"Bitti mi?"
Kendini boşalmış masalardan birine atan Sicheng, Yuta'yı başıyla onayladı.
"Evet. Senin işin bitti mi?"
Kucağındaki ilk yardım çantasını masanın üzerine koyan Yuta elindeki kanlı sargıyı açarken cevap verdi.
"Biraz kaldı. Sen çık, ben halleder sonra kapatırım burayı."
Sicheng, Yuta'nın ne dediğini umursamıyordu. Tüm dikkatini Yuta'nın eline vermişti.
Yuta bir şeyler söylüyordu ancak o kaşlarını çatmış dikkatle Yuta'nın elindeki sargıyı yenileyişini izliyordu. Fark etmeden sözünü kesti.
"Ne zaman oldu?"
Yuta, ne dediğini anlamamış bir şekilde başını kaldırıp Sicheng'e baktı. Kendisine baktığını fark eden Sicheng boğazını temizledi ve umursamaz bir tavırla elini işaret etti.
"Elinden bahsediyorum."
Yuta anladığını belirtircesine yavaşça kafasını salladı ve omuz silkti.
"Dün, yanlışlıkla bir bardak kırdım."
Yanlışlıkla olmadığını her ikiside biliyordu. Fakat sustular.
Yuta elini sarmayı bitirmiş ve işine geri dönmüştü sessizce. Eve gitmesi gereken Sicheng ise gitmek yerine Yuta'nın peşinden ilerlemiş ona yardım etme kararı almıştı.
"Yardım etmek zorunda değilsin."
"Biliyorum."
Sohbetleri kısa cümlelerden oluşuyordu. Bu cidden üzücü bir durumdu, her ikisi içinde.
Sessizce yaptıkları işten sonra beraber çıkışa yönelmişler ve askıda duran kıyafetlerini giyinip kendilerini sokağa atmışlardı.
İkili, geç çıktıkları iş yerlerinden yavaş yavaş uzaklaşırken kar hafif hafif yağmaya başlamıştı. Havada uçuşan kar taneleri güzel bir görüntü sergiliyordu onlara.
Beraber, ses etmeden yan yana yürüyorlardı. Arada kolları değiyordu birbirlerine. Bu küçük, minik temaslar bile içlerindeki özlemi kabartmaya yetiyordu.
"Neler yapıyorsun şu sıralar?"
Yuta, attığı yavaş adımlar eşliğinde yanındaki bedene bakarak sormuştu. Ona bakmayı reddeden Sicheng omuz silkti. Omuzlarında biriken kar taneleri yere düşmüştü bu hareketiyle.
"Hiç."
Tekrar bir sessizlik araya girmişti. Sicheng'in evine yaklaşmışlardı.
"İyi geceler."
Sicheng, evinin önünde duraklarken Yuta'ya dönüp elini hafifçe kaldırmış ve gülümsemişti. Yuta, uzun zamandır bu gülümsemeyi görmediğini o anda fark etmişti. Sinirlenmişti. Kendisine huzur veren bu güzel şeyi nadiren görebildiği için sinirlenmişti. Çok ama çok sinirlenmişti kendisine. Bu yüzden dudaklarından dökülen cümleye engel olamamıştı.
"Özür dilerim. Birçok şey için."
Ardından gülümsemişti.
"İyi uyu."
Yavaş adımlarla uzaklaştığında ise Sicheng, hâlâ az önce dediği şeyi düşünmekle meşguldü.
Kalbini acıtmıştı.
Kafasını karanlık gökyüzüne kaldırırken dolan gözlerini sımsıkı kapadı.
"Ben de.... çok özür dilerim Yuta."
06.12.2019
00.49