30

10.5K 952 733
                                    

Jungkook'tan;

Lanet ve gereksiz bir hafta başlangıcı olan yağmurlu bir pazartesi gününde petshoptan içeri girip, derin bir nefes almış ve saniyesinde bogum ile göz göze gelmiştim.

Sevgili arkadaşım,

Çıkar için kullandığım ya da bir kaç sokak hayvan sahiplenmek için...

"Kimleri görüyorum?" İmalı sesi ve gülümsemesi ile samimiyetten uzak bir şekilde sırıtıp, ona sarılırken taehyung şu an bu anı görse bizi kıskanır mı diye düşünmeden edememiştim.

Ne alakaydı bu bilmiyorum ama kıskanınca onu yememek için zor duruyorum.

Bir kaç boş muhabbet çevirdikten sonra klasik soruyu sordu. "Kedi mi?"

Kedilere büyük bir ilgim vardı ve bu 7 yaşıma dayanıyordu.

Buraya  sadece kediler için geliyordum, çünkü bogum sokaktan onları bulup, petshop adı altında sahiplendiriyordu ama bugün farklıydı.

"Hayır."

"Hayret, kedi dışında gelmezsin." Ses tonu şaşkınlıkla doluydu. Hoş, ben de şaşkındım.

Gözlerim kafeslerde gezerken, göz göze geldiğim minik beyaz yavru ile ben bile kafayı yemek üzereydim acaba taehyung bunu görse nasıl bir tepki verecekti?

"Siktir, bu köpeği istiyorum. Bu!"

"Dostum," sesi üzgünüm der gibiydi ama bunu yemezdim. "O sahiplendirildi..."

Ben de şans olsa böyle biri olmazdım zaten değil mi?

"Bogum kaç yıllık arkadaşınım...Bunu istiyorum, onlara başka ver."

Bu köpeği almadan burdan gitmeyeceğimi ikimiz de biliyorduk bu yüzden sıkıntıyla derin bir nefes aldı.

Hadi ama tüy yumağı gibi olan bu beyaz bebeği buradan almadan gidemezdim.

"Başka bir tane var. Görmek ister misin?"

Gözlerimi devirip, işaret ettiği yere ilerledim ve gördüğüm yavru köpek ile tekrardan gözlerim irileşti. "Aman tanrım."

Bunu almadan burayı terkedemezdim.

"Beğendin mi?"

Beğenmek ne? Ölüyorum burada!

"Evet, bunu istiyorum şimdi!"

Köpeklerin bu kadar tatlı olacağını bilmiyordum.

Bilseydim, kedi değilde köpekleri tercih edebilirdim.

Belki.

Sonrası hızlı gelişti. Bebek mavisi kafeste, küçük siyah-sarı tüylü köpek ile yarım saatlik uzaklıkta olan evimize ilerliyordum.

Evimize çünkü, taehyung ile aynı apartmandayız.

Ah, keşke aynı evde olsaydık..

Neyse artık evlenince hallederiz, o kadar bokluktan sonra benimle evlenirse tabii.

Az bir mesafe kaldığında heyecan ve korku doluydum çünkü taehyung bana sinirliydi. Fazla sinirliydi, onun sinirini biliyorsunuz. Beni eve almazsa ya da köpeği alıp götüme tekmeyi basarsa diye korkuyodum ki ikinci seçenek kesinlikle olacaktı.

Heyecanlı olma sebebim ise yüzünde oluşacak gülümsemeydi.
Mimiklerine o kadar çok tanıyordum ki...

Ah, kalbim..

Ona verdiğim kedinin ölmesinden sonra fazlaca kırıldığını salak değildim ki biliyordum ve bu hâlâ bok gibi hissettiriyordu.

Beni de kırmıştı. O kediyi seviyordum ve hasta olduğunu bilseydim ona asla vermezdim, böyle kendini suçlamasına göz yummazdım ve birazcık adam olsaydım o şekilde onunla konuşmazdım.

Kendimi sikeyim, onu nasıl iyileştirebilirim bilmiyorum ayrıca o kediyi güzelce gömdüm. Çöpe atacak kadar kötü biri değildim, bunu zaten yapamazdım.

Taemin, onun bazen gece uyurken meowmeowcuğum -kedinin adı- diye sayıkladığını söylüyordu ve bu beni daha da öldürüp kenara atıyordu.

Hepsinin, herkesin gözünde orospu çocuğunun teki olmalıyım

ama kanser evresine girmek üzereyken taehyung'u kendime bağlayamazdım ya da diğerlerini.

Hiçbir sik belli olmadan onu hayatıma sokamazdım.

Bu yüzden hepsini kendimden uzaklaştırıp, nefret etmelerini sağladım. En yakın arkadaşım jimin'in bile.

Mantıksız mıydı bu? Kesinlikle değildi benim açımdan.

Ama şimdi keşke yapmasaydım dediğim oluyor çünkü bakışları ve davranışları...

Kendim ettim kendim buldum hesabı.

Merdivenleri, yavaş bir şekilde çıkmaya başlayıp, düşünmeyi kestim.

Bu sikik eylem bana kafayı yedirtiyordu.

Son basamağı da çıkıp açılan kapı ile yoongi'nin dairesine bakmıştım.

Park Jimin.

En yakın dostum.

"Nereye?" Gözleri elimde ki kafese kaydı. "Ya da nereden?"

Cevap vermeyip, kafesi yere bıraktım ve eğilip botlarımın iplerini çözdüm.

Kalabalıkta onunla konuşup gülebilir, edebilirdim ama baş başa kaldığımızda, hayır.

"Jungkook... Konuşmayacak mısın?"

"Görüşürüz." Taemin'den arakladığım anahtar ile taehyung'un dairesine girmiş ve kapıyı kapatmadan son kez ona bakmıştım.

İçeri girdi benim gibi ve kapıyı sertçe kapattı.

Hah, sikimde değil.

Sessiz adımlarla -saat sabahın on buçuğu ve taehyung tabii ki uyuyor- salona, -onun yatak odası- ilerlemiş ve kafesi sessizce yere bırakarak, minik yavruyu elime almıştım. Hızlıca bana sokuldu ve kuyruğunu salladı.

Fazlaca uslu bir köpek olduğunu, buraya geldiğimiz andan beri sessizce kafeste yatmasından anlamıştım ya da sadece uyuşuk bir yavruydu.

Yatağın kenarına, yavaşça oturmuş ve büzülü dudakları ile uyuyan taehyung'a gülerek bakmıştım. "Aptal." Yavruyu, onun göğsüne bırakmış ve dudaklarımı yavaşça yumuşak yanaklara sürtmüştüm.

Şu anlık adı olmayan -ama ben şimdi uyduruyorum- tannie'nin sırtını okşayıp, taehyung'u izledim. Tannie, sanki hep böyleymiş gibi taehyung'a sokulup duruyordu. Sanki hep yeri orasıymış gibi.

Eh, taehyung da bana en başından beri böyle hissettiriyordu.

Kaşlarımı çatıp, köpeği hafifçe havaya kaldırdım. "Çok sokulma, aç bırakırım seni." Beklenilmeyecek bir tonda havlamış ve çırpınmaya başlamıştı.

Eh, bu da taehyung'dan uzak kaldığımda ben olmalıyım?

"Sussana!" Daha sesli havlayıp, ellerimden, taehyung'un yüzüne düştüğünde -YEMİN EDERİM BU NASIL GERÇEKLEŞTİ BİLMİYORUM- küfür ederek ayağa kalkmıştım.

Taehyung, sıçrayarak uyandı ve köpekten daha çok bana odaklandı. "Jungkook."

"Ben bir şey yapmadım."

Ölümcül bakışları altında, yataktan kalkmış ve ellerimi kaldırarak geri geri kapıya yürümüştüm.

"Jungkook!"

"Köpek yaptı!"

Terliğe uzandığında, kendimi son anda dışarı atmıştım. Sertçe kapıyı kapatıp, kahkaha attım ve terliğin çarpma sesi kapı da yankılandı.

Size söylüyorum, bu çocuk hayatımda ki en iyi şey.

Neighbour ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin