27

2K 102 167
                                    

"Ne olur sanki beni de götürsen!"

İşte tam da tahmin ettiğim gibiydi. Naruto, Sasuke'nin benimle dışarı çıkacağını duyunca hemen atlamış ve şimdi de peşimizi bırakmıyordu.

"Ya şu çeneni kapatman için illa kırmam mı lazım?" diye sinirle soludu Sasuke.

"Naruto," diye seslendi Shou amca. "Ben seni buralardaki oyun parkına götürürüm. Şimdilik yukarıdaki bilgisayarlar senin için gayet iyi."

"Öf be!" diye hayıflandı Naruto. "Zaten şu gerzek herif konuşmaya başladığından beri bana küfür edip duruyor. Namusum kalmadı." Oturduğu koltuktan kalktı. "Gideyim de Harry Potter izleyeyim. Zaten ben kimim ki! Giderim sıkılınca film izlerim!" Tek tek çıkmaya başladığı merdivenleri adımlarken tekrar konuştu: "Ama bir daha böyle bir şans bulamazsınız! Uzumaki Naruto bir daha sizi bir yere götürmeyecek!"

"Hay sikeyim senin kapanmak bilmeyen o çeneni," diye fısıldadı Sasuke. Yanında olduğum için duymuştum fakat annem veya Shou amcanın duymadığına garanti veremezdim. "Salak herif."

Gülümsedim ve zaten yanında olduğum Sasuke'nin parmak uçlarına dokundum. Ellerimi ellerine kenetlerken, "Hadi gidelim, yoksa tekrar aşağı inecek." dedim fısıltıyla.

"Aman, eksik kalmasın," dedi ve gözlerini devirip yanındaki çantasını ellerine aldı. "Neji bunu delirtmiş."

"Çabuk dönün," dedi annem. "Sakura, kendine dikkat et ve hafif şeyler ye." Gözleri Sasuke'yi buldu. "Ve sen. Çok oyalanmayın dışarıda yoksa peşinizden Naruto'yu gönderirim."

Sasuke az önceki sinirli halinin aksine şimdi yumuşak görünüyordu. Dudağının bir kenarı aynı eskisi gibi yukarı kıvrıldı ve o muhteşem gülüşü ortaya çıktı. "Korktum bak şimdi." dedi.

Shou amca ve annem aynı anda gülümserken ben de onlara eşlik ettim.

Shou amcanın mutluluğu gözünden okunuyordu. Onun konuştuğunu ilk duyduğunda yüzünde oluşan o ifadeyi hatırlıyordum: ağlamaklı ve sevinç dolu.

O, herkesin sahip olmak istediği bir baba örneğiydi. Sasuke'nin gerçek babasının yerini tutmasa bile onun yokluğunu elinden geldiğince hissettirmemeye çalışıyordu. Ona sahip çıkıyor ve kendi oğlu gibi seviyordu.

Shou amca iyi biriydi. Kendi babamdan daha iyi.

Evden çıkalı üç veya dört saat olmuştu, bunca vakitte Sasuke'yle bir sürü tarihi yer gezmiş ve ondan sonra da acıkıp yemek yemeye gitmiştik. Şimdi de eve gitmek istemediğini söyleyip beni biraz uzaktaki bir eve getirmişti.

Londra baştan aşağı asillik kokan bir yerdi. Biraz boğucu ve kasvetli havası vardı ama ayrı bir güzellikteydi. Yanıbaşımda duran çok kültürlü Sasuke de bana bunu gezdiğimiz her yerde hatırlatmıştı zaten.

Sasuke tam önümüzde yaktığı şömineyle biraz daha uğraştıktan sonra önüne serdiği kalın örtünün yanındaki bir yığın örtüye ellerini uzattı. İki örtüyü üst üste getirdikten sonra bana döndü ve örtüyü omuzlarıma bırakıp ardından tüm bedenime sardı. Kendi de rastgele bir örtüyü bedenine aldıktan sonra elimi tuttu ve yere serdiği örtünün üzerine oturdu.

Ev çok soğuktu, belli ki kullanılmamıştı da.

"Gel," diye mırıldandı beni kucağına doğru çekerken.

Sasuke sırtını arkasındaki koltuğa yaslarken bacaklarını araladı ve beni de oluşturduğu o boşluğa çekti. Bacakları iki tarafımı da kaplarken kolları bedenimi sımsıkı kavradı.

Her şey şu an yüzüme vuran ateşin ve arkamda duran Sasuke'nin sıcaklığıyla fazla güzeldi. Sadece şu anki tek dileğim bir aydır oluşan kusma isteğimin gelmemesiydi.

avenger • sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin