HİSSETMEK

18 1 0
                                    

Bornie yani öz babam yani Fifi De Melome fransız mafyası karşımda duruyor ve baka dik dik bakıyordu. "Şimdi ne olucak" dedim elimde ki çikolata ambalajını yere atarak. "Benimle geliyorsun olucağı bu"dedi ve önce etrafımdaki siyahiler daha sonra Bornie ve daha sonra ben arabaya bindik. İki yanımda ki korumalar benden başka bir yere bakmıyordu ve beni oldukça rahatsız ediyordu. Arabaya bindiğimden beri Bornie yi bunaltmıştım resmen sormadığım soru kalmamıştı."yakalanırsan ne olucak ya da bana" "annemi nerde ne zaman nasıl buldun" "beni nasıl buldun" resmen yardırmıştım. En sonunda yanımdaki siyahilerden biri "Sus" diyince Bornie arkasını döndü ve bana gözlerini kapat dediği anda patlama sesi duyuldu ve elime gelen damlacıklarda ne olduğunu anlamam zor değilidi. Evet bornie öz babam fifi de melome yanımdaki siyahi bana sus dediği için onu öldürmüştü. "Bakma " dedi ardın bornie yani öz babam yani fifi de melome. Benim yüzümden biri ölmüştü.Hala daha bunları açıklıyorum çünkü ben henüz olayın şokundan çıkmış değilim. Benden başka herkes arabada rahatlıkla oturuyordu derken evimin olduğu sokağa girdiğimizi fark etmiştim. "En ihtiyacın olanları şimdi al"dedi ve arabadan çıkıp eve girip arka kapıdan kaçıp Loreenin evine gitmek iyi bir fikir olmayabilirdi. Ama bir süre burada olmayacağımı söylemekte fena değil doğrusu. Cep telefonumu çıkartır çıkartmaz numarayı tuşladım ve çalmasını bekledım. "selam ben Loree mesaj bırakın" "Alo loree benim Hell. Düşündümde biraz fransiscoda kalmalıyım hem fifi de kaçtığına göre orada daha güvende olurum uğrarım görüşürüz"diyip kapattıktan sonra üst kata çıkıp yine telleri çıkmış yatağımın altından bir tane olan gri renkteki sırt çantamın içini doldurdum. Cidden o adamla kalıcakmıydım? Pencereden baktığımda araba görünüyordu. Ve adamlardan teki siyah bir poşet attığında poşette ne olduğunu çözmem uzun sürmemişti doğrusu.Tüm gerekli eşyaları aldıktan sonra tam evden çıkıcaktım ki kapıyı açmadan son kez daha düşündüm. Yaptığım elbette doğru değildi ama mecburdum zorlaydı. Kapıyı açıp jeepe geri döndüm.
* saçlarımı geriye atıp derin bir nefes aldım ve hayalimdekinden daha güzel bir odaya sahiptim evet. Odam kocamandı ve masamda pizza vardı, ahh ne olursa olsun pizzaya asla hayır demem. Karışık pizzamı bitirdikten sonra çöpe attım ve pizzanın hemen altında bulunan mavi laptopu kendime göre tasarladım. Tanrım odam cidden çok güzeldi. Sırf yatağımdaki teller batmasın diye her gün öğle yemeği yememezlik yapıp para biriktirmeme gerek kalmıcaktı demekki artık öğlen yemeğinde döner yiyebilirdim. Yumuşacık yatağıma uzandığımda tek düşüncem bunun tadını çıkarmaktı, aynı zamanda tüm bu güzelliklerin gözümü boyamasına izin vermemekti.
*

lütfen günüm güzel geçsin lütfen günüm güzel geçsin okulun sevimsiz koridorlarında ilerlerken aynı zamanda günümün güzel geçmesini diliyordum.lütfen tanrım. Çarptığım cüsse elimdekileri yere düşürmüştü bu okulun ne yakışıklı erkeği ne de yere düşen kitaplarımı falanda almıyordu bu okulun en yakışıklı erkeği değildi okuldan bile değildi bu fransiscoydu. Ama sonuçta yakışıklıydı kimsenin günahını almamak gerek. Düşen kitaplarımı ben kaldırıyordum o ise sadece eğilmiş soru soruyordu."Nerelerdesin sen hı cevap ver" "burdayım" "evinde yoksun -çenemden tutup yüzüne baktırdı- nerdeydin" ayağa kalktım ve saçımı kulağımın arkasına attım. "Söz veriyorum anlatıcam ama şimdi müdürün yanına gitmem gerek". Başını salladı ve önümden çekilerek geçmemi bekledi,arkamdan baktığını hissetmek zor değildi. Bu şekilde fransiscoyu şimdilik başımdan savabilmiştim. Onu başımdan savmak istediğim bir şey değildi tam tersi sürekli yanımda istiyordum ama şimdi ne yalan uydurucak vaktim vardı ne de gerçekleri hemen şimdi anlatacak.Müdürün odasına girdiğimde kayıp bir çantam olduğunu söyledim. Sigara konusunu bile açmadı ve direk çantamı verdi. Çantamda açılmamış paketim bile duruyordu. Şimdi tek yapmam gereken derse girmekti. Coğrafya mı? Pazartesi günü saat sabahın 7 sinde coğrafya dersi mi. Sınıfa girdiğimde coğrafya sınıfında sadece inek olduğunu farkettim. Hepsi fark edilmekten korkan tek sorunları ders notunun A+yken neden A+++ olamadığı. Çoğu tam bir amerikana benziyordu ama bir kaçının gözleri çekikti. Rus olduğunu zannettiğim sarışın bir kız vardı hatta sarışın değil albinoda olabilirdi çünkü ciddi anlamda beyaz gibiydi. Ders kitabımı ve notlarımı çıkarttığımda öğretmende çoktan teşrif etmişti. Beyaz bir tişört üzerine cırtlak pembe ceket giyen aşırı kilolu coğrafya öğretmenimiz bayan B nin ise tek derdi dersin olup olmadık yerlerinde onu aldatan kocası. İkide bir ondan bahsetmesi daraltıyordu beni resmen.
Yazın bitmesini istiyordum çünkü sıcaktan bıkmıştım hele ki o pembe ceketi gördükten sonra en azından kış mevsiminde giyse anlamlı olurdu. Bu sıcakta nasıl giyebiliyordu onu. Benim üzerimdeyse kırmızı bir çan etek ve üstümde siyah yarım kollu tişört vardı. Bunları odamın dolabında bulmuştum. Nasıl olurda tarzımı ve bedenimi biliyorlardı aklım almıyordu ama umurumda da değildi. Şuan aklım ne afrikanın elmaslarında ne de giyinişimdeydi şuan aslında tek düşündüğüm bugün annemi bana gösterecek olan babamdaydı, artık ona baba diyordum yoksa tehtidler yardırıyordu ve sonuçta onun evindeydim o ne derse o. Annemi oregonda bulmasıda oldukça ilginçti hem annemi kendinden kaçıran hem de annemi arayan onlardı. Gerçek babamın john olmadığını öğrendiğim ve bunu kaldırabildiğime göre belkide annemde bu kadın değildi. Justina annem değildir belkide zaten hiç benzemiyorduk onunla. Sipsiyah saçları vardı annemin. Kapkara denilebilir hatta daha siyah. Gözleri ise masmavidir annemin. Dünyanın en güzel kadınıdır belkide, ama ben. Ben mi kumral saçlarım var ama siyah gibi bazen bazende sarı. Yani kimisi sen sarışınsın diyor kimisi sen kumralsın.Gözlerimde mavidir ama normal bir mavi kendimi hiç sevmiyorum şuan kendimden bahsetmek bile midemi kaldırdı sus hell sussana.

Strong youngHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin