lix

26.6K 2K 670
                                    

Erdem, her daim biraz daha suskun olmayı tercih edenlerdendi. Bu suskunluğu elbette anlatacak şeyi olmadığından değildi. O, hayatında cereyan eden şeylerin kelimeler ile tezahür edilemeyeceğinin bilincinde olan biriydi. Ancak bu suskunluğun en kötü yanı, her daim anlatmayı beceremediği kelimelerin ağırlığı içinde boğulması ile sonuçlanmasıydı. Devrik bile olsa kuramadığı her cümle, onun düzenini yitirmesine sebep oluyordu.

Sevdiklerinin bahşettiği acı onu dibe çekmeye başladığı sıralarda elini tutan, onu tek bırakmayan kişinin tavırlarındaki kayıtsızlık ve sözlerindeki pervasızlık Erdem'in canını elbette çok daha fazla yakıyordu.

Oturduğu banka daha çok yayılırken derin bir nefes aldı ve beyninde yankılanan cümleleri dinlemeye devam etti. O ân, o evi terk etmese varacakları çirkin yolu tahmin etmeye çalıştı. Kimsesi olmadığını yüzüne vururken ne düşünüyordu sahi? Üşümüyordu ama kendine sarındı. Destek olacak bir şey arıyordu. 

Düşüncelerinin kurbanı olmaya devam ettiği sırada oturduğu banka yaklaşan bedeni fark etmiş ancak kim olduğunu sorgulamamıştı. Fakat biraz sonra önünde durduğunda daha net seçebildiği yüzün kuzeninden başkasına ait olmadığını gördü.

Ne diyeceğini bilemedi, gerçi buraya kadar gelen oysa konuya da o girmeli diye düşündü. Öyle de oldu. Çok geçmeden kuzeni yanına yerleştiğinde "Baktığım ilk yerde buldum, seni sandığımdan daha iyi tanıyorum." dedi. Erdem dudaklarına küçük bir gülümseyiş yerleştirirken mırıldandı. "Buraya gelirdik küçükken."

Yiğit kafasını salladığında derin bir nefes aldı ve onun yüzüne bile bakmadan "Ben demiştim demek istemiyorum." dedi. Erdem bakışlarını ona çevirirken savunmaya geçebilmek istedi. Ancak ne diyeceğini bilemiyor, zaten bu içinden de gelemiyordu. "Sana kim söyledi?" diyebildi sadece.

Yiğit ellerini cebine yerleştirip oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanırken "Çağlar'ı aramış sormuş, o da beni aradı." etrafı süzdü ve söylendi. Erdem kafasını salladığında "İyiyim, gördüğün gibi." dedi. Gitmesini istiyordu. Onunla yüzleşmek, göğsünü gere gere "Ben sana demiştim." demesini duymak istemiyordu. Gerçi çoktan lafı oraya getirmişti.

Yiğit kafasını salladığında tek kelime etmedi ve oturmaya devam etti. Birkaç dakika boyunca öylece oturduklarında Erdem uykunun omuzlarına çökmeye başladığını hissetti. Cebinden telefonunu çıkardı ve en yakın oteli bulmak için internete girdi. Yiğit'in gözlerinin üstünde olduğunu hissediyordu.

"Otel mi arıyorsun?" dedi Yiğit geldiklerinden beri ilk defa gözlerine bakmak için harekete geçtiğinde. Erdem basitçe kafa salladığında, Yiğit elindeki telefonu çekip ayağa kalkmıştı. "Hadi." dedi ve birkaç adım gerileyip, onun da kalkmasını bekledi. Erdem kafası karışmış bir biçimde ona bakarken, kaşlarını çattı ve "Hayır." dedi. Onun evine -dolayısı ile amcasının evi oluyordu- gitmeyeceğini biliyor olması gerekirdi.

Yiğit bıkkınca iç çekerken "Merak etme," dedi. "Seni en sevdiğin amcanın evine götürmüyorum. Eğer seni bulursam Çağlar'ın evine götürmem konusunda ciddi tembihler aldım. Ayrıca oteller pahalı. Burslarının buna yetme ihtimali yok. En fazla iki gün kalırsın."

Erdem birkaç saniye düşündükten sonra onu haklı buldu. Çağlar'ın ona anlayış ile yaklaşacağından emindi. En azından Yağız ile araları düzelene kadar kalabileceği en güvenli yer orası gibi gözüküyordu. Yanındaki çantasını aldı ve ayağa kalktı. Yiğit'e yaklaşırken elini uzattı ve telefonunu vermesini bekledi. Yiğit telefonu ona uzattığı sırada geri çekmiş ve ona bakmasını sağlamıştı.

"Özür dilerim." dedi.

Erdem başta anlamasa da kısa bir süre sonra yakın geçmişte yaşadıklarından dolayı özür dilediğini anladı. Kafasını sallamak ile yetindi sadece. Hiçbir zaman büyük bir kin gütmemişti zaten ona karşı. Sadece soru işaretleri vardı, onları da gidermesi pek yakın gibi duruyordu.

"Size bir kastım olmadı hiçbir zaman. Sadece... Böyle şeyler yaşama ihtimaliniz beni biraz tedirgin etti. Aranızda kalmak istemedim. İkinizin üzülmesi ya da birilerinin sizi üzmesi büyük sorunlar doğurur. Sanırım bunları dışarıdan biraz fazla objektif değerlendirdim. Belki de biraz Polyanna olmak gerekiyor." Yiğit, Erdem'den küçük bir kafa sallama dışında bir tepki alamayınca kendisini açıklama girişiminde bulunmuştu.

Erdem onu dinlediği sürece boyunca mimiklerini izlemiş ve söylediklerini ölçüp tartmıştı. Elbette harika bir sarraf değildi ancak onu tanıyacak kadar çok vakit geçirmişti onunla. Buna güvendi, verdiği yıllara. Yoksa bir söze güvenecek kadar emin değildi artık kendinden.

"Kızgın değilim sana. Sadece biraz endişeliydim, bizim için. Boş verelim." dedi omuz silkerken. Yiğit aldığı cevapla gülümserken elindeki telefonu ona uzattı. O sırada gelen bildirim ile ekran parladığında ikisi de oraya odaklanmıştı.

*1 yeni mesaj*
Gönderen: Yağız
Özür dilerim.

****

200k
:)
(:
Sizi seviyorum <3




şeytan yoklaması ➻ b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin