Jonas vücudunun heryerinde denizin serinliğini hissetti. Bir eliyle kulaç atmaya çalışıyor diğer eliyle Mr.Brown'ı bırakmamak için çabalıyordu. Tam o sırada önüne kocaman bir beton parçası düştü. Bu parça o kadar büyüktü ki eğer Jonas'ın üstüne düşerse kaçamayacağı kesin olacaktı. Betondan kaçmaya çalışırken bunun köprünün bir parçası olduğunu anladı. Köprünün yıkıldığını anlayan Jonas var gücüyle köprüden uzakta olan bir kıyı bulmak için kulaç atmaya başladı. Yakınlarına bir yere bir beton daha düştü. Betonun nereye düştüğüne bakmadan ilerlemeye çabaladı ancak Mr. Brown'ın ağırlığının arttığını hissetti. Arkasına dönünce onun bayıldığını ve kafasından kan çıktığını gördü. Nefes almak için su yüzeyine çıktı. Var gücüyle yüzdü ve kıyıya ulaştı. Kum zemine ulaştığında Jonas'ın kasları titriyordu. Mr.Brown'ı hemen dışarı çekip ona pansuman yapmaya çalıştı ancak etrafta işe yarayacak hiçbirşey yoktu. Avazı çıktığı kadar bağararak"YARDIM EDİN! "dedi. Birisi duyup gelene kadar tekrar etti. Boğazını çok yıprattığı için öksürdü ve kan kustu. Kanının Mr.Brown'ın kanına karışmasını izledi ve yere uzandı. Hayatında hiç bu kadar yorulmuşmuydu diye düşündü. Artık gözleri kapanmaya başladı. Yakından ayak sesleri geliyordu onlara seslenmek, onları buraya çağırmak istiyordu ancak yapamıyordu. İçi içine sığmıyor gibiydi ne yazık ki kendinde hareket enerjisi bulamıyordu. Çünkü çok yorulmuştu. Adım sesleri daha da yaklaşıyordu. Muhtemelen gelenler yardım için gelmişti... Birkaç kişinin yanına oturduğunu hissetti. Bir kişi emirler yağdırarak onları komuta ediyordu. Bir sedyenin geldiğini ve Mr.Brown'ı aldığını duydu. Kendi çiziklerine pansuman yapıldıktan sonra sedyeye bindirildiğini hissetti ve artık güvende olacağını ve iyi olacağını düşünerek beyninin tamamını bu düşüncelerle yiyip bitirmektense sakin kalıp düşünceleri aklından silmeyi tercih ederek bilincini herşeye kapadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Işığı
Science FictionBilinmedik bir nedenden ötürü güneş ışınları artık ölümcül ve birkez güneş ışığına deyersen ölürsün...