"Ayrılmak istiyorum."
"Ne?"
"Ayrılmak istiyorum Yuta."
Kana bulanmış eline ardından başını kaldırıp dağıttığı odaya baktı.
"Ne diyorsun Tanrı aşkına?"
"Daha fazla olmaz diyorum. Bitirelim."
Bir kaç ay önceki olayı tekrar gözleri önüne getiren beynine isyan ederken kesilmiş eliyle tişörtünü sıktı. Kan kaybından ölmek istemiyorsa, bir eczaneye gitse iyi olurdu.
"Bu yaptığın bencillik Sicheng."
"Hayır, buradaki asıl bencil sensin Yuta. Ben değilim."
Yatağından güç alarak kalkıp dış kapıya yöneldi. Arkasında bıraktığı dağınıklığı umursamadan montunu giyinip dışarı attı kendisini. Kış kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Tişörtünü serbest bıraktı.
Sokağın başında bulunan eczaneye doğru yürüyordu. Elinden akan kanların yere düşerken çıkardığı ses kulağına geliyordu. Ancak umursadığı yoktu.
"Sana ihtiyacım var Sicheng, lütfen..."
"Özür dilerim."
Attığı adımlar oldukça zoraki ve yavaştı, her an düşecekmiş gibi bir hali vardı. Derin bir iç çekip durdu. Kafasını eğip kanayan eline baktı. Bir saat kadar önce tekrar bir kriz geçirmişti. Kendine geldiğinde evi dağılmış, elini kesilmiş bir halde bulmuştu.
Güldü çünkü gülünecek bir haldeydi. Kafasını kaldırıp göğe bakarken de gülmeye devam ediyordu. O kadar yorgun hissediyordu ki, gülmek bile zor gelmişti.
Derin bir iç çekip kendine gelmeyi umdu, umduğu gibi olmamıştı. Başı artık daha çok dönüyordu. Yanında bulunduğu bahçe duvarına tutunarak yokuşu çıkmaya başladı. Eczaneye gitmekten her an vazgeçebilirdi.
O kadar sık kendine zarar verir olmuştu ki çevresindekiler onun mazoşist olduğunu düşünmeye başlamıştı, özellikle artık sürekli uğradığı eczanenin gececi çalışanları...
"Yarabandı işini görür mü yoksa dikiş nakış setimi hazır edeyim mi?"
Yuta, sonunda ulaştığı eczanenin araladığı kapısından içeri girerken onu gören bedenin söylediklerine gülümsedi ve Doyoung'a doğru yaklaştı.
Elinden akan kanları gören Doyoung, hızla yanına gelip omzuna vurmuştu.
"Yerleri daha yeni silmiştik..."
Omzuna vurduğu beden bir kaç adım sendelerken Jaehyun da arkadan çıkmış ve söylenen sevgilisinin yanına ilk yardım çantası ile gelmişti.
"İddiayı ben kazandım Doyoung. Paramı ver."
Koltuklardan birine geçen Yuta, elini tekrar tişörtüne bastırmaya başlamıştı.
"Üzerimden iddiaya mı girdiniz?"
Yeri silen Doyoung'u göstererek yanına gelen Jaehyun kafasıyla onayladı.
"Aynen öyle. Doyoung, bugün buraya sağlam geleceğini söylemişti bense tam tersini ve ben kazandım."
"Sağlam olsam buranın önünden bile geçmezdim."
"Sen de haklısın tabii."
Yuta gülerek arkasına yaslanırken Jaehyun da elindeki derin olmayan kesiğe pansuman yapmaya başlamıştı.
"Cidden kendine zarar vermekten zevk alıyorsun değil mi Yuta?"
Yuta, Doyoung'u onaylayan bir mırıltı çıkardı. Kısa bir sessizliğin ardından Jaehyun işini bitirmişti.
"Çok derin değildi, sadece pansuman yaptım. Yarın akşam yine gel, tazeleyelim."
"Gelmeyeceğini üçümüzde biliyoruz ama prosedür gereği diyoruz işte."
Doyoung iğneleyici bir tonda konuşmuştu. Elbette Yuta gelmeyecekti. Ayaklandı.
"İddiaya varı-"
"Tanrım! Yenilmekten bıkmadın mı Doyoung?"
"Sevdiğim insan olabilirsin ama hâlâ itsin."
Henüz ayrıldığı yerden gelen seslere sahici bir gülüş sunarken geldiği yolu dönmeye başlamıştı Yuta.
Yavaş adımlarla yürüyordu sokakta. Başı döndüğü için sarhoş gibi hissediyordu. Az uyuduğu için gözleri yanmaya başlamıştı, net göremiyordu önünü.
Bu sırada sokağa giriş yapan diğer bir bedeni fark edememişti bu yüzden, ta ki iyice yaklaşana kadar. Ters yönden gelen bedeni ancak yanından geçip gittiğinde, kokusunu aldığında tanıyabilmişti.
Az önce yanından öylesine biri gibi geçip giden kişi, aylar öncesinde ayrıldığı sevgilisi Sicheng'ten başkası değildi.
"Artık elini tutamam Yuta."
Arkasına dönmek istiyordu fakat yaptığı tek şey evinin bulunduğu binaya girmek olmuştu, sokağın başında durmuş kendisini içeri girene kadar izleyen Sicheng'in aksine.
21.11.2019
00.47Hoop nasılız bakalım, ben geldim (2 yıl kadar gecikmeli)