oniki

222 23 14
                                    

Julia's POV

Depoya geri dönmenin güvenli olduğu söylenmişti ama Harry King's Den için başka bir depo arıyordu. Şimdilik eski depomuzdaydık.                                                                                                                      

Harry, o ve beyinlerinin babamın Porto Riko'daki üssünü bulduklarını duyurmuştu. Birkaç gün içinde de yola çıkmaya hazırlanıyorduk. Harry, İspanyolca konuşabildiğim için beni diğerlerine tanıttı ama son zamanlarda çok yorgundum. Ayrıca, ne zaman Harry'ye planlamada yardım etmesem antrenman yapıyordum.

Yani temelde herkes bok gibi meşgul.

Niall ve Liam'ın beni hergün yakından takip ettiğini fark ettim. Sanırım gerçek kimliğimi gösterecek miyim diye yapıyorlardı bunu. Son zamanlarda en yakın olduğum adamlar onlar ve Louis'e deonlara olduğum kadar yakındım. Bende bir terslik olduğunu düşündüğünü söyleyebilirdim.

Bugün ara verdik, yarın Porto Riko'ya doğru yola çıkacaktık ve çok gergindim. Bir süredir oraya gitmedim, tek umudum babamla yüz yüze gelmemekti. Herneyse, diğer çocukların takılmak için oturduğumuz odaya ne diyorlarsa oradaydık ve koltukta oturuyordum. Öbür koltukta oturmuş FIFA oynayan  Niall ve Louis'in yanına oturdum.

Niall çocukluk anılarını ve ailesini anlatıyordu.

"İşte öyle. Benim hayatımda böyleydi." dedi. Basit bir hayat yataşamıştı. Keşke benim de çocukluğum öyle olsaydı.

"Güzel olmalı." diye övdüm onu.

"Eh, sanırım." omuz silkti.

Louis'in sık sık bize doğru baktığını fark ettim.

"Sen iyi misin Louis?" diye sorduğumda hızla yüzü kızardı ve "İyiyim." diyip oyuna geri döndü.

Gecenin geri kalanı böyle geçti.Karanlık çökene kadar ve diğerleri dolaşmaya çıkana kadar. Saat gece 02:00 de yola çıkıyorduk.

Odama doğru tek başıma yürüyordum. Niall odalara girmeden önce gitmişti.

"Mark!" arkamdan seslenen birini duydum.

Arkamı döndüğümde Louis'in bana doğru yürüdüğünü gördüm. "Evet?"

"Seninle konuşmam gerek." dedi. "Bu biraz karmaşık bir soru."

Tek kaşımı kaldırdım. "Yolla gelsin."

"Pekala. Seni birkaç haftadır tanıyorum ve sende birşeyler farkettim ama eğer yanlışsam düzelt beni. Ama..." Duraksadı.

"Hadi Louis, Çantamı hazırlamam gerekiyor." diye ısrar ettim.

"İyi. Sen gay misin?" birden söyleyiverdi.

Yemin ederim, az kalsın ne kadar garip olduğu konusunda gülmeye başlayacaktım.

Ne diyeceğimi bilemedim. Ben eşcinseldim, Julia değildi. Ama sanırım Marcus öyleydi. Ama öyle olduğumu söylemeli miydim? Yoksa yalan mı söylemeliydim? Teknik olarak yalan da söylemiyordum ama dürüst olduğumu söyleyebilirdim ki Julia'nın bakış açısıydım. İkili hayat yaşamanın ne kadar zor olduğunu görüyorsunuz değil mi?

Düşündüm de öyle olduğumu söylersem Louis şüphelerinden vazgeçebilirdi.

Sonunda söyleyecek bir şeyler bulduğumda konuştum. "Kimsenin fark edeceğini düşünmemiştim."

Başını salladı ve gülümsedi. "Çok açıktı. Niall ile sürekli konuşuyor gibiydin. Neredeyse siz ikinizin flört ettiğini söyleyebilirdim. Bu yüzden sadece varsayım yaptım ama sanırım haklıyım."

"Evet, bu konuyu konuşmaya açık değilim. Bu yüzden kimseye söyleme." Sesim çok emin değilmişim gibi çıkmıştı ama o hapı yutmuş gibi görünüyordu.

"Önemli değil, bana güvenebilirsin." gülümsedi. Şu an kötü hissediyordum ve şu dakika ona bütün gerçekleri söylemek istiyordum. Louis iyi bir çocuktu ama beynim bunu yapmama izin vermiyordu.

"Harika... teşekkürler." geri ona gülümsedim.

"Güzel, O halde sonra görüşürüz." Başını salladı ve uzaklaştı.

Pekala en azından sırrım güvendeydi.

***

Toparlandıktan sonra Liam geldi ve sonunda Niall'da. 

Hepimiz, iki jetin beklediği özel bir havaalanına gidecektik. Bir tane ben, Liam, Niall, Zayn, Louis ve Harry için ve bir tane de mürettebatın geri kalanı için.

Kalbim patlayacak gibi hissettim, bazı şeylerden nefret ederdim, yükseklik ve uçaklar bunların başında geliyordu. 

"İyi misin?" Liam yanıma oturdu. Kafamı salladım, "Uçmaktan nefret ediyorum, bu yüzden havaya çıkana kadar pencereden dışarı bakmayacağım, ve arabada falanmışız gibi davranabilirim."

Kıkırdadı, "İyi olacağız."

"Liam uğursuzluk getireceksin." Kahkaha atmıştım.

Şimdi daha çok gülüyordu, "Tamam, tamam. Konuşmayı keseceğim.Ve birkaç dakika içinde jet uçmaya hazırdı, yukarı çıkıp midenin düştüğünü hissettiğin o boktan his. Tanrım... bu duygudan nefret ediyordum. Uçaktan düşecekmiş gibi hissediyordum. Her şey bir kez daha sabit olana kadar gözlerimi kapattım ve gözlerimi açıp ve pencereden dışarı baktığımda tekrar korkuyordum. Aşağıya baktığınızda projeksiyon ekranına ya da onun gibi büyük bir şeye bakıyormuşsun gibi oluyordu. Güzeldi, yukarıdaki bulutlardan şehri görmeniz lazım.

Birkaç saat, düşünmekten sıkılmaya başlamıştım. Harry nerede kalacağımızı ve nasıl silah alacağımızı herkese bildiriyordu. Tüm bunları zaten biliyordum."Tamam, tam on beş dakika içinde araziye iniş yapacağız." Diye duyurdu Harry, "bizden geri kalanı, diğer jet bir saat daha inmeyecek. Ama onlarla kalacağımız yerde buluşacağız. Daha sonra bugün Julio üssü ve silahlar hakkında bilgi almak için toplantı olacak ve bunu nasıl yapacağımızı planlayacağız."

Yorgun, sinirli ve şimdi de endişeliydim. Belki de babamın çalıştığı bir bölgede olmaktan korktuğum için veya birinin beni tanıma ihtimalinden dolayıydı.

"Hazır mısın?" diye sordu Niall, ona baktım ve gülümsedim, "Zaten fazla seçeneğim yok."

Ve inmeye başladık. Ve sevgili hayatımın içine dalıyorum. Hem gerçek hem de mecazi olarak.

YAV OH BE YB ATTIM SONUNDA

The King's Den ||h.s|| ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin