Kaygı çok saf ve huzursuz edici bir duyguydu. Luhan ise binlerce kaygının arasında yüzüyordu. Telefonu çaldı. Arayan babasıydı.
Çalıyor: 3.Dünya Savaşı
Yanıtla Reddet
Yanıtla.
Luhan telefonu açtığı için pişman olmak istemiyordu ama daha açar açmaz ondan işittiği cümlelere bakılırsa Kris aralarının kötü olduğunu babasına, Krisin babasıda Luhanınkine yetiştirmişti.
"Oğlum sen akıllanmayacak mısın? Bu çocuk için seninle anlaşmadık mı? Neden hep sorun çıkarıp duruyorsun? Akşam yemeğe de gelmedin! Hayır seni tanımadığın biri ile nişanlamış değiliz çocukluk arkadaşın işte. Hiç kavga etmediğin adamla neden her ay kavga eder oldun?"
"Kapat telefonu baba. Düzelteceğim"
Tüm konuşma bundan ibaretti. Kris'in babası ve Luhan'ın babası iş ortaklarıydı. Kris ve Luhan da bu nedenle evlendiriliyorlardı. Kris zaten Luhan'dan deli gibi aşıksa da Luhan ona karşı sadece arkadaşlık sevgisi besliyordu. Zamanla Kris Luhan'a karşı deli gibi kıskançlık yapmaya başlayınca ve önüne gelen herkes ile kavga edince Luhan ile bir anlaşma yapmışlardı. Kris kavga etmeyi bırakırsa bu yılın sonunda Luhan Kris ile yaşamaya başlayacak ve evlenecekleri tarihe kadar aynı evi paylaşmış olacaklardı. Kris için bu mücevher gibi bir teklifti ve dün kavga ettikleri için bu gün babaları ile arayı düzeltmeyi planlamıştı. Kris akıllı bir adamdı. Luhanın neden kendisi ile birlikte olduğunu biliyor ve ona göre davranıyordu. Babaların devreye girmesi ile durum tersine dönmüştü. Şimdi Luhanın gidip Krisin gönlünü alması gerekiyordu. Öğretmenler odasına gitti. Kris birkaç sınav kağıdı ile ilgileniyordu. Çok ciddi ve yakışıklı duruyordu. Tamam Luhan onu sevmiyordu ama bariz karizmasını inkar etmeyecekti.
Luhan: Kris... Biraz konuşabilir miyiz sevgilim?
Kris: Tabiki sevgilim.
Öğretmenler odasına giren Luhan dünki haline göre daha yumuşamış bir durumdaydı. Baek bir terslik olduğunu anlayıp onları izlemeye başladı.
Luhan çok tatlı bir şekilde Krisin kolunu tuttu ve yanına oturup başını Krisin omuzuna bıraktı. Kris nane ve vanilya kokuyordu.
Luhan: Özür dilerim sevgilim... Sana haksızlık ettim. Seni seviyorum lütfen beni affet.
Kris: Ortada affedilecek bir durum yok Luhan. Ben hatalıyım lütfen özür dileme ve benim özrümü kabul et.
Kris Luhanın başına bir öpücük kondurdu ve Baek arkadan bir "Hah" nidası bıraktı. Olana inanamıyordu. Luhan bu kadar kolay affedecekse neden onca olay çıkarmıştı ki?
Kris: Ne var Baek ne oldu?
Baekhyun Krisin gülümseyen yüzüne sinir olarak luhan'a bakıp konuştu.
Baek: Ne oldu biliyor musun? Sizin yapmacık ilişkinize bakmaktan yoruldum. Madem affetmek bu kadar kolay dün bütün gün niye bizim başımızı şişirdiniz?
Kris ayağa fırladı ama tam o anda Luhan ayağa kalkıp kris'i arkasına itti. Kris şaşırmış bir biçimde Luhan'a baktı. Luhan bunu yapacak bir insan değildi. Baek'in önüne kadar yürüdü.
Luhan: Byun Baekhyun. Senin saçma salak iki sözün ile çocukluk arkadaşımdan, sevgilimden ailemden kopacağımı falan mı düşündün? Tehdit meselesini biliyorum. Kris ile aramızda asla sır olmaz bana herşeyi anlatır. Senin sorunların seni ilgilendirir. Arkamda gördüğün adam varya işte o bana ait. Bütünü ile benim. Ona dokunamazsın hatta bundan sonra ona bakmamanı bile sana tavsiye ederim. Bu yüzden asla ona bana yada ilişkimize laf etme. Çünkü eğer bir daha bize atıfta bulunan tek bir lafını duyarsam sana dün bahsettiğim o tehditin ne olduğunu aklından asla çıkmayacak bir şekilde gösteririm.
Luhan sinirli halinden kurtuldu. Kris'in ona birşey anlattığı yoktu. Bariz yalandı fakat Baekhyun kıpırdayamıyordu bile. Luhan Baekin takım elisesinin yakalarını düzeltti.
Luhan: Sizin dersinizin saati geldi Bay Byun. Lütfen dersinize gidin.
Baekhyun bunu duyar duymaz hızlıca çantasını ve eşyalarını toplayıp öğretmenler odasından çıktı. Luhan dağılmış hissediyordu. Suçsuz belki de haklı bir adama önce bağırmış sonra da alenen onu tehdit etmişti. Kris ise Luhanın cümleleri ile resmen zevkten dört köşe olmuştu. Luhan hem onu korumuş hem bir adamı kendine karşı tehdit olarak görüp kendisinden uzaklaştırmış hemde Krisi kıskanmıştı. Luhan oturduğu yere gidip çöktüğünde Kris ona eğilmiş ve Luhan'ın dudaklarından bir öpücük çalıp "dersim var" diyerek Luhanı yalnız bırakmıştı.
Kris 11-A'ya derse girdiğinde çocuklar Saygı ile ayağa kalkıp selam verdiler. Kris oturun dedi. Yılların somurtkanı Wu Kris bu gün güler yüzlü şen şakrak görünüyor ve çocukların anlamlandırmadığı bir şekilde onlara ilgili davranıyordu. Ciddi manada sıkıcı hareket yasalarını anlatıp bitirdiğinde dersin bitimine de beş dakika kalmıştı. Çocuklara izin verip masasına kurulan Kris ders birimine kadar telefondan birşeyler ile ilgilenmişti. Çocuklar ise kendi aralarında konuşuyorlardı.
Tao arkadaşı Minseok ile konuşuyordu. Minseok ciddi bir tavırla ve hemen arkasında duran Chen'e bakmamaya çalışarak onu dinliyordu.
Tao: Bizim fizik öğretmeni ne ateşli adam he...
Minseok: Saçmalama tao hem bizden büyük hem öğretmen hemde sevgilisi var...
Tao: Sevgilisi olduğunu nereden biliyorsun lan?
Minseok: Ya bizim beden hocası var ya.. Hani dersine ilk girdiğinde çok güzel diyip ona bakarken topu fark etmemiştin ve top yüzüne çarpmıştı. İşte o yani Luhan hocayla Kris hoca nişanlı.
Tao: Hassiktir. Adama bak iyi yere kapak atmış. O adamın güzelliği efsane. Dersine girince ondan başka yere bakamıyorsun zaten. Kris hocayı kıskandım. Yada... Kıskanmadım. Bizim öğretmen kadrosu şampiyonlar ligi gibi...
Minseok: Haklısın... Kimyacıyı biliyorsun. Chanyeol hoca. Ona varya bitiyorum. Hem karizmatik hem zeki en sevdiğim erkek tarzı. Öyle birini bulursam yapışıcam yakasına.
Chen: Biri karizmatik ve zeki mi dedi?
Chen ikisinin sohbetine atlarken kendini göstererek konuşuyordu. Minseok ona gözlerini devirdi.
Minseok: Aynen Chen. Karizmatik ve zeki insanlardan konuşuyoruz yani konunun seninle bir alakası yok.
Chen: Benimle alakası yok ama senin yeni sevgilin bu tanıma uyuyor mu?
Minseok: Ne yeni sevgilisi ya? Yine hangi arkadaşımı benimle ilgilenen biri sanıp çemkiriyorsun?
Chen: Yalan söyleme bu sabah seni okula bırakmış. Hatta böyle mıç mıç öpmüş seni yanaklarından sarılıp arabadan inmişsin Kyungsoo görmüş.
Minseok Soo'yu çağırdı. Telefonundan bir fotoğraf açıp "Sabah gördüğün adam bu muydu?" dedi. Soo kafası ile hafifçe onay verdi. Minseok hafif bir sırıtışla Chene başka bir fotoğraf daha gösterdi. Minseok'un babası ile o genç adam sarılarak bir fotoğraf çektirmişlerdi.
Minseok: O sevgilim sandığınız adam benim amcam. Babamla aralarında 15 yaş var. Genç bir adam beni okula bırakıyor diye illaki sevgilim olmalı ama değil mi? Chen benimle konuşma artık ve Soo sanada çok kırıldım haberin olsun.
Soo omuz silkip sevgilisinin yanına gittiğinde Chen gözlerinden ateş fışkırtarak ona bakıyordu.
Tao: Sevgilisi değilmiş dimi?
Soo: Hiç alakası yokmuş hemde. Akrabasıymış... Birde yakın arkadaşı olacaksın. Hiçbir şey bilmiyorsun.
Tao: Benim hiçbirşeyden haberim yok. Kris ve Luhan hocanın nisanlı olduğunu yeni öğrendim. Neyse... O zaman en az üç gün benimle Min'den trip yemeye ve laf sokmalarına ses çıkarmamaya var mısın?
Soo: Tao uzatma ben bunun ağzını burnunu kırayım düzelsin bu lütfen ya...
Tao: Huylu huyundan vaz geçmez baykuşum benim. Sen gel biz seninle şu hareket yasalarını tartışalım...
Bu bölüm tam 1000 kelimeden oluşmaktadır. Lütfen vote vermeyi unutmayın. Hunhan sevgisi daima sizinle olsun :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Of Teachers
FanficHayat elde ettiklerine sahip olduğun için sevinmek midir yoksa elde etmek istediklerin için savaşmak mı? Ben savaşmayı seçtim. Savaşım için kaybettiğim herşey savaş ganimetimin teminatıdır. Kris günlüğünü kapattı. Luhan ya onun olacaktı ya onun...