Cambridge, Aralık 1936

44 1 0
                                    

Solgun elleriyle perdeyi araladı. Düşünceli bir şekilde bahçeyi süzdü uzun süre. Yüzünde anlamsız bir ifade vardı fakat içinin öyle olduğu söylenemezdi. Bir yandan ne kadar ömrünün kaldığını merak ederek bir yandan da oğlunu düşünerek bir sonbahar günü esen rüzgar misali esip gidiyordu kafasının içinde. Kış kendini her geçen gün daha fazla hissettirmeye başlamıştı. Ağaç yaprakları bir çarşaf gibi her yeri örtmüş asıl yerleri olan dalları yalnız bırakmıştı. Rüzgâr, Beethoven'nın beşinci senfonisini taklit edercesine şiddetini bir arttırıyor bir azaltıyordu. Rüzgara odanın köşesinde bulunan şöminedeki ateşin cızırtısı eşlik ediyordu.
     Gözlerini pencereden alarak kasvetli ve aynı zamanda oldukça büyük olan odanın içinde yürümeye başladı. Çalışma masasının karşısında duran ve neredeyse tüm duvarı kaplayan kitaplık, yerlerinden alınıp başka yere koyulan ansiklopedi ve ciltli polisiye romanlarıyla doluydu. Odanın çeşitli yerlerinde açık arttırmada alınmış sanat eserleri ve antikalar vardı. Odaya girer girmez Papa XV. Benedictus'ın tablosu göze çarpıyordu. Başarıyla resmedilmiş olan tablo canlılığını ilk gün ki gibi korumuştu. Çalışma masasının üzerinden kahvesini aldı ve soğuk ellerini ısıtmak için bardağı sımsıkı tuttu. Şömine odaya nazaran küçüktü ve her yeri ısıtması zaman alıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı ve radyoyu açarak dinlemeye koyuldu.
     "...dün akşam radyoda tahttan çekildiğini açıklamasının ardından bugün kardeşi Albert Frederick Arthur George Kral ilan edilmiştir. Kral, kardeşi VIII. Edward'ı Windsor dükü yaptığını açıklamıştır." Dedi haber sunucusu ve ardından pek de çekici olmayan günlük olaylar hakkında bilgi verdi. İlerleyen dakikalarda haberlerin yerini klasik müzik aldı. Kısa bir süre dinledikten sonra radyoyu kapattı ve kitaplığa göz gezdirdi. Bir polisiye romanı seçtikten sonra kitaplığın önünde duran tek kişilik kadife koltuğa oturdu ve okumaya başladı. Yaşı ilerlemişti fakat gözleri bundan nasibini almamıştı henüz.  Kitabın kapağını kapattığında saat ikiyi gösteriyordu. Ağır adımlarla kitabı aldığı yere koydu ve uşağın gelmesini haber veren zili çaldı.
     Bir süre sonra kapı çalındı. "Gel" dedi çalışma masasına oturduğu sırada. Uşak içeri girdi ve reverans yaptıktan sonra patronundan gelecek emri bekledi. Ellili yaşlarda, konuştuğuna pek rastlanılmayan bir adamdı. Verilen görevi kısa sürede ve en iyi şekilde tamamlamaya özen gösterirdi. Elindeki boş bardağı göstererek "kahve" dedi. "Hemen efendim" dedi uşak ve bardağı alarak odadan ayrıldı. Kahve çok önceden bitmişti fakat kitap okurken bölünmeyi sevmezdi. Masasının üzerinden piposunu aldı ve tütünü ateşe verdikten sonra içmeye koyuldu. Çıkan duman, sabahın erken saatlerinde etrafı saran sis bulutu gibi sardı çevresini. Kısa süre sonra kapı yeniden çalındı. Gelen uşaktı ve kahveyi getirmişti.
     "Efendim kahveniz" dedi yumuşak bir ses tonuyla ve masaya bıraktı.

     "Başka bir emriniz?"

     "Şimdilik yok."

     Uşak bir kez daha reverans yaptıktan sonra odadan ayrıldı. Kahvesini yudumlamaya başladığı sırada masasının çekmecesinden kağıt, tüy kalem ve mürekkep çıkardı. Kalem oldukça eskiydi ve manevi değeri olduğundan dolayı gözü gibi bakıyordu. Kahvenin bitmesine yakın kalemi eline aldı ve mürekkep ile kağıt arasında mekik dokumaya başladı.

 
                                             12 Aralık 1936

     Sevgili Oğlum

    Umarım iyisindir ve herşey yolundadır. Son zamanlarda daha da artan sağlık sorunlarım nedeniyle bu mektubu yazma gereği duydum.
     Endişelenmeni istemem fakat  hakikatler görmezden gelinemez. Benden sonra hayattaki tek vârisim olduğundan bilmen gereken bazı şeyler var. Bu nedenle bir an önce yanımda olmanı diliyorum çünkü bedenimin daha fazla dayanacağını sanmıyorum.

                                  J. Benedict Lynwood

     Yazmayı bitirdikten sonra kağıdı katlayarak zarfa koydu ve ardından erittiği mumu üzerine dökerek mühürledi. Mühür,  J ve L harflerini çevreleyen sarmaşıklardan oluşuyordu. Aslında ikinci adını kullanmayı tercih ederdi fakat mühürü tasarlatırken daha iyi durduğunu düşündüğü için ilk adının baş harfini kullanmıştı. İşini bitirdikten sonra üşüyen ellerini kalan kahvenin sıcaklığına bıraktı. Son yudumu da aldıktan sonra şöminenin önünde duran ahşap işlemeli koltuğa uzandı. Ateşi seyre dalmıştı ki gözleri şöminenin üzerinde duran, mermerden yapılmış haç işaretine ilişti. Son uykusuna dalarken  gördüğü en son şey, işaretin hemen altında yazılı olan Lâtince cümle oldu.       

                     Ex oriente lux

                              

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kurtuluş ŞifresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin