Keyifli okumalar :)Keskin ayaza aldırış etmeden, oturduğu zemine iyice yerleşerek sırtını koltuğa yasladı. Elini de cebine atıp bir sigara çıkardı ve yaktı.
Haberi aldığından bu yana neredeyse altı saat olacaktı fakat, ona sanki otuzaltı saat geçmiş gibi geliyordu.
Çokça zamanı olmuştu, bugünü defalarda kurmuştu beyninde, beklemişti. Birazdan gercekleşecekti işte, hazırdı artık.
Dibine kadar gelmeden söndürdü sigarasını ve hemen bir diğerini yaktı. Dumanını burnundan verdikçe uyuştuğunu hissediyordu. Bir çeşit narkoz? Maraza uğramasının ardından, onun için sakinleştirici gibiydi artık, ağrıkesiciydi.
Geçen beş dakikanın ardından karanlıkta oturmaya devam ediyordu ki, duymayı arzuladığı sese kavuştu ansızın. Ayağa kalktı ve elindeki izmariti yere fırlattı.
Üst kattan yakılan avlunun ışığı gözlerini alsada umursamadı, ailesinin bireyleri teker teker merdivenlerden aşağı inerken, o da kendisini toparlamaya çalıştı.
Artık hiçbir şey duyumsamaması gerekiyordu; peki ya kalbindeki bu apansız ataklar? Ellerindeki bu telaş da neyin nesiydi? Bu böyle olmamalıydı ki!
Annesinin bir taraftan anlayış, bir taraftan da kin dolu bakışlarıyla kesişince, ondan güç aldı. Aynı kini tüm ruhuna savurdu, dağıttı. Tek bir şey vardı içinde şimdi... O da katıksız 'nefretten' başka bir şey değildi. Kendisi nasıl bittiyse onu da öyle acıta acıta bitirecekti.
Arabanın motorunun sesi kesilince, kapıları da açıldı ve biri sertçe kapatıldı. İnildi, birkaç adım atıldı ve bu defa da konağın heybetli kapısı açıldı. İlk önce korumalardan biri girdi içeriye. Ardından da, o.
Zeyra...
Kadın içeriye yalnızca iki adım attı ve durdu. Çünkü bakışları onu aradı ve bulduğunda kımıldamayı reddetti.
Değişmişti karşısındaki adam, gözleri o en son anından çok başka bakıyordu şimdi. Fakat, umursamadı.
Duruşundaki mağrur bedeninde toz attırırken, başı dik bir edayla meydan okudu. Fas'da bulunacağını düşündüğü için orayı tercih etmeyip İstanbul'a yerleşse de, şimdi bugün, onun eline düşmüştü, kıskacındaydı artık.
Öyle ansızın buldu ki, öyle zamansız oldu ki bu yenilgi... Tamamen unutulduğunu, bu defterin kapatıldığını sanıyordu. Ta ki yüzlerine aşina olduğu iki adam tarafından kendini havaalanında bulana kadar.
Hayatından alıkonulduğunu ve de mecburmuş gibi burada, onun karşısında olduğunun idrakine varınca durgunluğunu bozdu. Biçimli kaşlarını çatarak, "Neden buradayım?" diye sordu birkaç adım daha ilerleyerek.
Karşısında koca iki yılı vardı şimdi. Kaybedişi, acımasızca ondan çalınan geleceği vardı. Ve adam görür görmez onu yitirdiğini anladı.
Kulağına hoşgelen o sesini duymak bile tüm duygularını birbirine katıştırınca bir an tutuldu.
Fakat sonra, sanki bir çift el onu hızla silkeledi ve kendine getirdi. "Hoş geldin?" dedi sadece, sorusunu tiye alarak.
Karşısındaki kadını baştan ayağa süzüp, tetkik etti. Saçlarını kısaltarak, giyim tarzını değiştirerek yeni bir tarz arayışına sokan nedeni bilmek mutlu etmedi onu. Ancak elleriyle yapmıştı bunu kendisine, o çekip gitmişti!
Dudaklarını birbirine bastırıp, gözlerini kısarak, "Ne dememi bekliyorsun?" diye sordu Zeyra. Tek sorunun bir çeşit merhabalaşmak olamayacak kadar büyük olduğunun farkındaydı kendisi, o degil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fas'lı
Roman d'amour"Sizin oralarda karşılıksız bir şeyler yapılmaz mı yabancı?" diye sorduğunda, Doğuhan içini delerek baktı ona. "Sevilir." dedi sanki yemin eder gibi. "Bizim oralarda karşılık beklemeden, acıtmadan, yıkmadan, yormadan sadece sevilir." dediğinde kızı...