Off. Yine geç kalmıştım.
Tikki:Ben seni uyardım Marinette. "Yeter uyu artık. Bırak şu Adrian'ı" dedim.
Ben:Nasıl bırakabilirim Tikki. O çok tatlı, yakışıklı bir çocuk. Neyse Tikki beni oyalama.
Tikki derin bir nefes aldı ve bu derin nefesi sesli bir "OF" sesi ile verdi. Ben de o sırada bulduğum tüm kitapları çantama tıktım ve koşarak aşağı indim. Annemler kahvaltı yapıyordu. Ben de ağzıma 3 tane kruvasanı birden attım.
Sabine:Kızım dikkat et boğulacaksın.
Ben:Bono bor şoy olmoz onno. (Bana bir şey olmaz anne)
Annem ve babam kısaca gülüştüler.Ben de ağzımdaki biter bitmez koşarak çıktım. Tam okula giderken okulun önünde bir araba ve bir çocuk gördüm. Çocuk sarı saçlı idi. Bir yerden tanıdık geliyordu. Evet bu oydu. Adrian Agreste. Bu olamazdı. Yoksa olabilir miydi? Yok canım. Hadi canım. Adrian ciddi ciddi bizim okulda mı okuyacaktı? Sanırım kavga ediyorlardı.
Adrian:Yeter.Artık katlanamıyorum yalnızlığa. Ben bu okula gidicem.
Bu sözlerin ardından Adrian koşmaya başladı. Okula gitmedi. Okulun yanındaki sokağa girdi. Ağlayan kişi gördüm mü dayanamam. Bu kişi Cloie olsa bile. Koşarak oraya gittim. Adrian köşeye oturmuş ağlıyordu. Ona doğru yaklaştığımda korktu.
Adrian:Lütfen.Eğer resim çektirmek istiyorsan şimdi hiç sırası değil. (Lütfen Adrian'a kızmayın. Onun yanına herkes resim çektirmek için gidiyor. Derdini dinleyen yok)
Ben:Hayır.Resim çektirmeye gelmedim. Seni teselli etmeye geldim. Evet birbirimizi tanımıyoruz.
Ama ben ağlayan biri gördüm mü...
Sözümü tamamlamadan Adrian bana sarılmıştı ve hıçkırıklara boğulmuştu.O anın şokundan çıktıktan sonra ben de ona sarıldım. Daha sonra genellikle herkese iyi gelen şeyi yaptım. Onun o altın sarısı ve ipeksi saçlarını okşadım. Bundan hoşnut olduğu belliydi. Dudağının köşesi kıvrıldı. Ona ne olduğunu sormak istiyordum. Tam soracekken Adrian anlatmaya başladı
Adrian:Ben daha 3 yaşındayken annemi kaybettim. Babam annem varken bile bana soğuk davranıyordu. Annem ise o tam bir... Melekti. Bana hiç kızmaz ve bana hiç bağırmazdı. Beni her zaman çok severdi. O ölünce... Tanrım. Babam tam bir canavara dönüştü. Benim yüzüme bile bakmadı. Ağladığımı duyunca bana "KES SESİNİ!" diye bağırırdı. Bunları umursamamaya başladım. Taa ki 7 yaşına kadar. Okula gideceğim için mutluydum. Bir nebze de olsa artım yalnız hissetmeyecektim.Ama babam karşıma geçip bana ömür boyu unutamayacağım bir söz söyledi "Asla okula gitmeyeceksin".Şok olmuştum. Nasıl gitmezdim. Çok ağladım ama fayda etmedi. Ne yaptıysamda beni okula göndermedi. Evde eğitim aldım. Babamla şimdiye kadar sadece 2 defa aynı sofrada yemek yedik. Biri benim doğum günüm biri de (Burnunu çekti) annemin ölüm yıl dönümünde.
Adrian artık ağlamaktan kendini alamıyordu. Bense ona sarılıyordum. Ona hayranlık değil merhamet duyuyordum.Sanki hiç ayrılmayacakmış gibi sarıldım. Belli ki Adrian çok şey yaşamıştı. Ağöaması hafifledi ve bana
Adrian:Bir dakika. Sen okula gitmedin.Benim yüzümden geç kaldın. Hemen gitmelisin yoksa okuldan atılabilirsin.
Marinette:Sorun yok Adrian zaten geç kalmıştım. Hadi beraber gidelim. Şuan hâlâ ders işleniyor. Yani içeri gireriz sen banyoda elini yüzünü yıkarsın. Sonrada sen sınıfına ben de sınıfıma giderim.
Adrian:İyi de ben sınıfımı bilmiyorum.
Marinette:Merak etme. Mr. Democles'e sorarız.
Adrian:Teşekkür ederim... şey
Marinette:Adım Marinette
Adrian:Teşekkür ederim Marinette.
Ayağa kalktı ve okula girdik. O lavaboya girince ben de onu beklemeye başladım. Çıktığında ise artık daha iyi görünüyordu. Ardından Mr. Democles'in odasına gittik.
Mr. Democles:O merhaba Marinette. Bu genç adamda...
Adrian:Adrian, efendim. Adım Adrian
Mr. Democles:Bay Gabriel Agreste'in oğlu Adrian mı?
Adrian:(Fısıltıyla) Maalesef.
Mr. Democles:Efendim?
Adrian:Evet Bay Democles.
Mr. Democles:Sanırım sınıfını öğrenmeye geldin.
Adrian:Evet Bay Democles.
Mr. Democles:Senin sınıfın 10-C Adrian. Marinette'le aynı sınıftasın.
Ne? Kulaklarıma inanamıyorum. Adrian benimle aynı sınıfta mı? Adrian'ın da güldüğüme yemin edebilirim. Tam biz çıkacakken zil çaldı. Adrian'ın bizim sınıfa götürdüm.
Cloie:Adribalım.Babn nasıl izin verdi?
Adrian:İzin vermedi Cloie. Ben buraya kaçarak geldim.
Cloie Adrian'ı tanıyordu. Keşke tanımasaydı diye düşündüm içimden. O sırada Cloie beni fark etti.
Cloie:Vay vay vay. Bakın Marinette Dupain-Cheng'te buradaymış. Adriciğim umarım bu böğürtlen kafa sana bir şey yapmamıştır.
Adrian:Cloie ilk olarak onun adı böğürtlen kafa değil. İkinci olarak Marinette olmasa şuan yaşıyor olmaya bilirdim.
Adrian'ın bu söylediği duyan herkes ona doğru baktı.
Kim:Ne demek istiyorsun.
Adrian bana baktı ve
Adrian:Hiç.
Ne demek istediğini anlayana bendim. O sırada Bayan Bustier geldi ve ben Alya'nın yanına oturdum. Adrian ayakta kaldı.
Bayan Bustier:Evet çocuklar lütfen sessiz olun. Adrian bugün geleceğini biliyordum. Adrian sen...
Bayan Bustier tam oturacağı yeri söylüyordu ki
Adrian:Bayan Bustier ben Marinette'in yanına p tutabilir miyim?
Şok olmuştum.(Alya da bim hsoshsks) Sadece ben değil. Cloie de benim kadar hatta belki de benden daha çok şaşırmıştı.
Bayan Bustier:Tabii ki Adrian. Alta sen lütfen Nino'nun yanına geç. Adrian sen de Marinette'in yanına.
Adrian yanıma geldi.
Adrian:Ben böyle söyledim ama umarım sen kızmamışsındır.
Marinette:Hayır.Kızmadım722 KELİME
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus ve Kumsalı-ADRİNETTE
RomansaMerhaba bu benim ilk hikayem olacak. Umarım beğenirsiniz. Birçok insan benimle dalga geçti. "GERÇEKTEN UĞUR BÖCEĞİ İLE KARA KEDİ KİTABI Mİ YAZACAKSIN? " diye. Ama ben onlara inat yazdım.Bu arada ben bir konuda BETONA RENK VERMEK kitabından esinlendi...