14

1.9K 235 46
                                    

yoongi hızlı adımlarla koşup kendini karanlığa (merdiven altına) bırakırken titriyordu. hogwarts'ta birkaç kişi dışında kimsenin bilemeyeceği belli başlı saklanma köşeleri vardı ve yoongi burada olduğu süre boyunca hepsini keşfetmişti.

okulun bu tarafına öğrencilerin pek işi düşmezdi ve hele hele merdivenin altında birilerini aramayacakları kesindi. karanlık ve tozluydu ancak şu an için bunları önemseyebilecek durumda değildi. dumbledore'un odasından çıktığı gibi koşmaya başlamış ve buraya geldikten sonra tuttuğu nefesini bırakmıştı. eline telefonunu aldığında gördüğü mesajlar titremesine neden olmuş bu sebeple de telefonu tamamen kapatmıştı.

yoongi okuldan aldığı uzaklaştırma cezası yetmiyormuş gibi binasındaki insanlar düşen bina puanı yüzünden ona öfke kusuyorlardı. havada tehditler, hakaretler ve 'seni bulursam...' tarzı birçok söz uçuşuyordu. insanların öfkeyle kendisini aradığını tahmin edebiliyordu ve trene binip eve dönebilmek için bile kendinde yeterli cesareti bulamıyordu. bir daha hogwarts'a nasıl dönebilirdi?

jimin'in başının derde gireceğini duyar duymaz ayağa kalkıp dumbledore'un odasına koşarken ne düşündüğünü bilmiyordu. odaya nefes nefese dalıp insanların bakışları eşliğinde soluklanırken de kafası karışıktı. bakışları jimin'i bulmuştu. formasıyla birlikte her zamankinden daha ciddi bir ifadeyle duruyor ve onun gözlerinin içine bakıyordu.

öğretmenleri onu kapı dışarı edecekken "ben yaptım," diye konuşuvermişti. bakışları hala diğerindeydi, ona şaşkınlıkla bakan gözlerde. "iksiri ben çaldım." ardından olanlar ise oldukça hızlıydı. yoongi kolundan tutularak jimin'in yanındaki sandalyeye (sorguya çekilmek üzere) oturtulmuştu ve yoongi o gün jimin'in yaptıklarını sanki kendisi yapmış gibi hızlıca anlatmıştı.

yanında oturan jimin'in gözlerindeki şaşkınlığı görebiliyordu. bu garip bir şekilde onu mutlu etmişti. vay be, park jimin'i şaşırttım bir anlığına jimin onu reddetmek için konuşacak gibi oldu ancak dumbledore, yoongi'nin gözlerine derince baktıktan sonra diğerine çıkmasını söyledi. jimin arkasına yalnızca bir kez dönebilmiş ve yoongi'nin gözlerine bakabilmişti. yoongi gülümsedi.

o odadan çıktıktan sonra yoongi güzel bir azar yedi. hem de afili olanından. okul malzemeleri çalmak bir yana öğrencilerin dokunmaması gereken bir iksir dolabını kurcalayıp iksiri almak kabul edilemezdi. bir de işin içine quidditch maçı girince her şey sarpa sarmıştı.

jimin'in çaldığı iksir felix felicis yani şans iksiriydi. birkaç hafta önce olan quidditch maçını gryffindor kazandığı için (bunu da yoongi'nin snitch'i yakalamasıyla başardıklarından) öğretmenler bunun şans iksiri sayesinde olduğuna kanaat getirmişti. bunun sonucunda gryffindor oldukça fazla puan kaybetmiş ve üstüne son oyunları geçersiz kılınmıştı. takımdan atılması da muhtemeldi. kaptan ve diğer üyelerin merhametine kalmıştı ancak kendi binasından kimse şu an onun yüzüne bile bakmazdı. hatta arkadaşları... onlar bile yoongi'den utanıyordu belki?

tanrım, diye geçirdi içinden yoongi. neden yaptım ki? gerçekten sebebi neydi? jimin ona oldukça kaba davranıyor sayılırdı belki... ormanda ona yardım etmesi dışında... belki emirlerini hiç öfkelenmeden yerine getirmedi dışında... (ah, yoongi bu maddeyi düşünürken zihninde beliren jimin'in kaşları çatılmış, dudaklarını birbirine bastırarak kendisine doğru sert biçimde yürüyen sevimli halini hatırlıyordu.)

neden onun için endişelenmişti? okul hayatının sonuna geldiği bile söylenebilirdi. üstelik... herkes ondan nefret ediyordu. buldukları yerde üzerine atlayacaklarına emindi yoongi. arkadaşları... ya onlar da yoongi'den utanıyorsa? binalarının son sıraya düşmesine sebep olduğu için ondan haz etmemeye başlarlarsa? sonuçta tüm bina yoongi'yi sevmezken onlar neden çoğunluğu seçmesin ki?

felix felicis, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin