Kafamdaki düşüncelerden arabanın kapısının açılmasıyla ayrıldım.
O buz gibi bakışlar hala üzerimde duruyor. Bu o evet. Ama nasıl beni buldu? Ya da beni neden buldu? Sorular beynimi yiyor ama şaşkınlıktan ağzımı açamıyorum.
O sırada oğlum iri yarı adamın kucağından bana gelmek için huysuzlanınca gözlerimi ayırabildim karşımdaki adamdan.
'Hosgeldin.' dedi.
'Beni neden buraya getirdiniz? Beni nasıl buldunuz? Benim kaçtığımı nerden öğrendiniz?' ben ardarda soruları sıralarken kaşları çatıldı.
'Burada mı konuşalım?'
Adam haklı tabi. Ama ben yine de tepkisiz kaldım.
'Hadi içeri girelim. Bir yemek yiyin. Oğlun çok yorgun görünüyor. Uyuması lazım.'
Kafamı 'olur' anlamında salladım.
İçeri geçince hazır bulunan sofraya davet edildim. Herkes oturunca önüme iki kase çorba konuldu. Mis gibi kokuyor. Oğluma çorbasını içirirken herkesin yüzüme baktığını hissettim. Ne olduğunu anlamadığım için
'Bir sorun mu var.' diye sordum.
'Sen çocuğu yedir, beraber başlarız yemeğe' dedi. Garipsedim bu durumu ama umursamadım. Oğlumun karnı doyunca uyuyakaldı kucağımda. Yemekleri servis eden teyze
'Oğlanı ben alayım yatırayım kızım.' dedi.
Tedirgin olup karşımdaki adama bakınca
'Sorun yok' anlamında başını salladı.
Oğlumu alıp mutfaktan çıkan kadının arkasından bir süre bakınca bir öksürük sesiyle irkildim.
'Hadi, yemeğimiz soğuyacak.' dedi adam.
Kafamı sallayıp yemeye başladım.
Ben 2 kaşık almıştım ki karşımdaki adam ayaklandı, kalkıp kendisine yemek koydu ve karşıma oturdu.
Bu hareketi beni çok şaşırttı. Hiç de kendi yemeğini kendi koyacak tip yoktu. Çorbamı bitirdim, tam ayaklanmıştım ki eliyle durdurdu beni.
'Ben koyarım, sen otur.' dedi.
Yemeği koyup dikkatli bir şekilde önüme yerleştirdi.
Yemeği yedik ve sanki kendi her şey çok normalmiş gibi tabakları kaldırdım. Sofrayı beraber topladık. Ben tabakları akıtıp makineye yerleştirdim. Sonra içeri geçtik.
Gereksiz bir sessizlik oluştu. Aklımda çok soru var ama hangisinden başlayacağımı bilmiyorum. Ben ağzımı açacakken konuşmaya başladı.
'Adım Hamza Ömer. Bana Ömer diyebilirsin. Seninle hastanede karşılaşmıştık. Yanındaki köpek görmeden eline numaramın yazılı olduğu kağıdı sıkıştırmıştım. Beni aramanı bekledim. Çünkü eşinden şiddet gördüğünü anladım ve sana yardım etmek istedim. Uzun zamandır sizin evi gözetliyorduk. Bugün bizim çocuklar senin evden çıktığını farketmiş. Ama camdan atlayınca süphelenmişler, beni aradılar. Ben de kaçtığını anladım ve seni buraya getirmelerini söyledim. '
Tek solukta bu kadar cümleyi nasıl sıraladı diye düşünürken cevap vermeyi unuttum.
Gülerek,
' Orada mısın? ' dedi.
' Ha? '
' Daldın gittin de.'
' Yani dediklerini düşünüyordum. Her şey tamam ama bana neden yardım ediyorsun? Ya da ben sana şuan neden güveniyorum?'
'Çünkü ben senin hayatta olan tek yakınınım.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD-I SABA
LosoweŞİFA ... Hüzne râm olmuş yüreğini onarmaya geldim. Aç ki duran zamanın saatini o kapalı kutudan çıkarayım. Aç ki tozunu alayım sayfa sayfa gönlünün. Ve sen kal ki ben hep okuyayım seni. Bırak dağ gibi kadın demesinler , saklama acını. Yaprak yaprak...