yedinci bölüm

231 21 148
                                    

|intikamla törpülenmiş|

İkili kulaklarına inanamamıştı. Daha düğününden 1 hafta geçmesine rağmen, prenses halkın arasına karışıp Meliodas'ın ayağının dibine kadar gelmişti.

Yeniden başa dönüyoruz, desenize.

Meliodas'ın iri yeşil irisleri küçülmüş, dili tutulmuştu. Ban, kendini daha rahat toparlayıp Meliodas'ı sıkıntıyla dürtükledi.

"Hey Kaptan, kız aşağıda kök saldı. Gitsene!" dedi.

Meliodas yeniden dünyamıza hoşgelip (hoşgeldi mi orasını bilemiyorum) ona haber getiren gence, "Tamam King, teşekkür ederim. Şimdi aşağı iniyorum." dedi ve ardından King ile Ban'ın yanından telaşla aşağı indi.

Nereden çıktı bu kadın? Saraydan çıkacak cesareti varmış demek,  diye düşündü Ban. Yeniden kafasını gökyüzüne çevirdi.

King denen genç merakla Ban'ın yanına gelip karşısında dikildi. İnce kaşları çatık, kahverengi iri gözlerinde adeta şimşek çakıyordu.

Ban yakut gözlerini, sinirli oğlana çevirdi.

"Ne dikildin başımda?" dedi.

Çocuk, Ban'ın iki yakasından tutup öfkeyle kendine çekti. Dişlerini sıkmış, hırlarcasına, "Sen, kardeşim Elain'in ölümüne sebep oldun."

Meliodas, kalbi çıkacak şekilde atıyor, solukları adeta akciğerlerine yakarcasına rahatsız ediyordu. Koşarak merdivenleri indi. Barın kapısından dışarı çıktı.

Karanlıktı, küçük fener sarı ışığıyla anca minik çaplı ortamı aydınlatabiliyordu. Meliodas, dışarıda kimsecikleri görmedi. Birkaç adım atıp kapıdan uzaklaşmıştı ki, bir el onu sağ tarafa karanlığa çekti.

"Hey, he-"

Beyaz uzun pelerinin şapkasını indiren prenses, sarışının ağzını kapatarak, "Şş, sessiz olmalısın Meliodas." dedi fısıltıyla.

Duvarla, Elizabeth'in arasındaki sıkışmış sarışın, uzun zamandır hissetmediği, unutmak üzere olduğu, o çiçek kokusu burnuna doldu.

Elizabeth, artık bir kadın olmuştu. Yüz hatları daha sertleşmiş, mavi gözlerindeki genç ışıltı gittikçe sönmüştü; ancak süt beyaz teni ve saçları eskisi gibi güzeldi.

Meliodas, uzun bir süre karşısındaki güzel kızı süzdü. Ne kadar süredir, sadece zihninde yaşayan bir canlı idi. Dokunuşu, kokusu, sevgisi.. Hepsi anılarında saklı, özlemle o kilitli anılar sarışını her daim meşgul etse de, şuan karşısında onu görmek çok büyük bir mutluluktu. Dokunmaya kıyamıyordu.

"Çok uzun zaman oldu." dedi Meliodas, sesini bulabildiğinde.

Elizabeth gülümseyerek, "Evet öyle, özledim seni." dedi.

Sarışın, kalp ritimlerini dizginleyememişti zaten; şimdi hepten gidecekti.

"Ben de öyle, sen.. Sen nasıl beni bulabildin?" dedi Meliodas. Evet, önemli konuya girebilmişti. Nasıl geldin sen küçük hanım?

"Babama, sen 1 yıl önce ortadan kaybolduğunda gidip bağıra bağıra senin ve bölüğünün nereye gittiğini sormuştum. 'Onları doğuya göreve gönderdim, zor bir sefer olacak. Sevgilini görmeyebilirsin, bir daha.' dedi. Çok sinirlendim, haftalarca göz yaşı döksem de bir umut geri geleceğini düşündüm hep, Meliodas." dedi kız. Sesi sonlara doğru hafiften çatlasa da güçlü durmaya çalışıyordu.

günah birası | ban • meliodasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin