Fikret Kızılok - Bu kalp seni unutur mu?
■ ■ ■ ■"Sevgili Güneş,
Parıltıların bu gece kalbimde canlandı. Neden bu kadar çok güzelsin? Canını çok mu yaktılar? Babaannem her ağladığımda bana güzel olduğumu söyler. Halbuki güzel değilim. Bence yalan söylüyor. Hem dişlerini takıp çıkardığında ondan korkuyorum ve korkunç insanlar yalan söylerler. Bir insanın çocukları korkutabilecek kadar korkunç olduğunu biliyorsan o insan kesinlikle yalancı olmalı.
Sana burada bir şeyler diyorum ama sıkılmıyorsun değil mi? Sıkılıyorsan söyle. Ağlamam, küsmem. Artık yere düştüğümde de ağlamıyorum. Dün düştüm ve ağlamadım. Yarası çok sızlıyor ama olsun. Şşt, bu aramızda sır. Ailem bilmemeli.
Bu mektubu bul olur mu? Eğer bulursan, babama söyleme. Pek sevmez mektuplarımı. Şey, söz ver ama. Sana güveniyorum.
Neyse, sen parıldama işine devam et. Mektubu okursan bana cevap ver. Bekleyeceğim.
Yazan; Park Chanyeol."Gözlerimi silerek hızla yataktan kalktım. Savaş olmayacaktı ama içimde nedensiz bir korku vardı. Ellerim titrerken geceden açık bıraktığım cama baktım. Güneş yeni doğmak üzereydi ve şey, etraf fazla sessizdi.
Odamdan çıkarken esnedim ve etrafı kolaçan ettim. Çoban vardı, çoban vardı ama savaş yoktu. Koşa koşa mutfağa ilerlerken birkaç tane hizmetli bana gülümseyerek selam verdi. Korkuyordum, başıma taşlar yağsın ki içimde korku vardı. Etraftaki insanlar sanki önemli bir emir gelmiş gibi koşuşturarak ilerliyorlardı.
"Prens Baekhyun." Dedi bir tane hizmetli önümde eğilerek. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" Yutkundum.
"Neye hazırlık yapıyorsunuz böyle? Neden herkes telaşlı?" Kocaman gülümsedi ve içimde bir yerlerde bir Baekhyun, herkes gülümser, dedi. Sorun yok herkes gülümser.
"Diners ülkesi ile ateşkes imzalandı. Kral en ufak ayrıntısına kadar kusursuz bir kutlama istedi bizden." Şaşkınlıktan ağzımdan garip sesler çıkarken. Aklımda dönüp duran Chanyeol, gene zihnimde bir yerlerde beliriverdi.
"O savaş olmayacak Baekhyun. O savaş yaşanmayacak." Dudaklarını yaladı. "Bir çoban var, benimle çok uğraşıyor. Gitmem gerek, n'olur beni anla."
"Bir çoban var," dedim koşa koşa bahçeye çıkarken. "Bir çoban var, bir çoban var." Koşmaya devam ettim. Nedensizce içimden birisi bana bunu yapmamı söylüyor, ne olursa olsun ona uymama neden oluyordu.
"Prens Baekhyun." Diye bağıran ses duydum. Zihni oldukça dolu olduğundan dolayı durmam uzun sürmüştü. Yavaşça arkamdan gelen kişiye baktım. İsmini pek hatırlamasam da sürekli babamın yanında duran, yüksek rütbeli muhafızlardan bir tanesiydi. Yani, sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çoban ve yıldız savaşları // chanbaek
Fanfic"Ellerindeki yüzükleri yaralarını kapatabilmek için hiç çıkartmadığını söylemişti. Ona takımyıldızlarımdan bahsetmedim.." -ilk yıldız, son çoban, prens, gezgin. bir'