"Babacığım!"
Jimin ona doğru koşan oğlunu gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümsemenin oluşmasına izin verip kollarını iki yana açarak oğlunun minik bedenine doladı. Öndeki iki küçük dişi, minik bedeni ve güzel kumral saçlarıyla ona sıkıca sarılan oğlunu çok fazla özlemişti, neredeyse bir gündür görmüyordu onu. Çalışmaktan, işlerinin yoğunluğundan dün geceden beri oğlu, arkadaşı Minhyuk'un evinde kalıyor ve Jimin ile yalnız telefondan konuşabiliyordu. Fakat nihayet işlerini bitirmiş, minik oğlunu yeniden kolları arasına almıştı. Yanağına değen yumuşak küçük dudaklara kıkırdarken onu öpen oğluna ufak bir öpücük de o hediye etti ve onu kolları arasında sağlamlaştırıp ayağa kalktı.
"Umarım Minhyuk'a zorluk çıkarmadın Jeongguk, hm? Uslu bir çocuk oldun mu bakalım?"
Jimin arabanın kapısını açmadan önce kapıdan ona bakan arkadaşına bir gülümseme sunup el salladı ve Jeongguk'u koltuğa oturtup kemerini takarken küçük meleği ile anlaşmak için kullandığı, ılımlı sakin ses tonu ile konuştu.
"Minhyuk hyung bana kocamaaan bir pasta verdi baba! Biz birlikte araba da oynadık, seni gece çok özledim ama hiç ağlamadım çünkü ben artık bebek değilim değil mi?"
Jeongguk'un küçük kollarını iki yana açarak heyecanla anlattıkları şeyler Jimin'in güldürürken başıyla onayladı ve küçüğünün burnuna bir öpücük kondurup kendisi de sürücü koltuğundaki yerini aldı. Arabayı çalıştırmadan önce saatini kontrol edip henüz vakitlerinin oldukça fazla olduğunu görünce rahatlayarak mırıldandı.
"En azından geç kalmış sayılmayız."
Jeongguk babasının mırıldanmasını duyduğunda merakla büyük gözlerini daha aynadan babasına dikip sordu.
"Nereye gidiyoruz, yoksa- yoksa lunapark mı?" Heyecanlı bir şekilde öne eğilip sorduğunda babası başını iki yana salladı.
Bu çocuğun lunapark aşkı asla bitmeyecekti.
"Hayır bebeğim, bugün pazar kiliseye gideceğiz."
Jimin gülümseyerek söylediği şeyden sonra arabayı çalıştırıp yola çıkarken oğlunun yanaklarını şişirip kendini sıkkınca arkasına bıraktığını görünce kaşlarını hafifçe çatarak aynadan Jeongguk'a bakmıştı.
Bu tepki de neyin nesiydi şimdi? Jeongguk pazar günleri kiliseye gidip Tanrı'ya dua edilmesi gerektiğini ve günahları için af dilemesi gerektiğini bilirdi. Jimin onu bu şekilde yetiştirmişti, o dinine bağlı biriydi ve oğlunun da onun gibi olmasını istiyordu, ve Jeongguk' un da bundan mutlu olduğunu düşünüyordu. Tam şu ana kadar.
Çatık kaşlarının farkında bile olmadan, aynadan ona bakan oğlu ile gözlerini birleştirmiş ve dolgun dudaklarını aralayıp bir açıklama istercesine konuşmuştu.
"Jeongguk?"
Küçük olan babasının bu ses tonunun ne anlama geldiğini, onu şaşırttığını biliyordu. Babasının Tanrı hakkında konuşurken ne kadar ciddi olduğunu da biliyordu fakat yine de kollarını önünde bağlamaya devam ederek inatçı bakışlarını babasına dikip dişleri yüzünden peltek bir şekilde konuştu.
"Ben Tanrı ile konuşmak istemiyorum!"
Jimin duydukları ile gözlerini açıp oğlunun bu tavrına karşı ne tepki vereceğini bilemezken minik beden konuşmaya devam etti.
"Onun gerçek olup olmadığını bilmiyoruz baba, üstelik onu göremiyoruz ki! Onun çok büyük olduğunu söylüyorsun ama büyükse onu görmemiz gerekmiyor mu? Üstelik bir önceki pazar günü ondan istediğim kaplan yavrusunu hala bana vermedi! Bay Min onun gerçek olmadığını söylüyor. "
Jimin duyduklarını sindirmeyi denerken arabayı kaldırımın yanına park etmiş ve kemerini açıp koltukta arkasına dönerek düz yüz ifadesi ile Jeongguk'a bakmaya başlamıştı. Bu yüz ifadesi küçüğün her zaman gerilmesine sebep olsa da bu sefer babasının yüzüne meydan okur gibi bakıyordu.
Jimin derin bir nefes alarak gözlerini kapattı ve tok sesiyle konuştu.
"Bay Min, o da kim? Ve sana neden böyle şeyler diyerek beynini yıkıyor?"
"O bizim yeni sınıf öğretmenimiz ve beynimi yıkamıyor baba! Böyle deme!" Jeongguk'un küçük çığlığı ve hızlıca salladığı bacaklarıyla Jimin tanrısından sabır dileyerek derin bir nefes aldı ve sakinleşmeyi denedi. Oğlunun aklına bu saçma düşünceleri sokan aptal kimdi ve nereden sınıfa gelmişti bilmiyordu fakat bu işi çözecekti.
Oğlunun inadını bildiği için başını iç çekerek koltuğa yasladı ve tanrıdan bu pazar kiliseye değil de lunaparka gideceği için bağışlanmayı diledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me to church, yoonmin
Fanfiction"biliyorum asla beni sevgilin olarak tanıtamazsın, bu hayalden de öte"