Yüzleşme

1.5K 85 16
                                    

Cenk, ofisinde huzursuzca bir aşağı, bir yukarı dolaşıp duruyordu. İçi sıkılıyordu, haftalardır kurtulamadığı bir sıkıntıydı bu.

Nedim o davete yürüyerek geldiğinden beri...

Günün birinde hep olmasından korktuğu şey buydu, Nedim'in karşısına dikilip hesap sorması. O gece, bütün kabuslarının gerçek olacağını düşünmüştü.

Ama olmadı.

Nedim, ona hiçbir şey sormadı. Geçmişte olanlarla ilgili tek kelime etmedi. Cenk önce şaşkındı, sonra memnun, ta ki Nedim Ceren'i elinden tutup da köşke getirene kadar.

İşte o zaman, Nedim'in çok büyük oynadığını anlamıştı Cenk.

Ceren, patlamaya hazır bir bomba gibi yerleşmişti köşkün temeline. Hele de bebeğini kaybettikten sonra, Nedim'i iyice avcunun içine almıştı Cenk'e göre.

Cenk bunları düşünürken kapısı vuruldu ve Nedim içeri girdi.

"Cenk? Sekreterim beni aradığını, acil olduğunu söyledi. Bir sorun mu var?"

Cenk "Öğle yemeğiniz nasıldı sevgili karınla?" diye sordu imalı bir tavırla.

Nedim şaşkın bir ifadeyle baktı. "Ne?"

Cenk içini çekti. "Bak Nedim, seninle açık konuşacağım. Annemle ben, hayatını mahvettik senin. Günün birinde bunun hesabını soracaksın bizden. Bunu bekliyorum, itirazım da yok. Ama Ceren'i bizden uzak tut."

Nedim durumu anlamıştı. "Ha, benim hesap sormaya hakkım var, ama Ceren'in yok öyle mi?"

Cenk alaylı alaylı güldü. "Yapma ama Nedim. O kızın başına ne geldiyse kendi yaptıkları yüzünden geldi."

Nedim öfkelenmeye başlamıştı. "Öyle mi? Daha doğmamış bir çocuğun ölümü de bu yüzden yani? Zehirlenmesi, bebeğinin karnında öldüğünü, kendisinden koparıldığını saniye saniye hissetmesi, bunların hepsini hak etti sana göre?"

Cenk'in irkildiğini görünce acı acı güldü. "Ne oldu? Bu ayrıntıları bilmiyor muydun? Katil annen hassas kulakların zarar görmesin diye sana bunları anlatmadı mı?"

"İleri gidiyorsun Nedim. Ceren belli ki senin iyice gözünü boyamış, ama dikkatli ol. O kız şeytanın teki."

Nedim sesini yükseltti. "Sen," dedi tükürürcesine. "Ceren'le ilgili konuşma hakkına sahip değilsin. Hayatın boyunca yaptığın gibi bir kenara çekilip annenin pis işlerini halletmesine izin verdin. Ceren'i resmen kurban ettin, annen ona türlü kötülük yaparken tek kelime etmedin. İşine öyle geldi çünkü. O yüzden sen Ceren hakkında tek kelime edemezsin."

Cenk kaşlarını çattı. "Bir dakika ya," dedi bir şeylerin yeni farkına varmışçasına. "Sen neden bu kadar savunuyorsun Ceren'i?"

Nedim gözlerini kaçırdı. "Seni ilgilendirmez."

"Sadece bize karşı nefretiniz yüzünden oluşan bir ortaklık değil bu," diye devam etti Cenk. "Sen ona karşı bir şeyler hissediyorsun!"

"Saçmalıyorsun şu an!"

"Yapma ama Nedim!" dedi Cenk. "Tabi ya! Bunu şimdiye kadar nasıl fark edemedim? O kadar belli ki. Bakışların, tavırların... Bize boşanmayacağınızı açıkladığın o akşam anlamalıydım!"

Nedim verecek bir cevap bulamıyordu. O ana kadar Ceren'e olan duygularını değerlendirmemiş, kendine bu konuda hiç soru sormamıştı. Alacağı cevaplardan korkmuştu belki de. Ama o anda, Cenk hiç beklemediği bir şekilde hislerini böyle yüzüne vurduğunda... Doğruydu. Evet, Ceren onun için sadece bir piyon, ya da bir suç ortağı değildi artık. Neydi, bilmiyordu, tahlil edemiyordu. Ama başka bir şeydi.

Cenk, onun içinde bir hesaplaşmaya girdiğini anlamıştı. İçini çekerek, "Söylediklerimi düşün Nedim," dedi. "Ama dikkatli ol. Ceren'in gözünü boyamasına izin verme."

Nedim öyle dalmıştı ki, ne Cenk'in son söylediklerini duydu, ne de odadan çıktığını fark etti. İdrak ettiği şeyin şoku öyle şaşırtmıştı ki onu, hiçbir şey düşünemiyordu. Dalgınca pencereye doğru yürüdü, kendi kendine mırıldandı.

"Ben Ceren'e aşık oluyorum..."

Ateşe YürüyenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin