-EPISODE 1-

2 0 0
                                    

"Yurani!! Uyan artık geç kalacaksın."

     Yurani istisnasız her sabah bu dedi duymaktan bıkmıştı. O gün de diğer günlerden farksız gayet isteksiz bir şekilde uyandı. Odasının balkonundan etrafa bakındı. Etrafta efendileri için çalışan köleler, çeşitli ülkelerden getirdikleri malları satmaya çalışan tüccarlar ve onunla yaşıt olan çocukları gördü. Okumaya hevesi vardı Yurani'nin. Meraklıydı ve şu aralar tek bir seyi merak ediyordu. Apocalypse ve gelecek. Okumanın yanı sıra Ra'nın kızı olmak da kolay değildi. Onun istediği gibi bir kız olmaya çalışsa da başaramıyordu. Ra bu sefer diğer çocuklarla Luxor Tapınağında (Büyük kütüphane) okumasını söylemişti. Ve MALESEF Yurani babasının sözüne karşı gelecek cesarete henüz sahip değildi.

Balkonda dalgın dalgın etrafına bakarken aşağıdan babasının iki askeriyle tapınağa doğru sinirli sinirli geldiğini farketti. Yine ne yapmıştı acaba? Üzerini değiştirip Büyük Salona indi. Ra zengin kahvaltı sofrasının en başında bütün ihtişamıyla oturuyordu.

Şimdi burdaki konuşmayı yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım. Koskoca Ra'nın Yurani'yi yaptığı hatadan dolayı cezalandırdığını duymayı elbette hiçbirimiz istemeyiz. Zaten öyle de olmadı. Her zamankinden daha sakin konuştu Yurani'yle. Neyse hikayeye geri dönelim.

Her zamankinden daha sakindi Ra. Sadece kütüphanede birileri kütüphane sorumlusunun arkasından konuşmuş. Bunların  arasında Yurani'nin de olduğunu duymuş. Bu doğru mu diye Yurani'ye sormuş. Yurani hemen kendini savunmuş ve bunun doğru olmadığını söylemiş. Böyle durumlarda genelde araya annesi girerdi. Yine öyle oldu.

"Yurani, senden sadece okumanı, ilerde benim gibi bir tanrıça olmanı istiyorum. Baban da öyle istiyor emin ol. İsmimize yakışmayan hareketlerde bulunma. Ben senin yapmadığına inanıyorum. Bana güven."

Annesinin konuşması Yurani'yi rahatlatıyordu. Ama yapmadığı bir şeyden dolayı suçlanmaya da alışıktı. Bir şeyler yiyip tapınaktan çıktı. Kalabalığın ortasından geçip giderken küçük bir çocuk elindeki kağıdı yere düşürdü. Yurani'nin eğilip kağıdı yerden almasıyla çocuğun kalabalıkta kaybolması bir olmuştu. Eski bir parşömen kağıdına bir resim çizmişti. Yurani'nin ilgisini çekti ve merak ettiği konu üzerinde daha cok düşünmesine sebep oldu. Kağıdın üzerinde "Kente düşen meteor" yazıyordu. Alıp çantasına koydu ve kütüphaneye doğru yol aldı. Hızlı adımlarla ilerlerken birden geç kaldığını zanneden Sabrina ile çarpıştı.

"Özür dilerim. Geç kalmadım öyle değil mi?"

"Hayır mükemmel zamanlama!"

Birlikte tapınağa girdiler. Sessizlik hakimdi. Herkes bir şeylerle ilgileniyor, kendi aralarında fısıldaşarak tartışıyorlardı. Tapınak sorumlusu ise sadece uyuyordu. Bir yer bulup oturdular. Sabrina bulduğu bir parşömen okurken, Yurani'nin aklına resim takılmıştı. Eline almış sadece ona bakıyordu. Sabrina merakla ne olduğunu sormuş.

"Anlatsam ilgimi çekmeyeceğini düşünüyorum."

Babası gibi ileri görüşlüydü Yurani. Yine de anlattı.

"Umarım istediğin bilgilere ulaşabilirsin. Yardıma ihtiyacın olursa söyle"

Bunu tahmin etmemişti. Birden ayağa fırladı. Çok ses yapmış olacak ki tapınak sorumlusu bile uyanmıştı.

"Özür dilerim!"

Raflar arasında kaybolmuştu. Parşömenleri tek tek rulolarından çıkarıp oluyor, işine yarayanı alıyor, yaramayanı aynı şekilde bırakıyordu. Elinde 6-7 parşömen rulosuyla masaya geri döndü. Uzun saatler onları okudu, notlar tuttu, araştırdı.. Sabrina her ne kadar sıkıldığını belli etmese de;

"Benim artık gitmem gerekiyor. Evde yapacak çok isim var." Demekten kendini alıkoyamıyor.

"Pekâlâ. Ben burda kalacağım. Yarın görüşmek üzere."

                         -bir süre sonra-

Yurani kararlıydı. Aradığı şeyi bulmadan adımını atmayacaktı. Bir süre sonra durdu, kafasını yukarıya kaldırdı. Kütüphanenin kubbesi açıktı ve yıldızlar görünüyordu. Derin bir iç çekti. Okuduklarını tekrar gözden geçirince bir parşömen rulosunu atladığını  atladığını farketti. Bulabilme umuduyla açtı. İlk satırları okumasıyla heyecanı katlandı. Gelecek, geçmiş, kıyamet, vahiy... Bulmuştu aradığını. O parşömeni de alıp koşar adımlarla eve gitti. Kimseyle konuşmadan odasına koştu. Elinde parşömenlerle kızını gören Ra o an gerçekten gurur duymuştu. Yurani parşömeni masasında okumaya başladı. Saatler geçti. Bir süre sonra masasının başında uyuyakalmıştı. Ra ilk defa kızını görmek için odasına gelmişti. Masanın başında uyuduğunu gördü. Bir örtü alıp üzerini örterken gözü parşömene ilişti. Yüzü tereddüt eder gibi oldu ama her ne olursa olsun kızının merak ettiklerini öğrenmesini istiyordu. İlk defa tam olarak gülümseyerek oradan çıktı.

Ertesi sabah Yurani erken uyanıp kahvaltı masasına oturdu. Ra'nın da gelmesiyle kahvaltısını yaptı. Odasına çıkıp parşömeni aldı ve evden ayrıldı. Tapınağa ( kütüphaneye) her zamankinden erken varmıştı. Ama ondan önce gelen birileri daha vardı. Sabrina;

"Bir kez daha geç kalmayı göze alamazdım."

Yurani gülümseyip oturdu. Elindeki parşomenleri ayırıp gereksizleri alıyor ve teker teker yerlerine koyuyordu. Elindekilerin azizliğine uğradı ve tam koyacakken birini yere düşürdü...

APOCALYPSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin