Odamı hafifçe aydınlatan sabahın ilk ışığı perdemin arasından yüzüme vuruyordu. Eski tahta ev, o sağlam, sade yapısıyla, içeride sınırsız bir genişlik ve rahatlık hissini uyandırıyordu. Üstümdeki yeşil yorganı kenara doğru sıyırdım ve bacaklarımdan vücuduma gelecek soğukluğu beklemeye başladım. Çok değil bir kaç gün önce hastalığı yeni atlatmıştım. Adeta hasta bir kuş gibi çalan telefonum odamın içinde yankılanmaya başlamıştı. Elimi uyku sersemi halimle uzattım ve telefonu elime alıp açtım.
" Alo, Warren neredesin. " Hafifçe gözlerimi kaşıdıktan sonra kendime geldim.
" Ah-.. Christi yeni uyandım daha, bir sorun mu var? "
" Merak ettim sersem. Her sabah uyanınca beni arayan Warren yok artık farkında mısın? "
" Başlama yine, yüz kere söyledim sadece arkadaşız diye. Herkes biliyor Vanessa'yı kıskandırmak için senle sevgili taklidi yaptığımızı. Bir daha aynı konuları açmazsın umarım. "
Telefon kulağımda hafifçe kalktım, odadan çıkıp koridora doğru yürüdüm sadece kapı altından süzülen ışıklarla aydınlanan, sıradan karanlık ve soğuk bir koridorum vardı. O sırada telefonumun hala açık olduğunu hatırladım. Telefonda Christi bana bir şeyler söylüyordu.
" Beni takmıyorsun sanırım, aramızda geçen o kadar güzel günler ne olacak? "
" Lanet olsun Christi yolun sonuna geldiğimizin farkında değil misin? Bitti yol kapandı Christi senle ben hiç olmadık olmıyacağız. Şimdi kapatalım. Sonra konuşalım? Uyuyacağım çünkü Christi. "
Saat öğlen on ikiydi. Sanki başka bir bahane bulamamıştım, uyumakta neydi am*na koyayım.
" Siktir git Warren. Yat uyu, yine konuşmamak için bahane buldun. Dün aradığımda da sonra konuşuruz demiştin. Artık senin ile sonra da konuşmayacağım. Hiç bir zaman konuşmayacağım Warren, kendine dikkat et. "
" Sende Christi sende-... "
Tehtidkar ses tonu dikkatimi çekmişti. Mutfağa doğru ilerleyip umursamaz tavırla suyu ocağa koyduk ve ısıtmaya başladım kahvaltı yapıp izinli günümü değerlendirecektim.