1

3.2K 187 310
                                    


Süper üçlü yeni bir göreve doğru yola çıkmaya hazırlanıyordu. Bir karganın başlarının etlerini yemesinden bu yana sadece iki saat geçmişti. Zenitsu henüz yeni uyanmış ve hazırlanmaya, banyoya girmişti. Inosuke karga geldiğinden beri uyanıktı ve kargayı susturamadığı, boşu boşuna haylazlık ettiği için gitmeye çoktan hazır olan Tanjirou'ya kızıyordu. 

Zenitsu aynada kendine son defa baktığında gözlerinin şişmiş olduğunu fark etti. Gece uyuyamamış, biraz ağlamıştı. Geçmişte yaşadıkları ve hissettiği işe yaramazlık hissi yüzünden kötü hissetmeye başlamıştı. Son görevde Inosuke ve Tanjirou çok ilerleme kaydetmiş, kendisi ise sadece kenarda ağlamakla yetinmişti. 
Evet daha önceden onu örümceğe dönüştürmek isteyen bir iblisi öldürmeyi başarmıştı. Ama sonucunda örümceğe dönüşmeye hatta ölmeye çok yaklaşmıştı. Kendini yine de zayıf hissetmesinin sebebi belki de Tanjirou ve Inosuke'nin gücüydü. 
Evet...Kesinlikle. Kendisi yerine Tanjirou veya Inosuke onun yerinde o iblisle savaşsaydı, hiç yara almadan bile kurtulabilirlerdi. 

Zenitsu bu düşüncelerini devam ettirirken yüzünü astı. Tekrar ağlamaya başlayacaktı. Göz yaşlarını tutmaya çalışırken kapı sertçe çaldı. Zenitsu göz yaşını tutmaya çalışmayı bıraktı ve gözünden bir yaş aşağıya süzülürken kapının arkasından Inosuke bağırdı. 
"Nerede kaldın lan!? Alt üstü banyoya girip çıktın! Göreve geç kalıyoruz!" Haklıydı, saçma düşüncelerine dalıp kendini kaybetmişti. Yanağından aşağıya süzülen göz yaşını sildi ve kapının kilidini açtı. Kapı açılır açılmaz karşısında Inosuke vardı. Maskesine rağmen etrafa sinirli olduğunu belli eden sesler çıkartıyordu. 
Zenitsu bu sesleri duymakta oldukça iyiydi. 
"Tamam tamam! Üzgünüm biraz uzun sürdü ama hemen giyiniyorum!" Inosuke'yi yatıştırmak isteyen bir ses tonuyla söyledi. 


Birkaç dakika sonra Zenitsu giyindiğinde görev için bir sonraki durağa ilerlediler. Tekrar küçük bir şehre gidiyorlardı. Tanjirou şehirleri severdi. Inosuke de ilk defa bir şehre gidecekti. Zenitsu ise her türlü şehre alışkındı. Az yer gezmemişti. 

Kim bilir orada ne tür iblisler vardı? Belki de Zenitsu tekrar kendini kanıtlayamayacak, güçlü bir harekette bulunamayacaktı. Tanjirou'ya baktı. Her hali ile güçlü görünüyordu... Kibar, tatlı bir melodinin altındaki korku, öfke dolu melodiyi duyabiliyordu. Bu melodiyi duyduğunda ağlamak istiyordu. Onun yanında iyice zayıf hissetmeye başlamıştı. Belki Tanjirou ona güçlenmesi, korkmaması için yardım edebilirdi. Bu durumda, Tanjirou'nun Zenitsu'yu koruması gerekmeyecek, gerektiğinde Zenitsu onu koruyacaktı. Ama daha da çok emek sarf etmesi gerekiyordu. 

Gözlerini Tanjirou'dan alamadı.  Yürürken ona bakmaya, melodisini dinlemeye devam ediyordu. 
Çocuk her şekilde etkileyiciydi. Saçları, gözleri, duruşu, elleri ve daha bir çok özelliği ile mükemmel denebilirdi. Gülümsemesi ışık saçıyordu, çok güzeldi. Gözlerindeki umut ışığı göz alıcıydı. Hareketleri kibar ve bir prens gibiydi. Tanjirou'yu gördüğünde Zenitsu, tuhaf davranmaya başlıyor, etrafı sıcak basıyordu. Tanjirou'nun aldığı koku da Zenitsu'nun hareketleri ile değişiyordu. 

Ama hayır, Zenitsu ona karşı bir şey hissediyor olamazdı. O bir erkekti, ayrıca arkadaşı. Zenitsu onun gibi birini ilk defa görmüştü. Ayrıca Tanjirou'da olan çekicilik onda yok diye kıskanıyor da olabilirdi. Doğru olan bu olmalıydı. Tanjirou'dan duyduğu ses, onu gördüğünde değişen davranışları ve hızlanan kalp atışları hiç bir şey ifade etmiyordu...Hiç bir şey...


Şehre yaklaştıklarını haber eden tabelayı gördüklerinde çoktan akşam olmuştu. Geri kalan yolu yürümek yerine, açıklık bir yere kamp kurmaya karar verdiler. Akşamları iblisler daha çok olduğundan,ilerlemeye devam edip iblislerin ayağına gitmek mantıksız olurdu. 

Zenitsu'ya taşıttırdıkları kamp çadırını kurdular ve Inosuke ormana doğru giden kısmın kıyısından dallar, odunlar topluyordu. Tanjirou ise Zenitsu'nun isteği ile onunla kalmıştı. 

Inosuke'yi beklemek sıkıcı olmuş ve etraf sessizleşmişti. Zenitsu sadece Tanjioru'nun yaydığı kibar sesi ve kalp atışlarını duyuyordu. 

"Onigiri ister misin? Hashira'lar (sanırım buydu) yol için biraz hazırlamıştı." Tanjirou her zamanki tatlı gülümsemesi ile sordu. Bir yandan onigiriyi Zenitsu'ya uzatıyordu. 

Durum böyle olunca Zenitsu, Tanjirou ile tanıştığı zamanı hatırladı. Evlenmeyi istediği kızın kaçmasına sebep olmuştu, bu yüzden Tanjirou, Zenitsu'yu evlenene kadar korumalıydı. Gülümsedi. İlk defa orada konuşmuş, tanışmışlardı. Onun dışında Son Seçim'de birbirlerini görmüşlerdi. 

"Onigiriye gülümsemeye devam edecek misin yoksa yiyecek misin?" Tanjirou tekrar merakla sorunca düşüncelerinden ayrıldı ve Tanjirou'ya döndü.
"Ah e-evet...Dalmışım..." Hafif bir tebessümle Tanjirou'ya bakmaya devam etti ve ardından onigiriden bir ısırık aldı. Hızlı hızlı yiyordu. Heyecanlanmıştı. Tanjirou'nun yanında böyle olmasını normal olarak değerlendirmişti ama, cidden normal miydi? Tüm bu heyecan, hızlanan kalp atışları, değişen hava ve kulağına gelen kesilmez, güzel melodi...Ne demekti tüm bunlar? Daha önce bir kıza karşı bile böyle hissetmemişti. 

Düşünceleri tekrar Tanjirou'nun, yanağına değen sıcacık eli ile kesildi. 

Zenitsu o hissi daha yoğun hissetmeye başlamıştı. Bu iyi bir şey miydi? Tanjirou'ya şaşkın bir ifade ile bakmaya devam etti.
"T-Tanjirou?" Kekelediği için kendinden nefret etmişti. Ne demekti bu şimdi!? 
Tanjirou baş parmağını Zenitsu'nun dudağının kenarında bir kere gezdirip bıraktı. 
"Daha yavaş yemelisin! Ağızın hariç her yer ile yemişsin! " Tekrar güldü. 
Uzaktan kampa doğru elinde odun ve dallar olan Inosuke'yı gördüler. Tanjirou, Inosuke'nin elinden odunları alıp yardım etmeye koşarken arkasında şaşkın, karmaşık duygular içinde bir Zenitsu bıraktığının farkında değildi...

Crybaby (Zenitsu x Tanjirou)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin