23

1.6K 111 112
                                    

Başımda hissettiğim korkunç ağrı iğrenç bir baskıyla kendini gösterirken gözlerim günlerdir yaşamış olduğum uykusuzlukla ağır bir çekimde açıldı.

Uyanır uyanmaz başımı yasladığım kanepeden kaldırdım ve etrafa baktım çatık kaşlarımla.

Ah, olamaz.

Kanepede oturur pozisyonda uyumuştum. Ayrıca Shou amca tam çaprazımda duran koltukta oturmuş ve elini dudaklarına götürmüş 'sessiz ol' işareti yapıyordu. Bu işareti yaparken sonuna kadar kaldırdığı kaşları ise sabah sabah bende gülme isteği uyandırmıştı. En sonunda elini dudaklarından çekip aşağıya baktığında ben de onun baktığı yere baktım.

Sasuke'ye.

Hala dün gece bıraktığım gibiydi. Yanağı dizime yaslıydı, yumuşacık saçları bacaklarıma yayılmıştı ve eli de tam kafasının yanında, dizimin üstündeydi. Uyuyordu. Kapalı gözlerinin üstündeki simsiyah kirpikleri birbirine kenetlenmiş, derin ve düzenli nefesleri ardı ardını takip ederek huzurlu bir biçimde uyuyordu.

Bir elimi kaldırıp boynuma götürdüm. Burada oturur bir pozisyonda uyumak boynumu ağrıtmıştı, üstelik sabah sabah oluşan mide bulantımı saymıyordum bile.

Boynuma hafif masajlar yaptıktan sonra Shou amcaya döndüm. "Saat kaç?" diye fısıldadım. Görünüşe göre Sasuke'nin uyanmasını istemiyordu zaten.

"Üç buçuk," diye fısıldadı o da.

Göz bebeklerim içimde oluşan garip şaşkınlıkla hafifçe büyürken tekrar Sasuke'ye baktım. Shou amca bana hiç uyumadığını söylemişti. Öyle ki, göz altlarında oluşan morluk ve gözle görülür şekildeki zayıflayışı da buna onay veriyordu.

Sağ elimi kaldırıp onun beline kadar çekilmiş pikeyi aldım ve omuzlarına kadar örttüm. Kendim de üzerime bırakılan örtüye sımsıkı sarıldım ve onun uyuyan yüzünü seyretmeye başladım. Onu uyurken pek göremiyordum. Ne de olsa aynı evde yaşamıyorduk, her sabah kalktığımda onun yüzünü göremezdim. Bugüne kadar onu uyurken gördüğüm zaman sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Gördüğüm zaman ise tabii ki de bu fırsatı kaçırmazdım. Zaten uyurken pamuk gibi uyuduğu için ona hayran hayran bakmamak elde değildi.

Teni pürüzsüzdü. Bir heykeli kıskandıracak derecede olan güzelliğini ben bile kıskanıyordum. Simsiyah gözlerini, biçimli dudaklarını, şekilli burnunu, sürekli çattığı kaşlarını... Her şeyini. Bazen onunla birlikte olup bir çocuk yaptığıma bile inanamıyordum. Gerçi daha üç haftalık bir şeydi, küçücüktü ve varolduğuna dair elimdeki tek kanıt doktorun vermiş olduğu görüntülerdi.

Merak ediyordum... Öğrenseydi ne yapardı? Tepkisi ne olurdu? Sevinir miydi? Umarım tepkisi benim gibi olmazdı. Öğrendiğimde bayılmış ve zar zor kendime gelebilmiştim çünkü.

"Sakura," duyduğum hafif sesle kafamı yana çevirdim. Annemin gülümseyen yüzü beni karşıladığında, "Uyanmışsın." dedi.

Ses çıkarmayıp kafamı salladığımda gözlerini kucağımda huzurla uyuyan Sasuke'ye indirdi. "Sasuke de uyandığında mutfağa gel," dedi. "Bir şeyler yemesi gerekiyor. Zayıflamış zaten."

Yüzümde oluşan hafif gülümsemeye engel olamayıp, "Tamam," dedim. Son zamanlarda zayıfladığımızı dile getirip duruyordu ve sanırım bu gerçek de her anne gibi onun sinirine gidiyordu. Gerçi annemin sinirine gitmeyen hiçbir şey yoktu ki. Bir yastık yerinde düzgün durmasa o bile gözüne batar ve hemen düzeltirdi.

Annem onayımı aldıktan sonra arkasını dönüp mutfağa ilerledi. Ben de tekrar Sasuke'ye döndüm ve yüzümdeki kaybolmayan gülümsemeyle onu izledim. Huzurla uyuyan yüzünün tam yanında, dizimin üstünde duran elini mümkün olduğunca görmemeye çalışıyordum. O beyaz sargı ne zaman gidecekti bilmiyorum ama onu gördükçe kötü oluyor ve kendine zarar verdiği düşüncesi beynimde yankılanıp duruyordu.

avenger • sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin