we would talk about the past and future

1K 124 60
                                    

"Nasıl becerdin?" dedi Zayn. Tam karşımda, göğsüne Pablo'nun minik kafasını bastırmış, uzun parmaklarıyla yanaklarını okşuyordu.

"İsteyerek olmadı. Bir anda kendini öne doğru atınca tutamadım." James'in verdiği yanıt yüzündeki o donuk bakışlarına bir perde indirmişti. Bu kez olduğundan daha öfkeli bakıyordu.

Annem onu aradığında hiç düşünmeden yola çıkmış, hastaneden çıktığımız gibi kapıda belirmişti. Onu karşımda gördüğüm de bakışlarım yalnızca babamın üzerinde gezinmişti. Korkmuştum doğrusu. Babamın bana olan kızgınlığı belki bir ömür sürecekti ama böyle bir durumda o da bunu anlayışla karşılayıp, evine yani evimize davet etmişti.

Şu an Zayn, karşımda oturmuş Amethyst'in ona uzattığı tabaktaki kurabiyeleri Pablo'ya yedirmeye çalışıyordu.

"Bak geldim babam. Hadi aç ağzını." elindeki kurabiyeyi minik ağzına doğru uzatırken, Pablo dudaklarını aralayıp kurabiyeden minik bir parçayı ağzına attı. Minik dişleriyle ağzında kurabiyeyi gevelerken, Tanrı'nın bana böyle bir mucizeyi bağışlamasına bir kez daha şükrediyordum.

"1 ay kaldı." dedi dudaklarının kenarında birikmiş kurabiyeyi parmaklarıyla silerken. Onu hem özlem, hem de nefretle izlerken buldum bir anda kendimi.

Sesi kulaklarıma değil, yüreğimin odacıklarına doluyor gibiydi.

"Neye?" dedim kaşlarımı hafifçe kaldırırken. Neyden bahsettiğini anlamamıştım bile. Ben yalnızca yüzüne ve alamasam da kokusuna odaklanmıştım.

"1 yaşına girmesine. 11. ayına girmedi mi dün?"

Onun oğlu hakkında edindiği bilgileri seviyordum. Bunu her babanın yapması gerekir ama o haddinden fazla bilgiye sahipti.

"Evet." dedim gözlerimi gözlerinden kaçırarak. Annem, babam, kardeşlerim... Ve Zayn. Hepimiz aynı odanın içinde oturuyorduk. Bu bir mucize gibiydi. Böyle bir ânımın olacağını belki yıllarca düşünsem aklıma getiremezdim. Hoş, getirsem de imkan vermezdim.

"Bu bezleri ne zaman değiştireceksin? Bu şekilde kanaması kesin durur muymuş?"

"Sargı bezlerinden mi bahsediyorsun?"

"Sence?" dedi dudaklarında beliren gülümsemeyi saklamaya çalışırken. Yüzünde beliren o ifade karşısında nutkum tutulmuştu. Belki de ona yakıştırdığım en güzel görüntü buydu. Gülüşünü saklarken yanaklarının kızarması.

"Evet, değiştireceğim yani bezleri." dedim başımı sallarken. Şu anda tam olarak ne yaptığımı bilmiyordum ama muhtemelen sersem gibi görünüyorum.

"İz kalmayacak değil mi?"

"Bilmem, dikiş atmadılar sonuçta."

"Kalırsa büyüyünce onun da bir çaresine bakarız artık." Uzun parmaklarını tekrar Pablo'nun yumuşak yanağında gezdirirken, bedenini yüzüne doğru kaldırıp, yanaklarına öpücükler kondurdu.

İşten çıktığı gibi yanımıza gelmiş olmalıydı. Üzerine geçirdiği siyah dar pantolonun bel kısmına, siyah düğmeleri olan krem gömleğinin uçlarını sıkıştırmış, muhtemelen gelirken bozulmuş kumral saçlarının bir teli alnını kapamıştı. Öyle kusursuz görünüyordu ki, onunla ilk defa karşılaşan küçük kız kardeşimin gözlerindeki hayranlığı görebiliyordum. Sanırım içten içe hepimiz onun büyüsüne kapılmış, yüreklerimizdeki nefretle gözlerimizdeki hayranlığı ört bas etmeye çalışıyorduk.

Ve hepimiz biliyorduk ki, dışının kusursuzluğu asla kalbine yansımamıştı. Katran bağlamış o kömür karası kalbi yürek dağlıyordu. En çokta benim yüreğimi.

sabahtan beri bölüm yazıyorum eğer bugün gözlerim bozulmadıysa bir daha bozulacağını sanmam.

Mavera 𓃭 ᴢᴀʏɴ ᴍᴀʟɪᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin