final

303 22 163
                                    

|cennetin günahkârları|


Doğu Britanya'da erken açan Güneş, sapsarı, yakıcı ışığı Ban'ın yarı açık pencerisinden içeri giriyor; bembeyaz, sert hatlı yüzünde adeta uyanması için onu rahatsız ediyordu.

Odası, nahoş bir bahar kokusu, nane ile karışmıştı. Boynunda yeni açılan yaraya nazaran çok dinç, dinamik ve sanki tüm sistemlerinin çalıştığını bilinçli hâlde hissediyordu. Ya da sadece taze, yepyeni, sonunda kavuşmanın verdiği sevinçle aşk doluydu, içiydi. Bu gayet makûl bir açıklama.

Uzun saçları yerçekimine karşı gelemeyerek yastığında iyice dağılmış, Victoria tarzı bungalov evlerinin verdiği o hoş ve çiftlik havası ile daha bir huzurla uyanmıştı sabaha.

Gerinip, sırtını dikleştirdi, beyaz çarşafın altında bir kabartı hissetti. Korkuyla çarşafı açtığında, yemyeşil, büyük, meraklı gözlerle karşılaştı mavi saçlı oğlan.

"Kaptan?"

"Oh— günaydın Ban!" dedi Meliodas. Suç üstünde yakalanan yaramaz çocuk gibiydi.

Siyah atleti ile kol kasları daha belirgin, kolundaki ejderha dövmesi ihtişamla duruyordu. Ban, bunu yeni fark etmişti. Sarı saçları yatmaktan dağılmış, sarhoş gibi pembe yanaklarıyla Ban'a sırıtıyordu.

"Gece, King her an boğazın yapışabilir, diye düşündüğüm için yanında kalıp önlem aldım." dedi Meliodas.

Ban hınzırca gülerek, "Ya, ya öyledir. Konforlu uyudun mu bari yanımda?" dedi. Sarışının saçlarını karıştı, Ban.

"Tabii, ancak sabah beşe doğru horladığında bir kaç kez tokat attım, sesin kesildi. Onun dışında uyudum." dedi gülerek Meliodas. Ardından gece aklına olanlar gelip kahkasını içine attı. Tüm gece aslında beşe kadar Ban'ı seyretip, güzel yüzünü ve saçlarını okşamıştı.

Pencereden giren hafif rüzgar, Meliodas'ın saçlarını ahenkle karıştırırken, parlayan güneş ışığı ile cennetten inmiş bir nur gibi parıldıyordu.

Tabii bunlar Ban'ın gözünde idi,  ve Meliodas'a gönlünü kaptıran her bir kişi için.

Ban, Meliodas'ın omuzlarından tutup sırt üstü yatırdı. Neye uğradığını seyreden sarışın, üzerine eğilen yaralı, yakışıklı oğlanı izliyordu.

Kendisine nazaran yarı çıplak Ban'ın vücudunun altında olan sarışın, gözlerini Ban'ın yüzüne yeniden odaklanamıyordu vücuduna bakarken. Belinde, kendisininkine benzer, kırmızı bir tilki dövmesi vardı.

Ban, mesafeyi kapatarak iyice yaklaştı sarışına. Bir dizi, Meliodas'ın bacaklarının arasına yerleştirmiş, dizleri birbirine çarparken; elleri ile hem destek alıyor hem de sarışının o çok sevdiği yanaklarında gezdiriyordu.

Bir süre birbirlerini izlediler.

Nasıl gelişti her şey? Paslanmış kalbim şimdi nasıl yeniden harekete geçti? Ah hadi ama bu güzelliğe karşı, bu güce karşı, bu iradeye karşı kendimi kaptırdım,  diye düşünüyordu Ban, altındaki sarışının her bir detayını izlerken.

Aklımı kurcalayan Elizabeth'in varlığı olmasaydı eğer, daha önceden bilirdim, bu kalbin nasıl attığını ona karşı. Daha ilk gördüğümde onu, o bağın kuvvetini hissettim,  diye düşünüyordu Meliodas da.

Her ikisi de sanki zihinlerini okur, ruhlarını görür gibi aynı anda şu sözcükler, saatler önceki öpücüğün etkisini hissettikleri dudaklarından çıktı:

günah birası | ban • meliodasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin