Rüya (kesit)

90 5 8
                                    

''Mark! Mark, uyan!"
Genç adam gözlerini korkuyla açtığında nefes nefese kalmıştı. Elini hızla atan kalbinin üzerine koyup sakinleşmeye çalıştı.

Kendisine uzatılan su bardağını titreyen elleriyle almaya çalıştı. Fakat bardağı tutan el yanına oturup bardağı dudaklarına dayadı. Mark sudan birkaç yudum alıp kendisini geriye çekti. Elini ensesine koyduğunda terden sırılsıklam olduğunu fark etti.

"İyi misin?"

Kafasını iki yana sallayarak Sehun'un gözlerine baktı. Sehun, elini kafasına koyup terden alınına yapışmış saçlarını geriye itip endişeyle gözlerine baktı.

"Jackson diyerek bağırıyordun. Ne gördün? Jackson, şu Çinli çocuk muydu?"

Mark biraz sakinleştiğine kanaat getirince konuşmanın mantıklı olacağını düşündü. Kafasındaki boşlukları Sehun doldurabilirdi. Ama sarışın çocuğun ismi gerçekten Jackson mıydı? Aynı zamanda Çinli miydi? Muhtemelen öyleydi. Önceki rüyasında, onunla Hong Kong'a gitmesini istiyordu.

"Galiba Çinli. Sen Chanyeol diye birini tanıyor musun?"

Sehun, Mark'ın en yakın arkadaşlarından birini hatırlamış olmasına şaşırmıştı.
"Chanyeol'u hatırlıyor musun? O benim en yakın arkadaşlarımdandı. Biliyorsun, biz seninle farklı liselerde okuduk. Sen ve Taehyung aynı lisedeydiniz. Fakat ben farklı bir okuldaydım."

"Kaykayımı kırmış mıydı? Ben de onun gitarını kırdırmış mıydım?"

Sehun şaşkınlıkla gözlerini açıp Mark'a baktı. Mark, bu tepkisine bir anlam veremeyerek omuz silkti.
"Cevap vermesen de doğru olduğunu biliyorum. Bu kabusların hepsi gerçek, benim geçmiş anılarım."

'Ben bir katil de olabilirim. Hem de bana en yakınım diyen insanın katili.' Mark içinden geçirdiği düşüncelerin doğru olmaması için her şeyi yapmaya hazırdı. Jackson yaşıyor olmalıydı. Onu kaybetmiş olamazdı.

"Chanyeol ile şuan görüşmüyoruz. Senin gitarı kırdığını sanıyorduk. Chanyeol sana sinirliydi. Sen de gelip gözlerinin önünde müzik defterini yırtarak suratına atınca o da senin ağzını burnunu kırmıştı. Ben de senin tarafını tuttuğum için onunla konuşmuyorum, hâlâ. Neden böyle bir şey yaptığını hatırlıyor musun? Kaykayı senden izinsiz almak benim hatamdı, Chan yanlışlıkla kırmıştı."

"Eğer gördüğüm kabus beni yanıltmıyorsa o gün Chanyeol ile ikinize birden oyun oynayacaktım. Ama yanıma Jackson'ı almam hataydı. Seni Chanyeol'dan kıskanıyormuşum. Jackson'ın da benim için her şeyi yapacağını bildiğim hâlde defteri aldığımı ona söylememişim ki bir şeyler yapsın. Gitarı kırdıktan sonra onu suçlamışım. Ama o da benim onu kullandığımı dile getirince kendimi bir pislikmiş gibi hissetmiştim ve ona karşı da çokçe mahçup."

Sehun'dan gözlerini kaçırıp düşünmeye başladı. Kafasındaki yapbozun parçalarını doğru birleştirdiğinden emin olmak için bir soru sordu.

"Chanyeol beni dövdüğünde, el kaldırmış mıydım?"

Sehun kafasını iki yana salladı.
"Hayır ona hiçbir şekilde el kaldırmadığın için Chanyeol delirmişti. Yaptığın çok pislikçeydi. Çocukluk arkadaşım olmasaydın, seni bırakıp Chan'ın tarafını tutardım. Ama Chan sinirlerine hakim olmayıp seni çok fena pataklamıştı.''

Mark burukça gülümseyerek kafasını salladı. Yapbozun parçaları yerine oturmuştu. Hislerinde yanılmıyordu.

"Kendimi cezalandırmak için öyle yapmış olmalıyım. Rüyamdaki ve hissettiklerime göre, niyetim deftere zarar vermek değildi. Jackson'ın gitarı kırmasını da istememiştim. Sadece küçük bir şaka yapacaktım. Kepçe, sırık gibi şeyler yazıp Chanyeol ile eğlenmekti niyetim. Ama Jackson'a olan davranışlarım yüzünden işler çığırından çıkmış olmalı. Jackson benim için değerliydi. Ona değersizmiş gibi hissettirdiğim için dayak yemeliydim, kendimi cezalandırmak için Chanyeol'u kurban seçmiş olmalıyım."

Sehun'un gözlerine bakıp devam etti.
"Çok üzgünüm Hun, benim yüzümden arkadaşlığınız bitmiş."

Sehun ona güven verici bir şekilde bakarak gülümsedi.
"Üzgün hissetme. Sen zaten telafi etmeye çalıştın. Bizim arkadaşlığımız senin yüzünden bitmedi, o aptal kepçenin gururu yüzünden görüşmeyi bıraktık."

Mark gerçekten telafi etmiş olmayı dileyerek heyecanla sordu.
"Nasıl telafi etmişim?"

"Ona yeni bir gitar ve müzik defteri almıştın. Fakat Chanyeol kabul etmedi. Eğer ben de seninle görüşmeyi bırakmazsam benimle arkadaşlığını bitereceğini söyledi. Ben de kendisinin kaybedeceğini söyledim. Ve böylece bitti. Ama sonra sen kaza geçirince beni arayıp özür diledi. Bu sefer de ben onunla görüşmek istemedim."

"Sehun, ikiniz de hâlâ hayattayken görüşmelisiniz. Bu anlar çok kıymetli."

Sehun, Mark'ın gözlerinin dolduğunu görünce kaşlarını çattı.
"Sen ağladığın rüyayı anlatsana. Chanyeol için ağlamadın herhalde. Şu Çinli çocuk ile yakın olduğunu bilmiyordum."

Mark ağlama isteğini bastırmaya çalışarak konuştu.
"Anlattığım karışık rüyada sarışın dediğim çocuk yani Jackson ile birlikteydim. Chanyeol'dan kaçıyorduk. İkinci rüyamda da tek başıma karanlık bir yerdeydim. Ama yaralıydım, kan vardı. Çok soğuktu. Sonra bir kamera buldum. Kameranın ekranında arkadaşlarımla bir fotoğrafım vardı. Sarışın çocuğun saçları koyu bir renkti. Sonra bir anda onun ismini hatırladım ve ölmüş olduğunu hissettim. Bu yüzden çığlıklarla ağlıyordum."

Mark, Sehun'un omuzlarından tutup sarsmaya başladı.
"O ölmedi değil mi Sehun? Jackson yaşıyor. Arkadaşlarım ölmedi."

Sehun karşısında ağlayan hyungunun gözlerine daha fazla bakamayarak kendine çekip sıkıca sarıldı.
"Ölmedi Hyung. Hiçbiri ölmedi."

"Neredeler Sehun? Neden yanımda değiller. Hafızamı kaybettiğimi bilmiyorlar mı?"

Sehun gözlerinden akan yaşlarla hyungunun sırtını patpatlayarak ona içi boş umutlar verdi.
"Gelecekler Hyung. Senin hazır olmanı bekliyorlar. Sen hazır olduğun an gelecekler. Jaebum hepsini alıp, sana getirecek."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Silence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin