Güneş ışığının gözlerime vurmasıyla uyandım.
Gözlerimi kısarak açtığımda Deniz kafasını cama yaslamış, uyuyordu.Teki düşmüş kulaklığımdan ' moonlight' parçası çalıyordu.
Bu şarkıyı seviyordum.Aracın içine göz gezdirdiğimde kimileri önünde ki cihazdan film izliyordu kimileri ise uyuyordu. Ön taraflardan horlama sesi geldiğinde,
- Hayır ya olamaz. Lütfen bir an önce bitsin Allah'ım. Diye fısıltıyla isyan ederken, çarpıştığım çocuk koltuğun arasından konuştuğunda korkudan hafifçe sıçradım.- Az önce daha beterini sen yapıyordun be insafsız, müzik dinlememe rağmen sesi kulaklarıma geliyordu.
- Ne ?! İyi de ben horlamam ki.
- Bence de horlamazsın, daha çok ayı kükremesine benziyordu zaten.Şaşırmış ve utanmışlığın etkisiyle yüzümün kızardığına emindim.
- Hadi ordan ben asla horlamam bir kere, belki kendi sesin kendi kulaklarına gelmiştir ne biliyorsun ?
Acıyarak güldüğünde,
- Sanırım yorgunsun ondan böyle oldu, yoksa hiç horlar mısın canım ? hıh.Yorgun ve uykusuz olduğum aklıma gelince böyle bir ihtimalin olabileceğini düşünüyordum ki düşüncelerimi bölen az önce kükrediğimi iddia eden çocuğun kâhkahalarıydı. Suratına sen iğrenç bir insansın bakışı attıktan sonra önüme döndüm.
Muhtemelen bu deli çocuğun kahkalarına uyanmış olacak ki Deniz mırıltıyla doğruldu.
Yüzü gözü ağlamaktan berbat görünüyordu.Güzelim, uyandın mı ?
Hahah cidden çok başarılı bir soruydu. Eve geldiğimizde gelip gelmediğimizi soran anneler gibiydim şu an. Kendimi tebrik ettim tabi ki. Bana uzaylıymışım gibi bakan Deniz'e gözlerimi belerttim.
- Uyandım.
İlişkiye bak mükemmellik akıyor neredeyse.
- Neredeyiz Afra ?
Camda ki manzaraya bakıp,
- Muhtemelen çok güzel bir yerde...Deniz, manzaraya dalarken saate baktım. 10'u 10 geçiyordu. Yolculuğun iki saati bitmişti. Tahminimce 2-3 saat daha yolumuz vardı. Kek, içecek dağıtan muavinin yavaş yavaş buraya yaklaştığını gördüm.
Görevli en son önümüze geldiğinde klasik sorulardan sorarak servisleri yaptı.
İçeceklerimizi kahve alırken yiyecek olarak çikolata almıştık. Daha doğrusu ikimize de ben almıştım.
Deniz yemeyeceğini söylediğinde
- Kahveni bari iç Deniz kendine gelirsin.
- Canım istemiyor.Onu daha fazla sıkmadım ve aç olduğum için çikolataya gömüldüm. Kahvemi de içerken geçtiğimiz yerleri izliyordum.
Bahar ayının verdiği güzelliği sanırım başka hiçbir mevsim vermiyordu.
Ben ise baharı değil sonbaharı sevmiştim. Bir insanın acılarını en güzel yaşadığı mevsimdi sonbahar. En azından benim...Kahvem bittikten sonra az da olsa tattığım doygunluk hissi rahatlamış hissettiriyordu.
Telefonumu elime alıp ekranını açtığımda 7 mesaj ve 4 arama olduğunu görmüştüm. Kim olduğuna baktığımda ise ekranda Karan kişisinden olduğu yazıyordu.
Kendi derdimize koyulmaktan hayatımı kurtaran adamı neredeyse unutuyordum.
Gerçi onun unutulamayacak kadar güzel yüzü, ela gözleri, çoğu kızdan daha güzel olan hafif kızarık burnu, kasları ve muhteşem kokusu vardı.Kendimi kaptırdığımı düşünürken çoğu kızın ona hayran olup hatta peşinden koşanların bile olduğunu düşünürken kaşlarım çatılmıştı.