Müttefik

2K 130 11
                                    

Tam tahmin ettiği gibi, Ceren'le boşanmayacak olmaları, köşkte resmen fırtınalar estirmişti.

Amcasıyla yaptığı saatler süren hararetli tartışmalar, Şeniz'le yaşadığı psikolojik savaş, Cemre'nin her yüz yüze geldiklerinde yalvaran bakışları, Cenk'in olur olmaz yerlerde karşısına dikilip durması... Çok yorulmuştu. Bütün bu yalanlar, oyunlar, entrikalar onu tüketiyordu. Birazcık huzura ihtiyacı vardı, o yüzden de yalnız kalabildiği tek yer olan odasına doğru yöneldi.

O olaylı akşam yemeğinden beri Ceren'le doğru dürüst konuşmamışlardı. Ceren vaktinin çoğunu müştemilatta annesi ve babaannesiyle geçiriyor, geceleri de orada kalıyordu. Bu yüzden Nedim, odayı boş bulacağından emin bir şekilde kapıyı açtı, ama yanılmıştı.

Ceren yatakta oturmuş, onu bekliyordu.

Biraz daha toparlanmış görünüyordu. Yüzüne renk gelmişti, saçı başı derli topluydu, bakışlarındaki o boşluk azalmıştı. Nedim'in içeri girdiğini görür görmez doğruldu yerinden.

"Neden?"

Nedim sorunun aniliği karşısında şaşırmıştı. "Ne neden?"

"Neden boşanmıyorsun benden? Karnımdaki çocuk yüzünden değerliydim senin için. Şimdi o da gittiğine göre..." Ceren'in tam bu noktada hafifçe sesi çatladı, ama kendini hemen toparladı. "Yani bu evliliği devam ettirmen için bir sebep yok. Neden hala evliyiz Nedim?"

Nedim, Ceren'in dolaysız soruları karşısında şaşırmıştı. Kapıyı kapatıp odanın ortasına yürüdü.

"Ceren..."

"Ne istiyorsun benden?" diye devam etti Ceren. "Ne yapacağım, gidip Agah beye Şeniz'le birlik olup seni hasta ettiğimizi mi söyleyeceğim? Ya da dur, yoksa herkesin ortasında bebeğin babasının aslında Cenk olduğunu ve Şeniz'in her şeyi bunu ört bas etmek için planladığını mı anlatıyorum, böyle mi patlatıyoruz bombayı?"

"Hayır." Nedim kararlı bir ifadeyle başını salladı. "Şeniz'in bu kadar çabuk gitmesini istiyor musun gerçekten? Yaptığı onca şeyden sonra?"

"Bir dakika ya." Ceren ayağa fırlayıp Nedim'in önüne dikildi. Bakışlarındaki ateş, yüzündeki öfke, dimdik duruşu o kadar tanıdık, o kadar Ceren gibiydi ki, Nedim neredeyse gülümseyecekti. "Sen bana acıyor falan mısın yoksa? Eğer öyleyse boşa kendini yorma, senin acımana falan ihtiyacım yok. Şeniz'le olan meselem de beni ilgilendirir."

Nedim onu sakinleştirmeye çalışarak, "Ceren," dedi, sonra da omuzlarından tutup yatağa yönlendirerek kendi de yanına oturdu. "Bak, sana acıdığım falan yok tamam mı? Önce bir bunu açığa kavuşturalım. Senden ayrılmıyorum, çünkü artık ortak bir düşmanımız var. Yanımda güçlü bir müttefik olmasını istemem çok mu garip?"

Ceren acı acı güldü. "Ne de güçlü müttefik ama. Daha karnımdaki çocuğa bile sahip çıkamadım, kaybettim onu."

Nedim yumuşak bir sesle, "Sen onu kaybetmedin Ceren," dedi. "Onu çaldılar senden. Kendini pek çok şey için suçlayabilirsin, ama bebeğin için değil. Onun ölümünde çok daha büyük payı olan kişiler var çünkü. En başında seni annesinin önüne atan, korumayan Cenk gibi. Ya da..." Nedim derin bir nefes aldı. "DNA raporunu değiştirerek farkında olmadan o bebeği Şeniz için bir hedef tahtası yapan benim gibi."

İşte, sonunda günlerdir içini kemiren şeyi söylemişti Ceren'e. Ceren'in ona öfkelenmesini bekledi, bağırıp çağırmasını, nefret saçmasını... Ne söylese kabul edecekti. Oysa Ceren sessiz kaldı. Bunun üzerine Nedim tereddütle başını kaldırıp baktı. Ceren, gözlerinde çözemediği bir ifadeyle ona bakıyordu.

"İnsanların ne kadar kötü olabileceğini görmek seni hala şaşırtıyor, değil mi?"

Nedim kalakaldı. Ceren, sanki içini okumuş gibi, tam olarak aklından geçen şeyi söylemişti. Üstelik bu ilk defa olmuyordu. Bazen öyle şeyler söylüyordu ki Ceren, sanki ruhunu görüyor gibi hissediyordu. Bu tuhaf bir şeydi, ürkütücüydü, ama çekici bir tarafı da vardı... Nedim bir dakikadır sessizce Ceren'in yüzüne baktığını fark edince öksürerek toparlandı. Ceren de aralarına bir kaç santim mesafe koydu.

"Her neyse," dedi Nedim normal bir sesle konuşmaya çalışarak. "Sonuç olarak, boşanma falan yok. Birlikte hareket ediyoruz, anlaştık mı?"

Ceren uysalca başını salladı. "Anlaştık."

Nedim rahatlamış bir şekilde kalktı, kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açmadan evvel tekrar döndü. "Ceren?"

Ceren başını kaldırıp baktı. "Efendim?"

Nedim kararlı bir ifadeyle konuştu. "Bebeğini koruyamadım, ama seni koruyacağım Şeniz'den. Merak etme."

O anda Ceren'in yüzünde oluşan gülümseme, uzun zamandır gördüğü ilk gerçek gülümsemeydi, ve içinde bir yerlerde, küçücük bir ışık yanmıştı bunu görünce. Ceren, aynı kararlı ifadeyle cevap verdi ona.

"Ben de seni..."

Ateşe YürüyenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin