18.10.2018

26 11 12
                                    

Emre Ayaz

Furkan ve Doğa'nın itirafı tabi ki hepimizi sarsmıştı ama ben onları anlayabiliyordum. Yaz'la ufak da olsa bir geçmişimiz vardı ama biz onlar kadar ciddi olmadığımızdan grup içinde çok büyük bir olay olmamıştı. Benim aklımdaki başkaydı.

Hazan Demir

Evet olaylı günün ardından her şey normale dönmüştü. Furkan her şeu normalmiş gibi yapmaya çalışsa da eskisi gibi değildik. Aynı masada oturduğumuzda bile herkes kendi halinde takılıyordu. Ben ve Elis hariç. Elis gruptaki en duygusuz olanımız olmasına rağmen bu kadar tepki göstermesine şaşırıyorduk ya da umursamıyorduk.
Sınavlar yaklaşmıştı ama ders çalışmak gibi bir olayımız olmadığı için yine hep birlikte sıfır stresle yaşamaya devam ediyorduk.
Bu aralar sürekli biriyle göz göze geliyorum. Adını bilmediğim uzun boylu bir çocuk. Yanında hep Anıl var. Anıl benim komşum annesi ve babası sürekli iş seyehatine gittiği için genel olarak bin evimizde yaşıyor. Uzun süredir arkadaş olmamıza rağmen o yanındaki çocuğu ilk defa görmem tuhaftı, belki de okula yeni gelmiştir.

Furkan


Her şey yolunda. Arkadaşlarımızl aramızı düzelttik. Doğa'yla hiç bir sıkıntımız yok. Onu çok seviyorum. Yanımda olmadığı zaman kendimi kimsesiz ve çaresiz hissediyorum, sanki 7 milyar bir anda oradan kaybolmuş gibi. O yanımdayken her şey siniyor aklımdan. Gözlerine bakınca o kara çukura hapsoluyorum. Beni içine çekmeyi öyle güzel başarıyor ki bazen onu tebrik edesim geliyor. Doğa'sız ben bir hiçim. Onunla her şey daha bir anlamlı.
Ders boş olduğu için kantine indim, masalardan birine oturup kahve içiyordum. Doğa'ya mesaj atıp yanıma gelmesini isteyecektim ama matematik dersi olduğunu hatırlayınca ve haftaya sınav olduğunu anımsayınca vazgeçtim. Telefonumu karıştırken karşıma birinin oturduğunu fark ettim. Kafamı kaldırdığımda o kızıç saçlar ve siyah gözlerle karşılaştım. Elis gelmişti. O günden sonra pek konuşmamıştık. Bana yine o kendine has bakışlarıyla bakıyordu. "Elis," dedim yutkunarak, "burda ne işin var?"
"Lavabo için inmiştim aşağıya bir baktım ki sen böyle mutsuz mutsuz oturuyorsun dedim dostuma bir bakayım, fena mı etmişim?" Suratında yine o alaycı gülümseme vardı. "Mutsuz olduğumu nerden biliyorsun? Gayet mutluyum, her şey yolunda." Elis'in gözlerine bakamıyordum. Bu hep böyleydi.
"Hadi ama Furkan seni bu evrende en iyi ben tanırım. Bunu sen de biliyorsun. Söylesene Doğa mı üzdü seni? Ah tabi ki hayır. Minik Doğa'mız sana sevgisinden başka bir şey vermez değil mi?" Sinirlerimi bozmaya başlamıştı ama sakin kalmalıydım. "Ne ima etmeye çalışıyorsun Elis? Açık konuş ya da git!" dedim sesimi kontrol etmeye çalışarak. "Kızma bana Furkan sadece yardım etmek istiyorum. Sen benim arkadaşımsın sonuçta." son cümleyi bastırarak söylemişti. Masadan hızlıca kalkıp Elis'e yaklaştım "Büyü artık Elis. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi davranmayı bırakmalısın. İnan bana böyle daha çok yardımcı olursun." deyip kantinden çıktım. Doğa'yı görüp sakinleşmem lazımdı, tam bu sırada zil çaldı ve koşarak onun sınıfına çıktım.
"Doğa," seslendiğimde sırasında Hazan'la sohbet ediyordu beni duyunca kafasını çevirip en içten şekilde gülümsedi. Yanına yaklaşıp sıkıca sarıldım, saçlarının kokusu beni mest ediyordu. Ne yapacaktım ben bu kızla, ya deli olacaktım aşkından ya da ölüp gidecektim. Sanırım ne düşündüğümü anlayıp "Delir benimle Furkan." dedi gülerek. Hazan, "Sizi pislikler," dedi gülerek. "Naber kuzen?" dedim Hazan'ın kafasına vurarak. "Ah, senin elin niye bu kadar ağır patates çuvalı?" diye çığırdı. Doğa bana bakıp gülümsedi ve tekrar kollarını boynuma doladı. Aramızdaki boy farkından dolayı kalbimin sesini duyabiliyordu. Bazen o kadar çok heyecanlanırdım  ki o sesi daha iyi duyabilmek için daha sıkı sarılırdı. Ona bayılıyorum. Doğa'ya Elis'le konuştuklarımızı anlatmadım, gerek yoktu. Bunun yerine onu eve çağırdım. "Çıkışta seni kaçırayım mı?"
"Nereye?"
"Bizim eve" dedim çapkınca gülerek. Hazan duymuş olacak ki "Oha furkan yavaş seni Eylem yengeme söylerim." dedi yine çocuk gibi konuşarak. "Asıl sana oha Hazan ne sandın seni fesat?" Hazan yüzü kızarak "Şey, ben neyse ya banane." dedi bütün duygusuzluğuyla. "Eee, ne dersin sevgilim?" dedim Doğa'ya barakarak. "Seve seve." dedi Hazan'a bir bakış atarak. Hep birlikte güldük. Bir an için gruptaki diğer kişileri unutmuştuk.


Doğa

Çıkışta herkesle vedalaştıktan sonra Furkan'la el ele yürümeye başladık. Konuşurken ona bakmaktan boynum ağrımıştı, neden bu kadar uzundu ki? Bunu merak ettiğim için sordum ;"Furkan sen neden uzunsun?" Furkan bana tuhaf tuhaf baktıktan sonra, "Buna gen deniyor Doğa'm." dedi ben bir kör cahilmişim gibi. "Dalga geçiyordum niye ciddiye aldın ki?" dedim gülerek. Sonra beni gıdıklamaya başladı az kalsın yere düşeceğim zaman beni belimden tuttu ve kaldırdı. "Beni hep kurtaracak mısın sevgilim?" dedim gözlerinin içine bakarak. "Her zaman. Nerde ne zaman kim olursak olalım hep yanında olacağım canım. Sensiz nasıl kalayım ben?" dedi. İçimde bir sıcaklık oluşmuştu, dengemi bozuyordu. Nihayet evine ulaşmıştık. Evde sadece ikimizin olması pek hoş karşılanmayacağını bildiğimizden Hazan'ı da çağırmıştı. Furkan bize yemek yapmıştı. Hazan her ne kadar şikayet etse de bence yemek mükemmeldi. Zaten insan sevdiğinin elinden içtiği zehre bile bal demez miydi? Yemekten sonra Hazan salona gitmişti biz de Furkan'ın odasına. Odasında en çok sevdiğim şey tavana bağlı olan hamak benzeri koltuktu. Buraya her geldiğimde hep oraya otururdum, bazen Elis ısrar ederdi ve kalkardım. Yine oraya oturdum Furkan beni sallamaya başladı. Hızlanınca, "Hey midem bulanıyor durdur." dedim. Furkan durdurup, "İyi misin sevgilim?" dedi endişeli gözlerle. "Ah hayır fazlaca aşka battım maalesef çaresi yok." deyip onu öptüm. "Benim çarem burası," deyip kalbime dokundu. Bu güzel an devam edebilirdi ki odaya Hazan girdi. "Hazan! Derdin ne?" dedi furkan sinirle. "Sıkıldım ve bıktım. Benimle ilgilenin. Burda ben de varım. Ben de." dedi oldukça mutsuzmuş gibi görünerek. Yerinden kalkıp Hazan'a sarıldım, "Hazan seni çok seviyorum" dedim. Furkan gözlerini devirip saatine baktı. Annesinin saati yaklaşmıştı. "Annem gelecek birazdan." dedi hüzünle. "Üzülme kuzen başka sefere artık." dedi Hazan gülerek. "Ben gideyim o zaman" deyip hazırlanmaya başladım. Furkan'a tekrar sarılıp vedalaştım, "Görüşürüz." dedikten sonra gülümsedim ve asansöre bindim. Binadan çıktığımda telefonuma baktım bir an yanlış görüyorum sandım ama Elis beni 30 defa aramış. Endişelenerek aradım hemen. Anında açtı "Elis özür dilerim duymadım ne oldu?" dedim sakin olmaya çalışarak. "Keşke biraz arkadaşlarına da vakit ayırsan." dedi küçümseyici sesiyle. "Ezel, hastanede."
"Ne!? Neden?"
"Fazla içkiden bayılmış. Hemen buraya gelin." deyip kapattı. Ezel içki mi içiyordu? Bunu bilmiyordum. Yakın arkadaşımın bir sıkıntısı vardı ve ben bunu bilmiyordum. Kendimden utanmıştım.

GÜZEŞTEGÂN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin