plontanies ile alkole ve sarhoşluğa doğru adlı programımıza hosgeldiniz arkadaslar
iyi okumalar!
rauf faik-я люблю тебя
alec benjamin-let me down slowly***
Hayatım boyunca alkolün barındırdığı pek çok ortama girmiştim. Önemli iş adamlarıyla münakaşa etmeme rağmen su misali şarap tüketip araba kullanabilecek ayıklığımı kaybetmemiş, hafta sonu gittiğim barda viski kadehlerini saymak yerine direkt bir adet yetmişlik şişe kapıp kendi işimi kendim görebilmiştim. Bazen saf ispirto içsem etki etmez diye düşündüğüm bile oluyordu.
Fakat benim de zaaflarım vardı.
Baharatlı Alman likörü Jägermeister ve aromalı İngiliz votkası Smirnoff North ikilisi gibi mesela...
İçki kültürüm oldukça genişti, fakat genelde içmekten zevk alan insan kategorisine girmezdim. Alkol bana sadece rahatlamaya yönelik etki ediyordu, şarap çok metalikti, bira çok fazla çişimi getiriyordu, viski ağırdı, yeşil periyse neredeyse gözümü kör ediyordu.
Fakat yukarıda bahsettiğim iki lezzetli içkiyi birlikte tüketirsem eğer, ben ben olmaktan çıkıyordum. Hele ki karşımda yüz yıllık barmen edasıyla Jägerbomb hazırlayan Jonglee'nin şovunu izlerken.
"Likör dolu shot bardaklarını üçte ikisi enerji içeceğiyle doldurulmuş, bitişik dizilmiş kokteyl bardaklarının birleşme noktasına böyle diziyoruz." dedi, gündüz kuşağı, el işi kanallarındaki teyzelerin şiş numarası verdiği andaki profesyonel edayla.
Sadece şarap ve birkaç bardak soju içip geceyi sonlandırmayı planlıyorken Jonglee'nin o meşhur koca çantasından çıkan iki afet beni dumura uğratmak için önüme konulmuştu bile. Onlara zaafım olan bu iki içkiden bahsetmediğimden emindim, lakin bu kadar tesadüf de biraz fazlaydı açıkçası.
"Ben bir bardağı ittiğim an hepsi sırayla düşecek, en kısa sürede bir tane kapıp dikiyorsunuz kafaya. Yoksa çarpar. Gerçi her türlü çarpar ama neyse."
Sanırım yüz yılın en ayyaş iş arkadaşlarına sahiptim çünkü diğer tarafta Jackson Sprite ile tatlı votkayı üç farklı karıştırıcıya, evimizde karıştırıcı olmadığına adım kadar emin olmama rağmen, koymuş, ardından bir soytarı edasıyla çevirerek karıştırmaya başlamıştı. Jihyo pufların birinde çoktan sızmış, Bogum ise...
Ah, o çok garipti.
Öncelikle bana olan fobisi tamamiyle geçmişti. Hatta öyle bir geçmişti ki bir kedi misali sırnaşıyor, sürtünüyor ve ona Jonglee'yi ayarlamam karşılığında bir aylığına dört yüz Won farkla yumuşak içimli kahve sponsorum olmayı teklif olarak sunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blanco | taekook ✓
Fanfictiontaehyung bir mimardı, jeongguk ise anne rahminden çıktığı ilk andan itibaren taehyung'a gün yüzü göstermemeye yemin etmiş, onun evinde üniversite sınavına hazırlanan bir baş belası... 0 5 0 1 2 0 taehyung's pov ~texting+düz yazı~