gerekiyor, yükünün yarısını ben-" Görmediğim bir engele çarptığımda kollarımın arasındaki kule yere devrildi. Ben de yere devrilecekken son anda kendimi tuttum. 

"İyi misiniz?" Kitapları toparlamaya başladım.

"Evet iyiyim kusura bakmayın, önüme bakmıyordum." Başımı kaldırıp kitapları toplamama yardım eden bedene baktım.

Bir dakika....

"Shownu?!" Çok şaşırmıştım çünkü burada görmeyi hiç beklemediğim biriydi kendisi. Yabancı bakışları kim olduğumu anladığı an hafifçe gülümsedi.

"Choi Soyeon. Merhaba, vay be uzun zaman oldu." Kafamı salladım çünkü şaşkınlıktan dilim tutulmuştu.

"Burada...Ne işin var? Üniversitede?" Diyebildiğimde kocaman gülümsedi.

"Mühendislikteyim, ikinci sınıf. Senden ne haber? Görüşmeyeli nasılsın?" Omuz silkerek elime aldığım kitapların birini gösterdim.

"Hemşirelik Esasları. Hemşireliğe gidiyorsun demek. Güzel." Başının arkasını kaşıyarak gülümsedi.

"Aslında biraz vaktin varsa bir yere oturup bir şeyler içsek?" Yarım bıraktığı sorunun cevabının olumlu olmasını umduğu yüzünden belliydi. Eski bir arkadaş ile tekrar karşılaşmanın etkisiyle ben de mutluydum o yüzden olumlu anlamda başımı salladım hafifçe tebessüm ederek.

"Ama önce şu kitapları hocaya götürmem gerek." Dedim kollarımın arasındaki kitapların arkasından. Arkadaşım Shownu ve benim yanımda durmuş merakla bizi izliyordu. 

"Bana ver onları." Shownu eskisinden daha kaslı olduğunu fark ettiğim kolları ile bir hamlede kitapları aldı ve gülümsedi.

"Ne taraftan gidiyoruz?" Göz ucuyla arkadaşıma baktığımda ağzının hayretle açıldığını gördüm.

"Beni takip et." Önden ilerlemeye başladım. Çok geçmeden Shownu hemen yanıma gelip benimle birlikte yürümeye başladı. Benim neredeyse altında ezileceğim kitapları hiç zorlanmadan taşıyordu.


*     *     *     *     *     *     *

"Kitapları taşımada yardım ettiğin için teşekkür ederim bu arada. Kollarım hissizleşmeye başlamıştı." Kahvemden bir yudum aldığımda Shownu gözlerini kısarak, kocaman gülümsedi. Boğazımdan aşağı yavaşça inen kahve onun gülümsemesiyle neredeyse soluk boruma kaçacaktı. Bugün ne kadar çok gülümsemişti. Liseden bildiğim Shownu pek gülümsemez, nemrut suratıyla dolaşır dururdu.

"Hiç önemli değil." Dedi. 

"Çok uzun zaman oldu. En son seni dört yıl önce görmüştüm. Şeyde..Neredeydi ya?" Son sorusu daha çok kendine olsa gerek, mırıldanarak söylemişti.

"Jooheon ve Ariel'in düğününde." Dedim sessizce. 

"Ah, doğru." Ortam birden sessizleşmişti. Güneşin terk ettiği, gecenin kollarının arasında kaybolduğu sokağa baktım pencereden. Üzerimdeki meraklı bakışlarını hissediyordum.

"Hiç değişmemişsin." Gülümsedim.

"Aynı şeyi senin için söyleyemeyeceğim. Hacim olarak daha fazla yer kaplıyorsun artık." Dediğim an memnun olmuş olacak ki oturduğu yerde dikleşerek gülümsedi.

"Seni kaslı olmamdan çok üniversitede olmam daha çok şaşırttı sanırım." Dediğinde büyük bir pot kırmış gibi utandım. Acaba kalbini kırmış mıydım öyle düşündüğümü belli ederek...

"Kusura bakma ama gerçekten öyle. Hiç ders çalışan biri değildin çünkü." Dediğimde camdan dışarı çevirdi bakışlarını.

"Hayatın sadece eğlenmekten ve haylazlık yapmaktan oluşmadığını anladım. Annemin hayali mühendis olmamdı. Çizimim çok iyidir de." Hafifçe tebessüm ettiğinde hissettiği üzüntüyü saklayamadığını gördüm. Benim gibi üzüntüsünü gizleyemiyordu demek.

Başını sanki bir rüyadaymış da yeni uyanmış gibi iki yana salladı, ardından kolundaki saate baktı.

"Çok geç olmuş. Seni evine bırakayım." Dedi. Yaptığı centilmence hareket hoşuma gitmedi değil.

"Hayır hiç gerek yok. Zaten evim buraya yakın sayılır." Dediğimde itiraz ederek benimle birlikte yürümeye başladı.

"Yalnız mı kalıyorsun?"

"Hayır sabah yanımda gördüğün arkadaşımla aynı evde kalıyoruz." Dedim. 

Evim, oturduğumuz kafeye gerçekten yakındı. On dakikaya kaldığım apartmanın önündeydik.

"İşte burası." Dedim. "İyi geceler Shownu. Bugün için ve benimle eve yürüdüğün için teşekkürler." 

"Önemli değil, gerçekten. Asıl ben teşekkür etmeyelim, çok eğlendim." 

"O zaman ben kaçtım." Demir kapıya doğru iki adım attığım an Shownu kolumdan tuttu.

"Jooheon ve Ariel boşandı." 




Döndüm.

Ve artık mutluyum.

Under The Same Sky₪leejooheonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin