En basitinden başlamak en iyisi olur diye düşündüm. "Sınıfa ilk girdiğinde benim hakkımda ne düşündün?"
Geyik gözleri beni buldu. "Seni ilk görüşüm ilk dersimizde değildi." dediğinde kaşlarım havaya kalktı. Kafasını eğdi, ıslak parmaklarıyla oynamaya başladı kucağında. Biraz daha kısık bir tonla devam etti: "Dönem başladığında, pazartesi günü, henüz okula girmemişken gördüm seni. Arabamı park etmiştim, sense yüzüne kadar çektiğin bir ceketle kafanı eğmiş yürüyordun. Yanımdan geçtin. Kokunu aldım ve bilirsin... Kurdum bir anda ulumaya ve mırıldanmaya başladı. Ne olduğunu anlamadım bile, orada birkaç dakika bekledim. Sen okula girene kadar seni izledim, belki de beklenti içinde beni fark etmeni bekledim. Eh, etmedin. Kulağında her zamanki gibi kulaklıkların vardı."
Derin bir nefes aldı. Bu kez kaçan bakışları kendi tarafında kalan camı buldu. "Kurdum ilk defa birine karşı böyle bir tepki verdiğinden yabancı kaldım. Olayın ne olduğunu çözmek pek mümkün değil gibiydi bu yüzden ben de sırf senin kokun tanıdığım diğer alfaların kokusundan farklı diye kurdumun ilgisini çektiğini sandım. Üzerine fazla kafa yormadım. Sonra... Sonra ertesi gün size dersim vardı. İlk gün yüzünü dahi görmemiştim, tek aldığım şey kokundu."
Yutkundu. Kahve küreleri bir kez daha benimkilere tutunduğunda ürperdim. Merakla devam etmesini bekledim.
"Yine de göz göze geldiğimizde ve sen kendini tanıttığında yine orada bir elektrik vardı. Ne olduğunu anlamadım bile, bir anda kokun duyularımı doldurdu. Geçen günküyle aynı kişi olduğunu böylece anladım." Yutkundu, önüne döndü. "Kurdum o andan itibaren rahat durmamaya başladı, kıpırdandı, sürekli benimle konuşmaya çalıştı. Saçma sapan şeyler söylüyor ve... ve..."
"Ve? Devam et." İstemsizce sesim kısılıp kalınlaştı. Kurdum irtibattaydı. Omeganın hakkımızda konuşması bizi oldukça etkilemişti. Saatlerce oturup omegasının bizden ne kadar hoşnut kaldığını anlatmaya devam etse; göğsümüz gururla şişer, şikayetçi olmaksızın dinlemeye devam ederdik öyle ki.
"Dü-düşünüyordu işte, evet." Minik parmaklarıyla kulağının arkasını ovaladığında şeftali kokusu arabanın içinde yoğunlaştı. Dudaklarımdan sıyrılan dişlerim saniyelik olarak belirginleşti, yine de omega henüz bunu fark edemeden onları geri yerine çektim. Bir tür refleks gibiydi.
Onu biraz daha sıkıştırmaktan zarar gelmez diye düşündüm. "Ne düşündü?" Ciddi bir tonlamayla alay ettiğimde yerinde daha çok kıpraştı. Benden taraf bakamıyordu bile, yanakları bir pancar kadar kıpkırmızıydı. Tıpkı ovaladığı kulak arkası gibi. Bakışlarım bir kayık gibi beyaz boynunun üzerinde süzüldü.
Bedenimde kaynayan bir yanardağ vardı o vakit."Bu," Önce kesik, ardından derin bir soluk. Ürkek bakışları benim alaycıl ifademe döndü. İfademi taradı, "Neden onca şey arasından buna takılıyorsun?"
Dudaklarımın bir kenarı kıvrıldı. Kafamı arkaya, koltuğun başlığına dayamadan önce kapüşonlumu indirdim. Saçlarımı tek elimle dağıttım. İfadesi anında bulandı; onda ne gibi bir etki uyandırdığımı az çok anlayabilmek daha da keyiflendirdi beni. Kurdum gururla doldu.
"Bilmem." dedim gayriresmi bir tavrın içinde. Gözlerim kısıldı, geyik gözlerinden dolgun, kırmızı dudaklarına doğru hızlı bir yol çizdim. "Belkide sevimli kurdunun hakkımda kirli şeyler düşünmesi hoşuma gittiği içindir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peaches in the forest¡ jikook
FanficYoğun yetişkin içerik^ omegaverse jikook¡ Jeon Jeongguk henüz alfası zihnine hakim olmadan önce bile, öğretmeni Park Jimin'in ona ait olduğunu biliyordu.